"Afedersin düşünemedim. Evli olduğunu bile bilmiyorlar iken bir de çocuk..."

Onu rahatlatmak adına sakince  konuştum.

"Anlıyorum, ben bile bazen gideceğimi unutuyorum.Senin düşünememen gayet normal."

Onu rahatlatmak adına konuşsam bile bu bir gerçekti.

"İnsan sevince böyle olur.Tüm olumsuzlukları unutur,sadece sevgi kalır."

Bu gerçek karşısında bakışlarımı kaçırdım. Kabullenmek istemediğim tüm gerçekleri silip atmak istedim.

"Öyle." diyebildim.

Bu bir kabulleniş miydi?
Asla.

"Yüzünün solgunluğu Zeyd'in seni ilk bulduğu gün ki gibi."

Zeyd'in beni ilk bulduğu gün mü? Dean beni Karargâhtan gönderdiği günden mi bahsediyordu.Ahsa,Amir abi ve arkadaşının bulduğunu söylerken aslında Zeyd' den bahsediyordu. O ise beni gördüğünde varlığımdan hiç haberi yokmuş gibi tepki vermişti.Neden seni kardeşim buldu dememişti.
"Öyle mi ?" diyerek konuyu geçiştirirken başka bir açmak  için aceleyle konuştum.

"Dün biraz yağmur da kaldım belki o yüzdendir."
"O zaman kesinlikle grip olmuşsundur."
Nedenini sormasına gerek bile yoktu.Birkac tavsiye de bulunduktan sonra dinlenip kendimi toparlamam için gitmişti.

Biraz olsun kendime gelebilmek için koltuğa doğru uzandım. Ahsa'nın tarif ettiği çayı kendime geldikten sonra yapmam daha iyi olacaktı.Dizlerimi kendime çektiğim de hırkamı önüme getirip kollarımı birbirine kenetlerken gözlerimi kapadım.

Yoğun sıcaktan dolayı kirpiklerimi araladığımda terlediğimi fark ederken rahatsızca uzandığım koltukta kıpırdadım.Üzerim de ki örtünün varlığı onun gelmiş olduğunun habercisiydi.Kendimi daha dinç hissederken baş ağrım geçmese bile biraz olsun hafiflemişti. Usulca doğrulup otuduğumda içeri giren Zeyd anında ciddi bir yüz ifadesine bürünmüştü.

"Lütfen rahatsız olma dinlenmen gerekiyor."

Bir bakışta anladığımda göre Ahsa'nın dediği kadar vardım.

"Hasta olduğunu ablam söyledi. Gerçi o söylemese de hasta olacağın belliydi."

Şimdi de başıma  doktor mu olmuştu. Bu adamın sabit bir mesleği yok muydu? İnsanın farklı konular da becerileri olurdu ama bir konuda hepsinden daha maharetli olurdu.

Kendine has hareketlerle sobaya odun koyup oturma odasından çıktı. Gitmesiyle pencereyi bulan gözlerimi kapayıp açtım. Dışarı da yağmur yağıyordu.Parmaklarımla alnımı ovaladım.Umarım her zaman ki gibi hafif atlatırdım.

Oturma odasına girdiğinde yavaşça başımı ona çevirdim.Elinde tutmuş olduğu tepsinin üzerinde buharı tüten bir çay ile onu görmeyi hiç beklemiyordum.Tepsiyi küçük sehpanın üzerine koyup koltuğa yaklaştırdı. Özenli hareketlerini atlatamadığım bir şaşkınlıkla izliyordum. Bakışları beni bulurken koltuğun sol tarafına oturdu.

"Ablamın tarifi ile yaptım."

Ahsa'nın bana bahsettiği tarif olmalıydı. Şuan yaşadıklarım bir rüyadan farksızdı. Zeyd bana çay hazırlamış ve ilk defa tekli koltuğa değil de genellikle benim oturduğum koltuğa oturmuştu.

"Teşekkür ederim."dedim

Cevap vermedi.

Kupayı kavrayıp bir yudum aldığımda almış olduğum tatla gözlerimi kapayıp açtım. Hasta insanlar için yapılan çaylar ne zaman bu kadar tatlı olmaya başlamıştı.Yoksa bu çayların tat özelliği Akadistan'a mı özgüydü.

FİZÂNİWhere stories live. Discover now