Görüş açıma havuz girmesiyle duraksayıp dirseklerini havuzun yanındaki betona yaslayıp gökyüzünü izleyen çocuğu izlemiştim. Hangi manyak gece vakti tanımadığı birisinin havuzuna girerdi ki?

Olayın saçmalığı ile kaşlarımı çatmış ve sert adımlarla havuzun yanına gelmiştim. Arkasını dahi dönmeyen çocuğun haline bakarsak beni duymamıştı yada duymamazlıktan gelmişti. Sinirle gözlerimi kapatmış ve sakin olmaya çalışarak bana arkası dönük olan çocuğa biraz daha yaklaşmıştım.

"Kolay gelsin keyfinizi bölüyorum sanırım"

Sert çıkan sesim ile sarı saçlı çocuk olduğu yerde dikleşmiş ve hızla yüzünü dönerek şaşkın gözlerle bana bakmıştı. Anlamayarak yanına doğru adımlamış ve yavaşça eğilerek bakışlarımı yüzünde gezdiririm.

"Kimsin sen? Bahçeye nasıl girdin?"

Sert çıkarmaya çalıştığım ses tonum ile çocuk hiç bir tepki vermemiş ve yüzündeki hem korkmuş hem de şaşırmış ifadesi ile yüzüme bakmaya devam etmişti.

"Bana bak ya cevap verirsin yada güvenlikleri çağırıp zorla konuştururum"

Güvenlikleri çağırıcağımı söylediğimde korkmuş olmalı ki başını hızla iki yana sallamış ve derin bir nefes alarak sonunda kısık sesiyle konuşmuştu.

"Lütfen birini çağırmayın gerçekten kötü niyetli değilim."

Gerçekten anlayamıyordum. bahçeme girmesini bir şekilde açıklayabilirdi ama bu saatte havuz da olmasının sebebi neydi?

"Evime izinsizce girip bir de anlayamadığım bir şekilde havuzumda yüzüyorsun hemde bu saatte, gerçek bir ruh hastası falan mısın?"

Çocuğun az önceki korkmuş hali gitmiş ve sinirle kaşlarını çatmıştı.

"Ruh hastası değilim ben"

Sinirle söylediği sözler ile kısıkça kıkırdamıştım. Tanrım delirecektim izinsizce buraya girip bir de bana sinirlenebiliyordu.

Daha fazla dayanamadığım için elimi çocuğun koluna atmış ve sertçe sıkarak bedenini yüzüme yaklaştırırım.

"Ya hemen buradan çıkarsın yada ciddiyim canını yakarım."

Sert tutuşum ile karşımdaki bedenin irkildiğini hissetmiştim. Çocuk yüzüme bakamıyor ve kolunu sert tutuşumdan kurtarmaya çalışıyordu. Kolunu biraz daha sert tutmuş ve gözlerimi, Karanlıktan dolayı yüzünü tam göremediğim yüzünde gezdirmiştim.

Bakıldığında tatlı bir suratı ve mavi gözleri vardı. Göz rengi ve bakışları insanı gerçekten büyüleyici türdendi ama şu an buna dikkat kesilmeyecek kadar sinirliydim.

"Tamam, lütfen kolumu bırak her şeyi açıklıyacağım."

Bir şey demeden elimi çocuğun kolundan çekmiştim ama hissettiğim tuhaf doku ile kaşlarımı çatmış ve elimi tekrar çocuğun tenine getirerek yavaşça dokunmuştum. Tanrım bu da neydi? Çocuğun teni çok farklı bir his bırakıyordu ve yapış yapıştı.

"Nesin sen?"

Şaşkınlıkla çocuğun yüzüne bakmış ve bir cevap beklemiştim ama bir şey demek yerine gözlerini yavaşça etrafta gezdirmeye başlamıştı.

"Yanında bir ışık kaynağın var mı?"

"Neden istiyorsun?"

Karşımdaki beden karanlık olsa bile parıldayan maviliklerini yüzüme çıkarmış ve tedirgin bir şekilde gözlerime bakmıştı.

"Sadece dediğimi yap, bu karanlıkta görmen için bir ışık lazım"

Neyi görmem gerekiyordu? Biraz tedirgin olduğum için bir kaç adım geriye gitmiş ve cebimdeki telefonu çıkararak fenerini açarım.

Poseidon Where stories live. Discover now