"Sensin.". Titreyen sesim ile mırıldandığım an anlamaz bir bakış atmıştı bana. O an masasının etrafından dolaşıp yanıbaşına gelmiştim. "Bu meseleyi kapattık sanıyordum.". Dingin ve boğuk sesi ile mırıldandığı an gözlerimi yummuştum.

"Ben kapatmadım ama.". Cümleme devam etmek istediğim an hızla ayağa kalkmış ve yanımdan geçip gittiği gibi pencerenin önüne ulaşmıştı.

Ben de hızla adımlayıp onun yanına geçmiştim.
"Kırıyorsunuz.". Kırık bir tonda mırıldandığım an arkasına bile dönme gereğinde bulunmadan konuştu. "Özür dilerim.".

"Dileme. Asıl ben özür dilerim...Sizi sevdiğim için ve benim adıma verdiğiniz kararları kabul etmediğim için.". Kirpik diplerimden sızan yaşları silmiş ve ona doğru adım atıp elimi omzuna koymuştum.

Ona olan temasım ile hızla bana dönmüştü. O an ise tenine temas eden elim aşağı inmişti...

"Taehyung. Ağlamanı istemiyorum...". Dediğinde gözlerimi gözlerinden kaçırmıştım. Ardındansa yumruklarımı hırsla sıkmıştım.

Of Taehyung neden böylesin ki? Neden bu kadar duygusalsın bebeğim...

Bana usulca yaklaşıp ellerimi kavradığı an yüreğim ağzımda atmaya başlamıştı. Ellerimi hiç bırakmasın istedim o an...

"Jungkook...". Sorarcasına mırıldandığım an yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. "Hm?". Konuşmamı istercesine mırıldandığı an dudaklarımı konuşmak adına araladım.

"Benden hoşlanıyorsun...Öyle değil mi?". Ellerini ellerimden ayırmaksızın, benden bakışlarını kaçırmış ve başını belli bellirsiz beni onaylarcasına sallamıştı.

O an daha da cesaretlendim.

"O zaman lütfen böyle davranma. Yaralarını sarmama izin ver...". Güzel gözlerini bana çevirdiği an sertçe yutkunmuştum. Aklımı başımdan alıyordu...

"Kendi yaralarımı sarmak adına, sende büyük ve kapanmaz yaralar açmak istemiyorum Taehyung.". Sızlayan burnumu usulca çektiğim gibi öne atılıp, büyük bir cesaret ile ona sıkıca sarılıp başımı boynuna gömmüştüm.

Ardından ise tenini nefesim ile ısıtarak mırıldandım...

"Yanlış düşünüyorsun. Ve bu yaptığın şey her ikimizi de çok üzüyor farkında değil misin? Senden vazgeçmek istemiyorum. Lütfen...". Göz yaşlarım gömleğini sırıl sıklam yapmıştı. Ancak ben bunu önemsemeksizin ona daha da sıkı sarıldım ve dudaklarımı usulca dudaklarımın altında duran tenine, boynuna bastırdım.

Onun kollarından hiç ayrılmak istemiyorum...

Parmaklarım ensesindeki saçlarında dolaşırken işte o an Jungkook'un elleri belimi bulmuştu. Kısa bir süre baş parmağı yardımı ile tenimi okşasa dahi beni usulca kendinden ayırmış ve yüz yüze gelmemizi sağlamıştı.

"Taehyung...". İhtirasla ve hüzün dolu bakışları eşliğinde bana seslendiği an heyecanla ayak parmaklarımın üzerinde yükselmiş ve onunla aynı boya gelmeye çabalamıştım.

"Efendim?". Ağladığımdan ötürü boğuk çıkan sesim eşliğinde ona karşılık verdiğimde gözlerini kısa bir anlığına üzerimden kaçırıp, daha sonra tekrar eski odağı olan gözlerime çevirmişti o güzel irislerini...

"Buraya Eun için geldin öyle değil mi? O zaman kalacaksan onun için kalmaya devam et...Bebek için kal Taehyung.". Cümlesini tamamlar tamamlamaz bir kaç adım gerileyip benden uzaklaşmış ve masasının üzerinde duran telefonunu hızla alıp cebine tıkıştırdığı gibi yanımda bir yel gibi esip geçmişti.

For Baby | TAEKOOK |Where stories live. Discover now