2. Sahte Duygular

68 3 0
                                    

Selim sahneye çıkıp amcasının elinden mikrofonu aldı. Yiğit onu yalnız bırakarak yerine oturdu. Bunu gören Hazal etrafı incelemek için döndü. Gardiyanlar hala kapıdaydı, kaçmanın bir yolu yoktu.

"Sevgili çalışanlarımız, dostlarımız ve televizyon izleyicilerimiz. Konuşma yapmayı sevmiyorum ama bir şeyler söylemem gerekiyor." Selim sözlerine başladı anda Hazal'ın daha da ileriye gitme cesareti vardı. Selim Yiğit'e teşekkür etmeyi bitirdikten sonra sıra babasına geldi.

"Ve şimdi her zaman yanımda olan bugün yanımda değil se birisine bir şeyler söylemek istiyorum." Bunu duyan Hazal, anahtara uzanan elini geri çekti ve adama baktı. Selim'in gözleri yaşlarla doldu.
"Senin gibi bir babam olduğu için her zaman mutluydum. Ne yazık ki maceramızı bu kadar kısa vadeli planlamamıştık Baba! Ama artık senin mirasın hayatımın bir parçası olabileceği için mutluyum." son sözünde tavana baktı, tam o sırada ateş başladı. Hazal kendini korumak için sandalyelerin arasına girdi. Bir an başını kaldırdı ve Selim'in arka girişten gitmesini gördü.

Yiğit ise bu kadar şanslı değildi.
Silahlı adamlardan biri onu vurdu. Ölmemişti ama çok kan akıyordu. Bunu gören Hazal, sanki bir iyilik yapmak istercesine bir anda yanına koştu ve ardından kanamayı durdurmak için yarayı bastırmaya başladı. Ateş etmekle meşgul olmayan birkaç gardiyan kadına koştu, ancak o zamana kadar anahtarı smokinin cebinden almış ve adamı gardiyanlarla yalnız bırakarak doğruca kasaya gitmişti.

Bu sırada Selim, holdingin alt geçidinde olay yerinden kaçmaya çalışırken, birkaç silahlı adam da onları takip etti. Babasının arabasına vardıklarında Selim bir anda sanki bir şeylere hatırlamış gibi elindeki gizli tabancayı çıkardı ve ardından arabanın kaportasına ateş etmeye başladı.

Babası ona küçük yaşta silah kullanmayı öğretti ama Selim bu kirli işleri hiçbir zaman sevmedi. Babası ve amcasının sadece bir şirket yönetmediklerini, onun arkasında başka bir şeyle, karanlık işleriyle uğraştıklarını biliyordu. Selim silahı yıllar sonra sadece burada, otoparkta tekrar kullandı. Ama sanki yıllar geçmemiş gibi, bunu o kadar ustaca kullandı ki, sanki dün bir adamı vurmuş gibiydi. Rakiplerini mükemmel bir şekilde vurdu. Hâlâ hayatta olan iki gardiyan bunu görünce gururla önce adama, sonra tekrar silahlı adamlara baktı.

Bu sırada Hazal, patronun odasındaki kasayı aradı ama amacına ulaşamadı.
Hiçbir yerde bulamadı.

"Bir kasayı nereye saklayabilirsin eğer dolapta değil?"gergin bir şekilde aramayı devam etti. "Hassiktir!"tısladı, yanlışlıkla duvardaki resimlerden birinin üzerine düşüp o da yere düşüp kırıldı. Bir an için birinin bunu duymuş olabileceğinden korktu ama daha çok dikkatini resim çerçevesinin kapağının altında duvarda gizlenmiş olan kasaya verdi.
"Ya gerçekten?" gözlerine inanamıyormuş gibi güldü.

Tam kasaya ulaşmak üzereydi ki silahlı adamlar aniden ofise girdiler. Adamlardan biri silahını çıkardı Hazal korkuyla elini geri çekti. Hayatını tam burada son bulacağını düşündü anda birdenbire adamın arkasında birini fark etti. Silahlı adam da onun şaşkın yüzünü fark etti ve arkasına döndü. Bunun üzerine Hazal'ı kurtarmak için acele eden adam, adamı itti, ardından tabancayı elinden alarak karnına vurdu. Bunu izleyen diğer adam bir an donakaldı, sonra bilinci yerine geldi ve adamı yere sermeye çalıştı.

Ama adam inanılmaz bir hızla mücadeleyi kendi lehine çevirdi, Hazal da tek görebildiği silahlı kişinin yine yerde yatarak sırtını incittiğini gördü.

"Daha fazla insan gelmeden buradan gitmek zorundayız." tanıdık bir sesle konuşan adam kadının koluna girdi ve Hazal bir şey diyemeden olay yerinden kayboldular. Koridorda, gizemli kurtarıcı yavaş yavaş mükemmel tanımlanmış bir adama dönüştü.

"Selim Nacar?" diye sordu Hazal şaşkınlıkla adama. Selim arkasını döndü, ama az önce olanları açıklamak için değil, elini kadının ağzına götürüp susturmak içindir. Diğer eliyle ileriyi işaret ederek bir an önce buradan gitmeleri gerektiğini anlattı, ardından kadının tepkisini bile beklemeden elini ağzından çekti ve kadının elini tutarak onu merdivenlere doğru çekti.

Aşağı inen merdivenlerde iki silahlı adam daha belirdi, Selim hepsini ayaklarından indirdi ve ardından adımlarını daha da hızlandırarak sonunda otoparka ulaştılar. Arabaya bindiler ve olabildiğince hızlı uzaklaştılar.

