Nisan soruma "Ne anlamda?" diye cevap verince tekrar konuştum. "İlişkiniz Batuhan'ın gözünde diğer kızlarla olduğu gibidir, hiçbir farkınız yoktur diye kaygılanıyor musun?"

Nisan bir süre telefonun diğer ucunda sessiz kaldı, "Bilmem," diye yanıt verdiğinde biraz daha beklemiş "Galiba," demişti.

"Ben öyle düşünmüyorum," dedim, hiç beklemeden de karşı çıktım. "Batuhan'ın gerçekten sana aşık olduğunu düşünüyorum ben. Duyguları çok yoğun geliyor bana, aynı yerde staj yaparken beni ne zaman yalnız bulsa senin konunu açıyordu. Ses tonundan, bakışlarından, konuşmasından bile hisleri geçiyordu bana."

Nisan "Bana da geçiyor ama ne bileyim," dedi, "İlişki işleri bir garipmiş Ahu. Öyle anlar geliyor ki yanımda olsa tüm benliğimi hiç düşünmeden teslim ederim diyorsun, sonra en ufak bir olumsuzlukta tüm ilişkiyi gözden geçirmeye kalkıyorsun. Hala alışamadım."

Anladığımı belli edecek şekilde onayladım, bizim ilişkimizde şimdilik çok büyük sorunlar yaşanmamıştı ama Nisan'ın söylediklerine karşı empati yapabiliyordum. "Peki Batuhan'ın yanında hissettiklerin, beynini kurcalayan tüm bu olumsuzluklara katlanmaya değmez mi?"

Tüm bu olumsuzluklar dediğimiz de karşıdaki kişinin geçmişiydi, bana kalırsa birini geçmişiyle yargılamak ilişki açısından sağlıksızdı. Ama insanoğluydu işte, aklına takmadan duramıyordun. "Değer, o yüzden devam ettiriyorum ya. Hatta yarım saat sonra buluşacağız. Beni biraz daha telefonda oyalamaya devam edersen gidemeyeceğim."

Arkadaşımın söylediğine güldüm, "Bil bakalım başka kim buluşmaya gidiyor?" dediğimde Nisan "Ooo, ailelerle takılmaca için fazla heveslisin," karşılığını vermişti. Benim "Baş başayız bu akşam," dememi asla beklemiyordu. "Hadi bakalım çekirge, sakın çok zıplayayım deme."

Yaptığı imaları duymazdan gelerek "Hadi hadi, kapat telefonu," dedim, sonra da vedalaşıp aramayı sonlandırdım. Bu arada neredeyse gelmiştim, kalbim yine hıphızlı çarpmaya, midemin üst kısmı da karıncalanmaya başlamıştı.

Yaklaşık yüz metre kadar daha yürüdüm, yeşilliklerin tam ortasındaki parkın kenarında, elleri ceplerinde beni bekleyen yarimi görünce tüm bedenim heyecanla kasılmıştı. Adımlarımı istemsizce daha çok hızlandırdım ve bana doğru yürüyen sevgilimin kollarına hiç düşünmeden kendimi bıraktım.

Eşsiz bir duyguydu.

Sanki tüm adımlarımı ona varacağını bilerek atmamışım gibiydi. Beklenmedik anlarda gelen şeyler daha özel olurdu, insanın kalbini bir farklı çarptırırdı. Cengiz'e sarılan kollarım onun bedenine kavuşmak için karıncalanmıştı ama onun kolları da bedenimi sardığı an, o müthiş sevinç içime doluyordu.

Aramıyorken sana ait olanı bulmanın hazzıydı bu, sıradan bir günde Porsuk nehrinin kenarında bunca mutluluğu sana yaşatacak insanla karşılaşmanın sevinciydi.

Onu her gördüğümde de katlanarak büyüyordu.

Cengiz beni yere bıraktı, bırakırken de kafasını yanağıma yaklaştırmış, dudaklarını tenime birkaç defa bastırdıktan sonra derince solumuştu. "Ohh be," dediğini duydum, "Şu kokuya hasret kalmışım."

Yüzünü görebilmek için birkaç adım geriye gittim, göz göze geldiğimiz an ellerini yanaklarımın üstüne koymuş ve "Ne kadar güzel olmuşsun," demişti. Beni tekrar kendine çekip saçlarımın üstüne de dudaklarını bastırdığında hislerimi ona anlatmakla meşguldüm. "Kalbim inanılmaz hızlı atıyor şu an. Yolda bayılacağım sandım."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 03, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now