0.5

20.3K 924 21
                                    

Gözlerim ağrıyordu. Başım çatlayacak derecede zonkluyor ve etraftaki sesleri duymamı engelliyordu.

"Ablam, ne zaman uyanacak, anne?" Sesler bir tık daha anlaşılır olmaya başlamıştı.

Burun çekme sesi duydum. Sanırım birisi ağlıyordu. Ece Hanım'ın değilde, Murat'ın sesini duydum.

"Biradan uyanır."dedi. Sesi yorgun geliyordu. Bir iç çekme sesi doldu kulaklarıma. Ortam artık sessizleşmişti.

Gözlerimdeki yük biraz da olsa hafiflediğinde, göz kapaklarımı araladım. Başını, Ece Hanım'ın omzuna yaslayan Oktay, ayak ucuma oturmuş dikkatle bana bakan Ege, yanımdaki sandalyeye adeta çökmüş Emir,birbirlerinin omzuna yaşlanmış Murat ve Kuzey, son olarak da ayakta stres ile duran Araf ve Koray Bey'i gördüm.

"Ablam, uyandı!" Neşe ile bağıran Ege ile herkesin gözü hızla bana döndü. Ece Hanım ve Oktay hızla yanıma geldi. Ama Ege onlardan önce davranarak boynuma atladı.

Dudaklarım iki kenara hafifçe kıvrılırken, ellerimi ona sardım. Sırtını okşayarak benden çekileceği anı bekledim.

"Bırak ikizimi, Ege!" Bunu yalancı bir sinirle söyleyen Oktay'a baktım. Kaşları çatık bir şekilde bize bakıyordu.

Ege kafasını boynumdan kaldırdı ve ona dil çıkararak hemen boynuma geri gömüldü. Ben bu haline gülerken, Oktay somurtmuştu.

Ege, kollarım arasından alınırken bu kez Ece Hanım sarıldı bana. Ne olduğunu, neden burda olduğumu bilmiyordum ve duyacaklarım beni korkutuyordu.

"Ben doktoru çağırayım." Kısık sesi ile Araf konuştu ve kimseye bakmadan dışarı çıktı. Aklıma kısa kısa senaryolar düşmeye başladı.

Bir saniye, ben çığlık mı atmıştım? Sesimi duyurabilmiş miydim?

Ece Hanım, saçlarımın üzerine bir buse koyarak geri çekildi. Bu kez Oktay sarıldı bana. Ben kollarımı boynuna sararken, o belime sarıldı. Kafamı boynuna gizledim. Kokusunu derince içime çektim.

Saçlarımı okşadı narince. Bu okşayış, bana kriz geçirdiğim günü hatırlattı. Ona nasıl sığındığım geldi aklıma.

"Çok korkuttun beni." Diye fısıldadı kulağıma. Dudaklarımı araladım. En azından fısıltı şekilden de olsa sesimi duyurmak istedim ama olmadı. Sesim çıkmadı.

Gözlerim doldu. Kendimi anlatamamak, hep boğazımda bir yumrunun olmasına neden olurdu.

"Ben çok üzgünüm. Seni, abimle yanlız bıraktığım için." Fısıltısı tekrar doldu kulağıma. Kimse duymasın diye sessizce söylüyordu.

Kafamı iki yana salladım. Önemli değil, demek istedim. Ama sesimi duyuramadım.

"Oktay, bırak kardeşimi!" Kuzey'in ayağa kalkarak dediği şey ile, Oktay istemese de ayrıldı kollarımdan.

Kuzey yanıma gelerek hiç beklemeden sardı kollarını bana.

"Korkuttun bizi sıpa!"diyerek alaycı bir şekilde kızdı bana. Gülümsedim. Gerçekten sevildiğimi uzun bir zaman sonra tekrar hissediyordum.

Sırasıyla herkes sarıldı. En sona Koray Bey kaldı. Gözleri dolu bir şekilde yanıma adımladı ve kollarını sıkı ama bir o kadar da gevşek sardı bana.

Omzuma düşen bir damla göz yaşını hissettim. Boynumda derin bir nefes alıp, bir kaç saniye nefesini hiç vermediğini hissettim.

Bu kadar sevilmem neye bağlıydı, bilmiyorum. Beni neden bu kadar çok seviyorlar, onu da bilmiyorum. Ama çok güzel hissettirdiği apaçık bir gerçek.

Koray Bey, bana sarılmaya devam ederken odanın kapısı açıldı. Önden Araf, arkasından da bir doktor girdi. Koray Bey de benden ayrıldı.

"Nasılsınız küçük hanım?" Küçük hanım dediği için kaşlarım çatılsa da, omzumu silktim ve dudağımı büzdüm. Bilmiyordum. Nasıl hissettiğimi ben bile bilmiyordum.

Duygularım, sanki bir kazana koyulup karıştırılmış gibiydi. Karmakarışık hissediyordum.

"Çıkış işlemlerini yaptıktan sonra taburcu olabilirsiniz. Geçmiş olsun."diyerek gülümsedi ve odadan çıktı.

Gözlerim Araf'a döndüğünde, bende olan gözlerini hızla çekti ve yere sabitledi. O gün benden özür dilemek için gelmişti. Ama ben sanırım işleri berbat etmiştim.

Senin suçun değil. O rüyayı görmen, senin suçun değil.

Doğru.

.

Beni kucağına alan Oktay'a baktım. Sanki beni hiç taşımıyor gibi rahattı. Arabadan inmiştik ve eve gidiyorduk. Her ne kadar beni almasını istemesem de, kendi başıma yürümeme izin vermemişti.

Ellerimi boynuna sardım ve kafamı omzuna yasladım. Ne kadar süredir uyuduğum umrumda değildi. Şuan tekrardan uyumak istiyordum. Yorgundum.

Beni anlamış gibi odama getirdi Oktay. Yavaşça yatağa bıraktı beni. Ardından arkasını döndü. Kolunu tutarak gitmesini engelledim.

Kaşları çatık bir şekilde bana bakarken, iki kez yanıma vurdum. Gülümsedi. Öyle güzel bir gülümsemeydi ki, şuan da takılıp kalmak istedim.

Yanıma yatarak beni göğsüne çekti. Ellerimi beline sararak, iyice sindim göğsüne. O saçlarımı okşarken, ben onun kokusunun verdiği huzuru yaşıyordum.

"Nil?" Sesi ile çenemi göğsüne yasladım. Yutkunarak diyeceği şeye devam etti.

"Araf abim, sana ne yaptı da bu kadar etkilendin? Anlatmak ister misin?"

Anlatmaya dilim var mı ki?

Kafamı iki yana salladım ve çenemi göğsünden çektim. Tekrar göğsüne sindim ve sıkıca kapattım gözlerimi. O anları hatırlamak istemiyordum.

O, eski zamanları artık atlatmak, hiç yaşanmamış gibi yok saymak istiyordum. 

"İyi geceler, ikizim."

İyi geceler, diğer yarım.

.

Kestikk!

Uzun bir aradan sonra maalesef kısa bir bölüm ile giriş yaptım ve sanırım hayatımda yazdığım en kısa bölümlerden biriydi...

Aslında yeni bir kurgu daha yazıyorum ve onun için bir kaç bölüm yazmıştım. Yani bu uzun süreli arada, onun da etkisi var.

Diğer bölümde görüşürüzzz<3

(Tabii erken atarsam:/)

Hayaller Ve KırıklarıWhere stories live. Discover now