İkisi de konuşmadığı için yolculuk tamamen sessizdi. Hazal gördükleri karşısında hala şoktaydı ve kasayı soyamayacağını bir an bile düşünmemişti. Selim de hiç soru sormadı çünkü zaten kendi dertleri vardı ve şimdi bu kadını da  kurtararak onun da dertlerini omuzlarına aldı.

Hazal, Selim'in arabayı Nacar konağıda durdurğunu görünce biraz korktuğu. Bir an arabadan inmek istemezken, Selim rahatça arabanın diğer tarafına geçti ve ona kapıyı açtı. Hazal'ın dümdüz karşıya baktığını görünce hala şokta olduğunu düşündü ve yanına biraz yaklaşarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Sakin ol, artık güvendesin." Hazal'ın omzunu tuttu ve Hazal yavaşça gözlerini Selim'e kaldırdı ve kendini küçük bir gülümsemeye zorladı.
"Ya işte, gülümsenize, size çok yakışmış." kadına böylece güven verdi, sonra elini omzundan aldı ve kadının elini tutmak için uzattı. Bunu gören Hazal, tekrar Selim'e baktı ve içinden tamamen normal bir tepki almaya çalıştı ama hangi eve girmek üzere olduğunu bilmek çok zorlandı.
Tüm kötü düşüncelerini bir kenara bırakarak arabadan inmesine yardım eden adamın elini tuttu ve ardından eve doğru yol aldılar.

Kapıyı açarak büyük Nacar konağına girdiler. Zenginlerin alışılageldiği gibi, inanılmaz derecede büyük ve güzeldi. Selim sade bir oturma odasına doğru ilerledi, sonra kadının hala kapıda durduğunu görünce gülümsedi ve geri onun yanına gitti.
"Gel." elinden tuttu ve onu oturma odasına kadar çekti. Ama odada yalnız değildiler.

"Selim neredeydin? Şimdiye kadar defalarca aradık, Yiğit yaralı olarak hastaneye kaldırıldı, sana ulaşamadık ve sana ne oldu diye ödüm koptu!"sıkıştı Selim'in teyzesi Yiğit'in karısı. Kızı ve oğlu yanındaydı, kendi telefonlarından başka bir şeyle pek meşgul değillerdi.
Hazal bu aile idilini biraz garip bulmuştur.
"Peki bu kadın kim?" Hazal'ı da fark etti. Hazal kendini tanıtmadan önce Selim ona bakıp güldü.

"Müstakbel karım."kimsenin, belki de Selim'in bile beklemediği bir şey söyledi.

Hazal şok içinde adama baktı ve onu öfkeyle döveceğini sandığı anda daha bir şey söyleyemeden Selim elini sıktı, 'artık benimle bu oyunu oynamak zorundasın' dercesine baktı, sonra gülümseyip elini bıraktı ve parmaklarını kadınla birleştirdi.

Yiğit'in eşi de - tıpkı Hazal gibi - bu garip sürpriz ve beklemedi misafir karşısında oldukça şaşırmıştı. Ardından gelen garip sessizlik, Selim'in teyzesinin açtığı telefonun sesiyle bozuldu. İyi haber aldılar çünkü Yiğit ameliyattan sağ çıktı ve yakında evine dönebilecek.
Bunu dedikten sonra kadın kanepeye oturdu.

Hazal zorla gülümseyip Selim'e baktı.
"Pekala, müstakbel karıcım, Nacar konağında hoş geldiniz!" Hazal'a göz kırptı.

𝐁𝐞𝐤𝐥𝐞, 𝐛𝐞𝐤𝐥𝐞 𝐞𝐫𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢𝐲𝐢𝐳
𝐁𝐢𝐫𝐝𝐞𝐧 𝐠𝐞𝐫𝐜̧𝐞𝐠̆𝐢 𝐠𝐨̈𝐫𝐞𝐜𝐞𝐤 𝐦𝐢𝐲𝐢𝐳
𝐘𝐞𝐭𝐦𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐛𝐚𝐤 𝐧𝐞 𝐬𝐨̈𝐳 𝐧𝐞 𝐬𝐚𝐳
𝐁𝐞𝐧𝐢 𝐬𝐞𝐧𝐝𝐞𝐧 𝐛𝐚𝐬̧𝐤𝐚𝐬ı 𝐚𝐧𝐥𝐚𝐦𝐚𝐳

𝐔𝐳𝐚𝐤𝐥𝐚𝐬̧ı𝐫𝐤𝐞𝐧 𝐲𝐚𝐯𝐚𝐬̧ 𝐲𝐚𝐯𝐚𝐬̧
𝐓𝐚𝐭 𝐯𝐞𝐫𝐦𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐡𝐢𝐜̧𝐛𝐢𝐫 𝐬𝐚𝐯𝐚𝐬̧
𝐘𝐞𝐭𝐦𝐢𝐲𝐨𝐫 𝐛𝐚𝐤 𝐧𝐞 𝐬𝐨̈𝐳 𝐧𝐞 𝐬𝐚𝐳
𝐁𝐞𝐧𝐢 𝐬𝐞𝐧𝐝𝐞𝐧 𝐛𝐚𝐬̧𝐤𝐚𝐬ı 𝐚𝐧𝐥𝐚𝐦𝐚𝐳

Veee ikinci bölümün sonuna geldik. 🤭

Nasıl buldunuz?
Bundan sonra sizce nasıl gider bunların hikayesi? Savaşta aşka yer yoktur dediler ama ya varsa?

Eğer bölümü beğendiyseniz o yıldıza basmayı unutmayın, teşekkürler. Bol bol yorum bekliyorum ama sizden. 😌
Yeni bölümde görüşmek üzere 🫶🏼

Mafya'nın dolandırıcısıWhere stories live. Discover now