"Şimdi değil Albay Honest.... Daha zamanı var."

Adamın sert sesini duymazdan geldi. Durmaya niyeti yoktu. Esedullah onu şimdi öldüremeyeceğini çok iyi biliyordu. Elini adamın yüzünü gizleyen örtüye götürdüğünde kolunu kavrayan güçlü parmakların gücü karşısında tecrübeli askerlik hayatında ilk kez yenilgiye uğradığını hissetti.
Onlardan aynı eğitimden geçiriyordu. Ondan farklı ne gibi bir eğitim almış olabilirdi ki. Üstelik onlar düzenli bir orduları, harp akademileri bile yoktu.

"Ölmeyi bu kadar çok mu istiyorsun Honest... Hakkımda ki söylentileri duymadığın için bu kadar cüretkar bir şekilde örtüme el uzatabildin."

Albay Honest sert bir bakış attı. Öfkesi karşısında ki adama baktıkça artıyordu. Bir grup askerin sesi vadiyi kapladığında kolunun acısını görmezden geldi.

"En kısa zamanda tekrar geleceğim."

"Bekliyor olacağım."

Kısılan bakışlardan gülümsediğini anlamıştı. Hızla uzaklaşan adamın ardından bakmaya devam etti. Kimsenin hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı bu adamı herkesin nasıl tanıdığını merak etmişti. Şimdi daha iyi anlıyordu.

"Komutanım?"

Usulca başını sesin geldiği yöne çevirdi.

"Gidelim Riko."

                                         ......

Naif görüntüsüyle muhteşem bir manzara sunan adını bilmediğim mor renkli çiçeği sulayıp pencerenin kenarına koydum. Şimdiye kadar çiçeklerle pek ilgilenmemiştim. Bu ilk çiçekti. Belki de ilk olduğundan çiçekle itinayla ilginiyordum. Ormanın ruhu olan ağacların ferahlatıcı kokusunu içime çektim. Sanırım sonsuza kadar bu eylemi yapabilirdim.

Şiddetle çalınan kapı sesiyle irkilerek ayağa kalkmıştım. Kötü düşünceleri yok etmeye çalışarak kapıya doğru ilerledim.  Nefes nefese kalmış bir şekilde bana bakan Cyrus görmeyi beklemiyordum.

"Hanımefendi general fenalaştı."

"Nasıl olur?"diyerek kendimi hızla dışarı attığımda telaşlı adımlarla kulübeye yöneldim.

Kalbim çırpınırken kulübeden içeri girdim.Savaşın ortasında kalmış çaresiz insanlar gibiydim.

"Cyrus ,hemen Ahsa'ya haber vermelisin."

Telaşlı adımlarım yanı başında durduğunda nefes nefese kalmıştım. Yüzü canlılığını yitirmişti. Nefes almakta zorlanıyordu. Her şey yolunda giderken kötü olmasını ne tetiklemiş olabilirdi ki? Çaresizce ismini fısıldadım.

"Dean."

Bir yandan da sırtında ki yastığı başka bir yastıkla desteklerken kirpiklerini güçlükle araladığında solgun bakışları beni bulmuştu.

Tek nefeste "İyiyim."derken acıyla tebessüm etmişti.

Tepkisiz bir halde sesizce ona baktım.Çaresizliğin her halini tatmıştım. Belki de bunu düşünmekle de hata ediyordum. Daha birkaç ay önce bana göre çaresizliğin en büyüğünü tatmıştım fakat sonra ki yaşadıklarım aslında hiçbir şey yaşamadığım anlamına geliyordu.

Yüzü gittikçe beyazlayıp mavi gözleri kızarmaya başlarken içimde ki korku artıyordu.
Yeni tanıdığın ama hayatında en çok minnet duyduğun birini kaybetme korkusu. Kaybetmek, sonsuz acı duyguların başlangıcıydı. Endişeyle kulübeye giren Ahsa'yla kısa bir bakışmanın ardından bir köşeye çekilmiştim.
Ahsa'nın hareketlerini izlerken vücudu görüş alanını kapattığı için ne ile ilgilendiğini göremiyordum. Gerçi görsem bile pek bir şey anlamazdım.Buğulanan gözlerimi kapayıp açmamla yanağımdan süzülen yaşları serbest bıraktım.
Ona öylece bakıp hiç bir şey yapamamak kendimi kötü hissettememe sebep oluyordu.

FİZÂNİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon