3. BÖLÜM

84 57 20
                                    

Leyla gelen adamı içeri davet etti.

-"Merhaba Barış Bey. Hoşgeldiniz. Evet, yatak odası takımı ve iki tane koltuk vardı."

Barış hala kapıda bekliyordu. Çünkü eşyalar aşağıda arabada bekliyordu. O teyit etmek adına önden gelmişti.

-"Tamamdır. Eşyalar aşağıda. Ben kontrol etmek için önden bir bakayım demiştim. Hemen elemanlara söyleyip geliyorum."

Barış aşağı inerken Leyla arkasından bakıyordu. Daha sonra içeri geçerek eşyaların yerine karar verdi ki adamlar geldiğinde hemen yönlendirebilsin.

Barış 27 yaşında genç bir veteriner hekimdi. Ailesinin üç çocuğundan ortancasıydı. Kumral, uzun boylu, siyah gözlü ve yakışıklı bir gençti. Sakalsız, pürüzsüz bir yüzü vardı. Bu da onu olduğundan daha genç gösteriyordu. Bu kasabada doğmuş ve burada büyümüştü. Üniversiteyi de Eskişehir'de okumuştu. Ailesinden ve yaşadığı yerden pek uzaklaşmak istememişti. O buraya aitti. Bu kasabanın insanı gibi iyi yürekli, yardımsever bir insandı. Yollarını Leyla öğretmenle kesişmesinin ise bir sebebi vardı. Hayatın herkes için bir planı vardı. Onlar kendileri için kurulan plandan habersiz bir şekilde eşya yerleştiriyorlardı.

Leyla onları eşyaları hangi odaya ve nereye koyacakları hakkında bilgilendiriyordu.

-"Evet evet o oda. Yatağı şu duvarın kenarına kuralım."

İki odadan bir tanesi yatak odası olacaktı. Leyla odanın dekorunu kafasında canlandırmıştı. Yatak pencerenin karşısındaki duvara denk gelecek şekilde monte edilecekti. Pencerenin hemen sağ tarafında ise dolap olacaktı. Dolabın karşısına da makyaj masası koyulacaktı. Yatağın hemen iki yanına da komodinler yerleştirilecekti. Adamlara bu şekilde tarif etmişti. Yatak odasının eşyaları monte edilirken Leyla da Barış ile birlikte salona taşınan koltuklarda oturuyordu.

-"Kusura bakmayın Barış Bey. Size ikram edecek bir şeyim henüz yok ama isterseniz bir şeyler söyleyebilirim."

-"Yok estağfurullah, olur mu öyle şey? Hiç zahmet etmeyin. Ama varsa bir bardak suyunuzu alırım."

Leyla hemen bugün aldığı pet şişe sulardan bir tanesini getirip Barış'a verdi.

-"Buyrun. Size de zahmet verdim. Akşam akşam uğraştırdım."

Barış suyundan aldığı yudumu yuttuktan sonra ona cevap verdi:

-"Genelde akşamları adamların başında ben gidiyorum. O yüzden hiç sıkıntı etmeyin. Siz de öğretmen olarak atanmışsınız buraya. Babam söyledi. Hayırlı olsun."

Leyla mahcup bir ifadeyle gülümsedi.

-"Teşekkür ederim. Hep hayalim olan bir şeydi. Umarım altından kalkabilirim."

-"İnsan bir şeyin hayalini kuruyorsa ona en iyi şekilde hazırlanmış olmalı ki hayaline kavuşabilsin. Siz hayalinize kavuştuğunuza göre buna hazırsınız demektir. Hem bizim kasabanın çocukları iyidir. Sizi zorlamazlar."

İkisi de buna gülmüştü. Leyla onun gülüşünden etkilenmişti ancak bu etkilenme güzel olan her şey karşısında verilen sıradan bir tepkiydi. Nasıl ki güzel bir çiçek gördüğümüzde çok hoşumuza gider ya da sevimli bir bebek gördüğümüzde yüzümüzde otomatik olarak bir gülümseme oluşur işte bu etkilenme de o türdendi. Çünkü Barış çok güzel gülüyordu. Bu gülüşü kim görse bunu güzel olarak adlandırırdı.

-"Umarım."

diye karşılık verdi Leyla. Biraz daha sohbet ettiler. İkisi de birbiriyle sohbet etmekten hoşlanmıştı. Leyla buraya geldiğinden beri hep iyi insanlarla karşılaşmıştı. Bu onu mutlu ediyordu. Adamlar monte etme işini bitirmişti.

Uzun Bir YolWhere stories live. Discover now