Yeni Bir Dünya

5 0 0
                                    

Güneşin ışıkları yavaşça evin içine doluyordu. Dışardan cıvıl cıvıl bir insan kalabalığının sesi geliyordu. Çınarcık'ın sokaklarında yağmurlu havalarda oluşan o kasvetli havadan eser yoktu. Yalova'da yağmur yağdığı zaman dışarıda her zaman bir ölüm sessizliği olurdu. Usulca yağmurun caddeleri ıslatışını izlerken, insan bu küçücük şehirde sadece kendisinin yaşadığını zannederdi. Bu yönüyle Yalova sanki sürekli eğlenmek isteyen, hiçbirşeyi umursamayan insanlara benzerdi.
Ali gözüne giren güneş ışığıyla uyandı. Yavaşça doğruldu ve etrafına bakındı. Efsun kanepenin üstünde öylece uyuyordu. Gece onu kapıda ıslak ve dağılmış görünce hemen içeri davet etmişti.
Kız temkinli bir şekilde içeri girmiş yavaşça koltuğa oturmuştu.
Ali kıza hiçbirşey sormak istememişti. Onun bu haline bakınca onun ne kadar garip bir insan olduğunu bir kez daha düşündü. Sadece "Üstünü değiştir. Çok ıslanmışsın. İstiyorsan yatakta yatabilirsin. Ben kanepede yatarım" diyebilmişti yastık ve battaniyye getirirken. "Yok. Hayır."demişti Efsun "Ben kanepede yatabilirim"
Ali sabah uyandığında ne   yapacağını düşünüyordu. Kızı uyandırmalı mıydı? Yoksa kahvaltı mı hazırlamalıydı? Sonra herşeyi boşverip ilk önce işemeye gitmeye karar verdi. Yüzünü yıkadıktan sonra aynaya derin derin baktı.Ellerini düz siyah saçlarının arasında gezdirdi ve hiçbirşeyi umursamayan bir adam gördü. İçeride adından başka birşey bilmediği bir kız yatıyordu ve onda rahatsız edici bir duyguya dair hiçbirşey yoktu. Böyle yaşamak hoşuna gitmeye başlamıştı. Hiçbirşeyin kaygısının duyulmadığı bir yaşamak.
İçeri gittiğinde kız camın önünde öylece durup sigara içiyordu. Adam durup bir an kıza baktı. Kızıl uzun ve düz saçları vardı ve derinden bakan ela gözler. Teni o kadar beyazdı ki Ali kızın boynundan geçen damarların yeşilliğinin ayrıdına varabiliyordu. Kız aniden dönüp ona baktı. Gözlerinde kararsızlık duygusu kol geziyordu.
"Şey... Ali kusura bakma birden evine geldim. Müsait misin diye düşünmem lazımdı."
"Sorun değil."  Kız ona doğru yürümeye başladı. "Ben gideyim o zaman. Kapıdan geri çevirmediğin için teşekkürler" Gidip yerden sırt çantasını aldı. İkisinin üstünde de bilinmeyen bir sıkılganlık vardı. "Efsun istiyorsan gitme. Kahvaltı yapalım." Ali'nin elleri saçlarının arasındaydı ve hafif tebessüm ediyordu. Utandığında hep bunu yapardı.
"Tamam olur."
Mutfakta kahvaltıyı birlikte hazırlamaya başladı. Ali, Efsun'a ne yapması gerektiğini söylüyordu. "Şurada domatesler var. İstiyorsan ekmek kızartabiliriz. Dolaptan iki yumurta verirmisin?" 
Ali bir yandan da neden bu kıza bu kadar tutunma gereksinimi hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Yalnızlık mıydı? Yoksa boşluklarından birini doldurma gereksinimi mi? Ne olursa olsun bu kız hem yeni bir arkadaş hem de daha keşfedilmemiş yeni bir dünya gibiydi. Dönüp kıza baktığında kız özenle domateslerini doğruyordu...
Kahvaltı masasına oturduklarında Efsun çayları doldurmaya başladı. "Efsun benim evimi nasıl buldun?" "Tamamen şans eseri." Gülüyordu. "Barın önünde bir adam vardı sigara içen. Orada barmenmiş.  Adlarımızı birbirimize söyleyince dikkatini çekmiş. Bende onu tanıyor musun diye sordum. Pek fazla değil dedi. Yalnız başına içermişsin bazı günler. Birgün çok sarhoş olunca seni evine bırakmak zorunda kalmış. Arkadaşın yokmuş buralarda. Benimde ne gece gidecek bir yerim vardı ne de param. Adama sorup öğrendim ve geldim."
Ali şaşkın gözlerle kıza bakıyordu. "Peki buraya gelirken kalıcak bir yerinin olmadığını biliyordun. Nasıl göze alıp gelebildin? Hemde evli olup olmadığımı da bilmiyordun."
"Parmağında yüzük yoktu.  O adamda sürekli yalnız gelip geç saatlere kadar kaldığını söyledi. Ben de sadece şansımı denedim. Buraya gelme meselesine gelince ben böyle yaşıyorum. Ne yapacağımı düşünmeden. Bu zamana kadarda hiç sokakta kalmadım."
"Ne yani hep böyle yolda tanıştığın adamların evinde mi kalırsın? Bence hiç iyi bir yaşam şekli değil. Hele de bir bayan için asla" Ali gittikçe sinirleniyordu. "Ya bir sapık olsaydım. O zaman ne yapmayı planlıyordun. Herkes eminim benim gibi değildir." Ses tonu gittikçe yükseliyordu. "Senin yerinde olsam biran önce yerleşik hayata geçerdim."Ali bunu söylerken sesi alaycı çıkmıştı. Efsun öylece adama bakıyordu. Elindeki çatalı yavaşça masaya bıraktı. Ayağa kalkıp sırt çantasını aldı. "Nasıl yaşamam gerektiğini daha dün tanıştığım bir adama soracak değilim. Beni böyle yargılayamazsın çünkü bu benim seçimim, benim hayatım. İnsanları tanıdığımı zannederdim. İlk görüşte senin bir sapık olmadığını anladım fakat çevresindeki herşeyi kontrol etmeye çalışan bir kontrol manyağı olduğunu anlayamamışım." Efsun aceleyle ayakkabılarını giyip kapıyı çarparak çıktı. Çarpma sesi bir anda Ali'ye o kadar çok şey ifade etmişti ki.
Ali öylece kalakalmıştı. Kafasına hücum eden onlarca duyguyla öylece duvara bakıyordu. Kalkıp pencereden aşağı baktı.
Efsun hızlı hızlı yürüyordu. Aniden durdu ve bir sigara yaktı. Sonra yoluna devam etti. Ali gözden kaybolana kadar öylece arkasından baktı. Sonra gidip koltuğa kendini yılgın bir şekilde bıraktı. Neden bu kadar kızmıştı ki. İçinden belli belirsiz bir kaybetme duygusuyla karışık pişmanlık duygusu geçti.
Açık mutfak kapısından kızın yarıda kalan çay bardağını gördü...

BOŞLUKWhere stories live. Discover now