11 - hyung, artık beni düşünmeyi engelleyemiyor musun?

Start from the beginning
                                    

hyunsuk'un gözleri şaşkınlıkla genişledi. "hyung! hatırlıyor musun?"

"bana aptal muamelesi yapma. neden hatırlamayayım?"

"sana söylediğim şeyler işine gelmediği için aklında tutma zahmetine girmedin hiç. aynı şeyi beş kere sorduğunu hatırlıyorum. hep unutuyordun." üzgünce dudaklarını büktü. "o yüzden şaşırdım." biraz da mutlu olmuştu ama bu gerçeği kendine sakladı.

seunghun iç çekti. "hep kötü şeyleri gündeme getiriyorsun. çok negatif bir çocuksun." onaylamaz bir şekilde kafasını iki yana salladı.

hyunsuk güldü. baştaki huzursuzluğu yok olduğundan şimdi en doğal halindeydi ve tüm ifadeleri kendiliğinden en olağan şekliyle beliriyorlardı.

bir süre susup hiçbir şey yapmadan onu izledi seunghun. en son iki sene önce gördüğü bu suratı özlediğine karar verdi o an. hayır, sadece suratını değil, onu özlemişti. çekinmeden dürüstçe her şeyi söyleyip sonunda utanarak başını eğmesini, gülümsemeden duramayışını, gözlerinde belirip duran parıltıları, hala kaybolmamış olan çukurları ve daha birçok şeyi özlediğini fark etti. bu farkındalık içinde bir şeyler kırılıyormuş gibi hissettirdi. iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamadı. jinyoung içine bakmasını söylerken bundan mı bahsediyordu?

elinde büyük bir tepsiyle gelen çalışan tabakları masaya diziyorken "hyunsuk-ah," diye seslendi seunghun.

"efendim hyung?"

"biliyorsun ben yalan söyleyemiyorum, o yüzden bu söylediğimde ciddi olduğumu ve dalga geçmediğimi bilmen lazım."

çalışan bu tuhaf konuşmayı yapan seunghun'a yandan bir bakış attı. bir an önce işini bitirip gitmek istiyormuş gibi bir hali vardı.

hyunsuk bunu fark ettiğinde çekinerek önce çalışana sonra da seunghun'a çevirdi bakışlarını. "dinliyorum hyung." diye mırıldandı.

seunghun da çalışana baktı. birkaç saniye bekledi gitmesi için. ardından tüm dikkatini tekrar hyunsuk'a verdi ve kendinden emin bir şekilde "seni özlemişim." dedi. benzer bir karşılık almayı beklemişti ancak hyunsuk'un tek yaptığı garipçe ona bakmak oldu.

en sonunda "gerçekten mi?" diyebildi. "yine sevgilinle aranız mı bozuldu?"

seunghun biraz sinirlenmişti. içine bakmak denilen şeyin kolay olduğunu mu sanıyordu bu hyunsuk?

"aptal mısın sen?"

kafasını iki yana salladıktan sonra önündeki kaseye verdi dikkatini hyunsuk. özlenmiş olduğuna bir an için inanmıştı ve erimiş bir peynire dönmek üzereydi ancak gerçeklik onu birden çarpmıştı. seunghun ne zaman ona tatlı şeyler söylese sevgilisiyle arası bozuk olduğu çıkıyordu ortaya. yani, yine kandırılmak üzereydi.

"duygularımla oynuyorsun hyung." diye geveledi ağzındaki erişteyi yuttuktan sonra. "burada özlenen birisi varsa o da sensin. maalesef seni çok özledim ama sen seoul'e geldiğim gün saatlerce ağlamama sebep oldun." burada hafifçe gülümseyip "neyse ki yardımsever biriyle tanıştım." dedi.

hyunsuk'un bu kişiyi düşünürken suratında beliren samimi gülüş seunghun'u daha da sinirlendirmişti. çubuklarını öfkeyle masaya çarpıp sandalyesinde geriye yaslandı. "ya! bana bak!" dedi yüksek sesle. hyunsuk dolu ağzıyla kafasını kaldırıp ona baktı. o sıra sinirlenmeye biraz ara verip masanın üstünden peçete aldı ve hyunsuk'un yanağına bulaşan yağı sildi seunghun. hemen sonra aynı şekilde geriye yaslandı, kaşlarını daha da çattı. "senin güven problemlerin var." dedi büyük bir ciddiyetle.

ağzındaki lokmayı zar zor yutan hyunsuk gülse mi ağlasa mı bilemeyerek biraz su içti. ardından "öyle mi?" diye dalga geçti.

seunghun aynı ciddiyetle "evet, öyle." diye onayladı.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now