✷0.1

16 4 0
                                    


"Fark edemediğin çağın, bilinmeyen çocuklarıyız biz."

Lilith - Halsey

_________________

Yaklaşık bir saattir durduğu yerden karşısındaki kapıya baktı Minho. Son zamanlardaki bazı şikayetleri yüzünden doktora gelmişti ama yine bu şikayetlerinden biri olan zaman algısının kaybolması yüzünden bir buçuk saat erken gelmişti buraya.

Değişik sesler duyuyor, saçma adlandıramadığı rüyalar görüyordu. Rüyaları o kadar etki altında tutuyordu ki onu, bazı günler iş yerinden izin almak zorunda kalıyordu. Gerçeklik ile hayal dünyası arasındaki çizgi silinmiş gibi hissediyordu. Düşünceleri birbirini kovalıyordu kafasının içinde, birbirlerine çarpan düşünceler artarak kendisini daha da zor duruma sokuyordu. Eksilmeyen ve yok olmayan düşünceler katlanıyor Minho'yu eziyordu.

Psikolog seansları daha önce de olmuştu özellikle ergenlik döneminde, hayatın zor ve çekilmez olduğunu düşündüğü dönemler psikolojik destek almıştı.

Hayatı düzene girmeye başlayınca psikolog seanslarını da tamamen bitirmişti, bugüne kadar. 17 yaşında bir ergenken geldiği genç psikoloğun yeni ofisinde 26 yaşında bir adam olarak randevu saatinin gelmesini bekliyordu.

Aradan geçen neredeyse 10 yılın kendisini iyileştirdiğini sanıyordu. Bugün burada olmak aklının ucundan geçen bir düşünce bile değildi birkaç ay önce.

Yine de işte buradaydı. Hayat bu noktaya onu bir kez daha bu sefer daha dağılmış bir halde yeniden getirmişti. Kader denen bir şey var ise, Minho için yazılan güzel günler için kalemin mürekkebi bitmiş olmalıydı.

Sekreterin kendisine seslenmesi ile karışan düşüncelerinden kurtulma umudu ile kadına baktı Minho.

“Bay Hoon seans saatinize kadar boş, gelmek isterseniz sizi içerde beklediğini söyledi.”

Sadece başını sallamakla yetindi Minho. Bay Hoon'un odasına şuandan itibaren istediği zaman gidebileceğini biliyordu. Bu onu biraz daha yatıştırıyordu zaten tam da bu yüzden buradaydı. Biraz daha yatıştığı için. Yeni bir psikologla devam etmek yerine geçmişten kalma bir güveni olan psikologla devam etmek onun için çok daha iyiydi.

Birkaç dakika sonra kalktı ve kapıyı çalarak içeri girdi. Büyük geniş odanın denize bakan duvarı tamamen camla kaplanmıştı, bu odayı daha ferah hale getiriyordu.

“Hoşgeldin Minho, çok uzun süredir görüşmedik.”

“Hoşbuldum Bay Hoon, oturabilir miyim?”

“Elbette,” dedi adam Minho’ya gülümseyerek. “Otur lütfen.”

Minho ferah odaya göz gezdirdi yumuşak koltuğa sırtını yaslarken. Gergin hissediyordu. Anlamadığı bir şekilde sanki şu an kafasının içindeki sesler hep bir ağızdan yardım çığlığı istiyor gibiydi.

Derin bir nefes aldı, ardından karşısındaki adama ve gülümseyen yüzüne baktı.

“Nasılsın Minho, hayatın nasıl gidiyor?”

“İyiydi aslında,” diye mırıldandı. “Gerçekle hayal arasındaki farkı kaybedene kadar iyi ve güzel bir hayatım vardı.”

Kendi söylediğine güldü Minho. “En azından yaşabilir bir hayattı, cehennemi yaşıyor gibiyim.

Ellerinin titrediğini hissediyordu, sanki başı dönüyor gibiydi. Vücudu alarma geçmiş gibi o konuştukça başını döndürüyor, nefesini tıkıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

for hell, minchan Where stories live. Discover now