Varış

290 17 3
                                    

  Forks kapalı havası ve sürekli yağmurlu oluşu ile bana huzur veren bir yerdi,evim gibi bir yer.Annem Renee iyi birisidir,güzel kalpli ve birazda sakar.Ailemiz Bella ve ben küçükken boşandılar,nedenini tahmin etmesi aslında çokta zor değil,ikisi birbirinden çok farklı,annem deli dolu ve hiperaktif bir insan,sürekli hareket halinde olmayı sever ve özgürlüğüne çok düşkündür,babamsa,o klasik Charlie,evinde oturmak onun için her şeydir,kendisi polis şefi ve işten eve bir hayatı var,avcılık ve pazar akşamları izlediği maçlar onun bildim bileli tek aktivitesi olmuştur sanırsam annem buna dayanamadı.

Arizona sıcak havası ve boğucu nemi ile insanı çıldırtır,Bella anneme benzerken ben babama çekmişim,o burayı seviyor ve bu durum ayrılığı onun için daha zor kılıyor ama ben rahatım,yıllarca annem ve erkek arkadaşı ile yaşadık,stabil olmayan bir hayat beni yeterince yordu,sürekli hareket halinde olmak psikolojik olarak bile yorucu ve şimdi babamın yanına gidebilmek o sakin kasabaya,benim için cennet gibi geliyor.

İsabella benden bir ay önce apar topar annemle yaptığı bir tartışmada Forksa giden uçağa atladı,buradan gitmeyi kaldıramadı ve ayrılıkları sevmeyen o bir gece aniden son uçakla buradan gitti.

  Gitmeden önce Bellanın unuttuğu eşyaları toparladım ve her şeyi aldığımdan emin oldum,ihtiyaç olur diye elde olan ilaçlardanda çantaya doldurdum,Bella hep kolay hasta olmuştur ve Charlie gibi uzun zamandır tek yaşayan birisinin çok ilacı olduğunu sanmıyorum.Gün geldiğinde uçağa binip anneme ve Phill'e veda ettim,uçak yolculuğu kısa ve sessizdi.

Kısa bir uçuşun sonunda sorunsuz bir iniş yaşadık,bavulumu almak için beklerken yavaşça yürüyen bantta bana yaklaşan siyah bavulumu aldım,küçük havaalanından çıkınca Forks'a ait soğuk hava vücudumu sardı,tüylerimi diken diken yapan bu hissi seviyordum.Charlie ve Bella beni kapıda bekliyordu,kamyonetin o eski kaplamasını nerede olsa tanırdım,bu Jake'in kamyonetiydi ve zamanında bu kamyonete az lanet okumamıştı.

Bella'ya baktığımda üzgün gözüküyordu,bunu başta sorgulamadım o hep sürekli hapşıracak gibi şaşkın bir ifadeye sahipti ama iç çekmesi ve uzaklara dalması işte annemden daha hiperaktif olan Bella bunu yapmazdı.Eve geldiğimizde odama gitmeden önce Bellanın unuttuğu eşyalarını odasına getirdim "Bunları unuttuğumu sanıyordum." sesinden bariz olan heyecan beni gülümsetti "Odamızı toplarken kalanlarıda aldım." cebimden Anne ve babamızın daha boşanmadıkları zamana ait olan bir fotoğrafını çıkarttım,Bella ve benim üçüncü doğum günümüzdü,annem Bellayı babamsa beni tutarken ikiside zoraki gülüyordu ve bu belliydi ama elimizde olan tek şeydi,Bellaya fotoğrafı uzattım,buruk bir tebessümle fotoğrafa baktı ve baş parmağı ile yavaşça eski polaroid yüzeyi okşadı.

Akşama kadar oturup konuştuk,bir ayda olan şeyleri biranda hayatına giren ve çıkan soluk benizli çocuğu ve daha bir çok şeyi "Ondan şimdiden nefret ettim." dedim kendimi tutamazken,o Bellayı üzmüştü "Ama hayatımı kurtardı." "Ama seni üzdü." "O bana iyi geliyor." dedi son bir çare buna karşın onaylamayan sesler çıkarttım "Stockholm sendromu daha inandırıcı." Olanları daha detaylı anlatmaya başlarken Edward adlı çocuktan biraz daha nefret ettim "Birde Alice var onu tanısan seversin,aşırı neşeli ve sürekli fazla şeker yemiş bir çocuk gibi dolaşıyor,birde erkek arkadaşı Jasper var aslında benziyorsunuz sürekli acı çeker gibi bakıyor birde Rose-" "Acı çeker gibi bakmıyorum." itirazım onu güldürdü "Evet kusacak gibi bakıyorsun daha çok." buna itiraz edemedim,küçüklükten beri insanlardan rahatsız olurdum.

Forksu seviyordum ve Bella yanımda olduğu sürece anlaşılan dahada çok sevecektim.

Swan MühürüWhere stories live. Discover now