9 | Umut ve Ümit

Start from the beginning
                                    

~

Duru havaya bakan açık avuçlarında sembolü tutuyor ve transa girmiş gibi sadece Akın'ın toprak rengi gözlerinin içine bakıyordu. Ona ait değilmiş gibi kaba bir sesle parça parça mırıldandı. "Kötü şeyler olacak. Çok kötü..."

Akın paniklese de bu duyguya kapılmayıp soğukkanlılıkla sembolü Duru'nun ellerinden aldı ve kutusuna kattı. Narin ama her zamankinden daha solgun olan yüzünü ellerinin arasına hapsetti. "Tamam, beni dinle, az sonra bitecek." karşısındaki korkmuş küçük bir kız çocuğuydu, Akın ise onu sakinleştirmeye çalışan kurtarıcısı.

"Kurtulamayacağız. Öleceğiz, öleceğiz... Öleceğim. Bize izin vermeyecekler, bizi yakalayacaklar Akın."

İrisleri koyulaştı, gözlerinde beyaz bir yer kalmayana kadar her tarafı kapladı. Hiçbir şekilde hareket etmiyor aynı kelimeleri söyleyip duruyordu. Duru'nun kara gözlerinin yansımasında ateşin etrafında dans eden DOV'ları görünce çenesi kasılarak küfretti.

Dişlerini kıracak derecede sıktı fakat bu harekete tezat bir şekilde Duru'yu sarıp sarmaladı ve kendine bastırdı. Elleri belini okşarken kulağına onu sevdiğini, asla bırakmayacağını defalarca kez şefkatle fısıldadı. "Günebatan, yanındayım, sakin ol."

Transın etkisi yavaş yavaş Duru'yu terk etti. Akın hâlâ ona sarılıp sessizce sırtını okşamaya devam ediyordu. İçinde tufanlar kopuyordu ama o tüm duygularını dizginliyordu. Özgürce büyümesine izin verdiği tek duygu Duru'ya karşı beslediği hislerdi.

Bilinmeyenin etkisinden arınan Duru, irkilerek geri sıçradı. Bulanık görüşünden dolayı gözlerini kısmak zorunda kaldı, kafa karışıklığıyla konuştu. "Ne oldu? Neden sarılıyoruz?"

"Sarılmamız için illa neden mi olmalı?"

"Hayır, tabii ki de..." Duru hâlâ tam olarak kendine gelememişti bu yüzden cümlesi ağzında geveliyormuş gibi çıktı. "Ben de bilmiyorum ne olduğunu, sadece bazı DOV'lar burada ritüel yapmaya karar vermiş."

"Ama-"

"Bu ormanın binlerce yıldır içinde biriktirdiği bir enerji var, bundan dolayı burada ritüel yapmak yasaktır. Seni evine bırakayım gelip onlarla ilgileneceğim."

Duru sert bir şekilde yutkundu, bitkin hareketlerle başını salladı. "Biraz dinlenmek istiyorum. Abim böyle görmesin üzülür."
Akın anlayışla onayladı. Demir, Duru'nun hâlini görseydi kendisini bin kere daha kuru toprağa gömer sonrasındaysa içindeki çaresizlikle her gecenin canlı ışığının altında donuk bakışlarıyla toprağı sırılsıklam ederdi.

~

Gözlerimi açacak hâlim bile yokken bacaklarım titreye titreye ayakta kalmaya inat ettim. Ansızın öne doğru dengemi kaybetmemle kendimi Akın'ın kucağında buldum.

"Gel bakalım," dedi bir solukta bacaklarımı ve sırtımı sıkı sıkı tutarak. "Bana gidelim. Üzerindeki fazla enerjiyi atarsın."

"O nasıl olacakmış?" dedim boynuna sarılıp yüzümü göğsüne yaslayarak. "Yapacağız bir şeyler, bu durumdan kurtulacağız." yorgun gülümsemem gözlerine değince dudaklarını birbirine bastırdı. Umut ve ümitle. Ya da tam tersi miydi? Gözlerinde parlayan gerçeğin acımasızlığı mıydı?

Günebatan DöngüsüWhere stories live. Discover now