12

18.7K 766 224
                                    


Okulda bir kızla tanışmıştım. Dilara adında, neşeli ama şımarık, istediği her şeyi elde etmeye alıştığı halinden belli olan, güzel bir kızdı. Bütün gün çene çaldıktan sonra, birkaç saat uzaklıktaki sahiline davet etmişti. Babası oldukça zengindi, deniz kenarında madenleri olduğundan sahil onlara aitti. Küçük bir eğlence yapacağından bahsettikten sonra asıl niyetinin Buğra olduğunu belli ederek, "Kesinlikle o yakışıklı çocuğu da getir," demişti.

Sonuç olarak arabadaydık ve Dilara'nın evine yol alıyorduk. Yüzüm asık, koltukta yayılmış bir hâlde, arabanın ön camından gelen rüzgâr yüzünden etrafa uçan saçlarımı tutuyordum. Sinirim bozulmuştu. Yüzme çok iyi bilmezdim, ayaklarımın değmediği yerde o kadar çok boğulmuştum ki, sayamıyordum. Cildim beyaz olduğu için güneş çarpıyor, hastanede serum almakla günü bitiriyordum. Zaten istediğim için değil, Dilara'nın Buğra ile yakınlaşma planı yüzünden bende dahil olmuştum.

"Of!" Buğra direksiyonu kırarken, dönüp yüzüme baktı.

"Ne oldu?"

"Hiçbir şey!"

"Neyin tribi bu?" Haklıydı ama sinirim bozuk olduğundan bir şey dememiştim. Yeşim teyze bir sürü yemek yapmıştı, suda yüzmeyi çok bilmezdim, birkaç kulaç atabiliyordum ve ona rağmen acıkıyordum, bunu bildiğinden bize bolca yemek yapmıştı. Buğra küçüklüğünden beri yüzüyordu, olimpiyat yarışmalarına katılmışlığı bile vardı. Bu yüzden bu kadar uzun boylu ve güzel fiziğe sahipti. Küçükken havuza giderken ben de giderdim; o yüzerken izler, suya ayağımı sokmakla yetinirdim.

Sahil kenarına geldiğimizde arabayı park etti. Bagaja attığımız çantaları alırken, Buğra yükleri alarak bana vermemişti. Bileğime dikkat ederek, sol elime almıştım küçük bir eşyayı. Sahilde kimse yoktu, kendilerine ait olduğundan az kimse vardı.
İlerde gençlerin toplandığı kabalığı görüyordum. On beş kişi kadardılar. Dilara Buğra'yı görünce el sallayarak, oraya gelmemiz için işaret etmişti. Arkadaşım olmadığından yanıma kâğıt kalem almıştım. Yüksek ihtimal çizim yapardım. Zaten kimsenin benimle konuşacağını da zannetmiyordum. Güneş gözlüklerimi başıma taktım ve zorla da olsa gülümseyerek herkesle selamlaştım. Çantalarımızı yerleştirirken, bir çocuğun bana baktığını fark etmiştim. Başımı kaldırdığımda, o gün Buğra'lara gelen çocuk olduğunu görmüştüm. Çiçekleri topluyor numarası yapıp, yakalandığım zamandı. Esmer güzeli ve kaslı biriydi. Gülümsedi. Bende ona gülümsedim.

"Nasılsın canım?" Dilara elini omzuma koyup sarıldı.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Durgun gibisin, bir şey mi oldu?"

"Ha yok. Araba tuttu."

"İyi bari."

Gülümseyerek Buğra'nın yanına giti. Yere havluları sermişlerdi. Bende havlumu serecektim ki, kızlardan biri ittiği gibi sağ tarafa düşmüştüm. Şaşkınlıkla beni iten kıza bakarken, kendi havlusunu serdi. "Ay kusura bakma canım, görmemişim," dedi pişkince. Bu aralar birçok kişi beni tanımaya başlamıştı ve bu olaydan bir kere olsun hayır gördüğünü hatırlamıyordum. Düşman kazanıyordum sürekli.

"Yaa, gözlerin iyi görmüyor galiba. Sorun değil." Başımı yatırarak gülümsedim. Anlayışlı gibi görünüyor olsam da iğneli cümlelerim zehirlemişti onu. Buğra'nın yanına oturmak için deli gibi yarış yapıyorlardı. Sanki onu fark edecekti.

KEDİ VE KÖPEK #yarıtextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin