1.2

2.7K 199 36
                                    

Cengiz ASOĞLU

Yelkovan, akrebi bir kez daha yakalamıştı.

Yattığım yataktan doğruldum, kısa kısa uykuya dalsam da tamamen bilincimi kaybedemiyor olmanın huzursuzluğu ile derin bir nefes vermiştim. Odadaki temiz çarşaf kokusu ve evin geneline yayılmış sakin hava bile uyumama yardımcı olmuyordu.

Dönüp durmaktan karman çorman bir hale geldiğini tahmin ettiğim saçlarımı el yordamıyla düzelttim, misafir edildiğim evlerde uyumak benim için her zaman zor oluyordu. Nedenini çözemesem de en iyi ihtimalle huzursuz uyuyordum.

Gözlerim odanın içinde bulunan balkon kapısına takıldı. Ruhum daraldığında evin içinde turlamayı severdim ama başkasının evi bunun için pek uygun değildi, bu yüzden kimseyi rahatsız etmeyeceğim seçeneğe yöneldim ve balkona çıktım.

Soğuk anında yüzüme vurduğunda, var olan uykumu da açtığım için salaklığıma küfür etmek üzereydim. Yine de hava almak iyi geldiğinden küçük balkonda bir iki adım daha atarak, korkuluklara yaklaştım.

İki katlı evin üst katında bulunan misafir odasının balkonundan tüm bahçe görünüyordu. Bahçeye dikilen çiçeklere bakılırsa ailede bahçe işlerine meraklı biri olmalıydı.

Gözlerim, loş bir ışıklandırma ile aydınlanan bahçede dolaşmaya devam ettiğinde, bahçe mobilyalarına takıldı. Tekli koltukta bir hareketlenme fark etmiştim, gölgede kaldığı için biraz eğilerek, görmeye çalıştım.

Ahu öylece bahçeyi izliyordu.

Onun yanına gidip gitmemeyi düşünemeden, adımlarım çoktan odanın kapısına yönelmişti. Olabildiğince sessiz bir şekilde aşağıya indim, dış kapıyı açarken Ahu acaba yalnız mı kalmak ister, sorusu aklıma gelmişti ama bunu düşünmek için geç kalmışa benziyordum.

"Cengiz?" Hafifçe gülümsemeye çalışarak, odadan çıkmadan önce aldığım montumun cebine ellerimi soktum. "Uyuyamadın mı?"

"Maalesef," dediğimde hemen ayağa kalkacak gibi ayaklarını aşağıya indirdi. "Yatağın mı rahatsız geldi veya daha yumuşak bir yastık-"

"Sadece uyku tutmadı Ahu," dedikten sonra izin alma gereği duyarak devam ettim. "Sana eşlik edebilir miyim?" Beni onayladığında hasır mobilyalardan üçlü olana oturdum.

Bir süre sessizce oturduk, loş ışık bahçeyi çok aydınlatmasa da izlemesi zevkli bir görüntüydü. Sessizlik rahatsız edici hale gelmeden, Ahu'ya döndüm. "Aklıma takılan bir şey var," dediğimde anında beni dinler moda geçmişti. Söyle, der gibi baktığından kararsız bir şekilde konuştum. "Yani, hadsiz bulursan cevaplamak zorunda değilsin ama kardeşlerin ile hep böyle misiniz?"

"Nasıl yani?" Amcasının kucağındaki Cem'i gördüğümüz an, sanki Eskişehir'den getirdiğim Ahu kaybolmuştu. Tüm yol boyunca buğulu gözlerle araba camından dışarıyı izleyen ve kurduğum tüm teselli cümlelerine sadece kafa sallayarak cevap veren kız gitmiş, yerine dağ gibi sarsılmaz bir duruşa sahip biri gelmişti.

"Onların ikinci annesi gibi?" Yanlış bir şey söylememek için kelimelerimi özenle seçmeye çalışıyordum ama merak ettiğim için sormadan da edemiyordum. "Yani, Cenk hariç birinci annesi bile sayılabilirim." Gülerek söylemesinden cesaret alarak "Esas onun birinci annesi gibi duruyorsun," demiştim.

"Asuman Özata'nın babamı ne kadar sevdiğini hayal bile edemezsin Cengiz," Bahsettiği sevgiyi annesinin gözlerinde görmüştüm. Gözlerindeki şefkatin en belirgin olduğu anlar, kocasından bahsettiği anlardı. "Onun için yaşanabilecek en korkunç durumlardan biri, güçlü durabilmesi şaşırtıcı olurdu."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now