"Ne tür bilgi var elimizde?" Barış sorumla birlikte bana döndü. Bilgiler benim bilgim dahilinde olanlardan çıkarsa işimize fazlasıyla yarayabilirdi.

"Sigo diye bir gruptan bahsetmiş ya da örgüt lideri emin değiliz. Sincar tarafında oluyorlarmış genelde.Oraya gidebileceklerinden bahsetmişler." dediğinde kaç saattir korumaya çalıştığım sakinliğimi kaybettim.

"Siktir ya." dediğimde elim başımda bir kaç adım geriye gittim. Sigo'nun namını çok fazla duymuştum. "Telsizi ver."

Barış sorgusuz sualsiz uzattığı an irtibat kurmak için biraz ilerledim. Arkamdan gelsede fazla yaklaşmamıştı. Güvenliğimi sağlayıp aynı zamanda bilgi akışını rahatça gerçekleştirmemi sağlayacaktı. Yönlendirmeler eşliğinde karargahla bağlantı kurduğumda kendimden emin bir şekilde gerekli gereksiz çoğu bilgiyi ilettim.Teyit edip geri döneceklerdi.

Bizimkilerin yanına gittiğimde hepsi gözümün içine bakıyordu. Telsizi Barış'a tekrar uzattım. Geri dönüş yapsalarda artık yanlarında konuşabilirdik. Ki zaten Barış'la birlikte görüşmem gerekiyordu.

"Komutanım." Telli'nin hadi konuş artık dercesine olan hitabıyla sakinliğimi kazanmaya çalıştım.

"Sigo'nun namını çok duydum. Çocukları kaçırıp baştan yetiştirmekle nam salmış bi şerefsiz. Silah tutmak içinde değil sadece. Kız erkek fark etmeden-" nefesim her defasında yetersiz kalıyordu bu olaylar karşısında. "çocuklara tecavüz edip, sattıklarıda oluyor."

"Orospu çocuğu." Fatih bir anda yükseldiğinde hepimizin sesi oldu.

"Anasını sikeyim ben onun." Arif'te eş zamanlı olarak konuştuğunda hiç birimiz farklı durumda değildik. Ben yanlarında olduğum için kendilerini frenledikleri dahi belliydi. Patlayıp tüm köyü yakmalarından korkuyordum.

"Koordinatlarını ben bi dönem bildirmiştim. Gerekli bir kaç bilgiyide öyle. Teyit edip dönecekler. Bir saate kalmadan çıkmış oluruz." Hepsinin ağzından bir çok küfür çıkarken Barışın ağzını bıçak açmıyordu. Hepsi tepkisini bir şekilde ortaya koyuyordu ama o sadece bakıyordu.

Teyit edilen bilgiler bize ulaştığında vakit kaybetmeden gerekli şeyleri tedarik edip yola koyulduk. Gizli bir görevdi. Olası durumda kimse bizi tanımayacaktı. Ama dönüş için bir çözüm ayarlayacaklardı.

Ve karargâh bana güveniyordu. Barış dahi benim tarafımdan yönlendirilmeyi bekliyordu. Bana sataşmadan yanımda böyle dik duruşu tüm olumsuzluklara rağmen gülümsetmişti.

Yürüyerek gidiyorduk ve yolumuz fazla uzundu. Olabildiğince devlet tarafından bilgi akışı ve yardım alsakta, burada tektik. Çok oyalandıkları için asıl yuvalarına dönmemişlerdi ki bu da bizim yararımıza olmuştu. Daha erken tepelerine çökecektik.

"Barış" dayanamayıp konuştuğumda ileriye diktiği gözleri sakinlikle bana döndü. "Beni korkutuyorsun."

"Neden?" kaşları havalanmıştı. Şaşkın gibiydi.

"Fazla sakinsin. Doğru yol alabilmek için sakinliğimizi korumamız gerekiyor ama sen fazla sakinsin." Endişemi yansıtmaktan geri durmamıştım. Bizimkiler duyamayacakladı mesafede olduğu içinde biraz rahattım.

"Biraz en azından bana sinirini kus. Çünkü asıl sabıra ve sakinliğe oraya gittiğimizde ihtiyacımız olacak. Bizi hiç iç açıcı bir yer beklemiyor. Asıl yerlerine gitmiyoruz ama buranında bir farkı yoktur." amacım gideceğimiz yere hazırlanmasıydı. Ben bir kere tanık olmuştum. Aklımdan silmek istediğim görüntülerdi. Ama şu an gözümün önünden gitmiyordu. Kendimi hazırlamam gerekirken deli oğlanlarla uğraşıyordum.

Dağların AsenasıWhere stories live. Discover now