ʙᴀʀış

66 6 6
                                    

"Böyle bir barışı ikimiz de hak etmedik sevgilim. Keşke biraz daha erken tanısaydım seni, keşke barışa ihtiyaç duymadan ruhumu, bedenimi ve hislerimi teslim etseydim..."

Yaklaşık 10 dakika sonra komutan Kim elinde iki silahla geldi. Birini bana diğerini ise Tae'ye verdi.

"Jeon Jungkook, devletin için Kim Taehyung'u öldür."

Bekledi ve ekleme yaptı:

"Kim Taehyung, devletimiz için devlete ihanet eden Jeon Jungkook'u öldür."

Silahımı Tae'nin kalbine dayadı ve sıkmam için baskı yaptı.

Gözlerimden yaşlar düşmeye başlarken kendimi sıkarak konuştum:

"Yapamam, ben ilk defa birini sevdim. Ona ihanet edemem, onu öldüremem."

Tae'nin silahını alıp kalbime dayadı ve sıkması için baskı yaptı.

Tae kendinden gayet emin bir şekilde konuştu:

"Yapmam, ben ona bir kere imkansızım dedim. Ona ihanet edemem."

Daha sonra komutan Kim'in suratına baktım ve tüm cesaretimi toplayarak konuştum:

"Hepsi senin yüzünden. Beni çocukken biraz bile olsa rahat bıraksaydın ben bugün böyle olmazdım. Benim ilk aşkımı bile elimden alıyorsun, her şey senin yüzünden Kim Namjoon ! Sen istediğin gibi yaşarken ben hep senin kuklan olarak yaşamaktan yoruldum !"

Taehyung gözyaşlarımın arttığını fark ederek selam verdi ve hazır ola geçti. Komutan Kim'e bakarak şöyle söyledi:

"Komutan kim, bizi biraz yalnız bırakır mısınız ? Konuşmamız lazım."

Komutan Kim çadırdan çıktı fakat çadırın hemen önünde olduğu gölgesinden belli oluyordu. Bizi dinleyecekti, bundan emindim. Babamı tanıyordum ve beni asla rahat bırakmayacağını biliyordum.

"Jeon, birimiz ölecek mi yani ?"

"Kim, kaçalım buradan, mutlu olacağımız bir yere gidelim. Ben ölmek istemiyorum, seni de öldürmek istemiyorum."

"Jeon, bizim aşkımız miadını doldurdu. Süremiz bitti, bizim imkansız olmayacağımızı düşünmemiz bir hataydı belki de ?"

"Kim, böyle yapma lütfen. Ben senin için her şeyi göze alırım. Düşman olsak bile gece boyu ruhumu arındırdın. Sana artık düşman diyemem. Sen benim meleğimsin."

"Jeon, daha çok konuşmayalım. Sık bana bir tane öleyim. Konuşursak ve sen ölürsen beni kimse toparlayamaz. Sen benim hayatta olma sebebimsin."

"Kim, ikimiz de kendimizi vuralım. Bizi kimse hatırlamaz bence. Babam da hiç umrumda değil. Ben öldükten sonra isterse bedenimi bile gömmesin."

"Jeon, neden biz ? Sizin çadırda Min Yoongi ve Park şuan ne yapıyorlar kim bilir. Neden sadece biz ?"

"Kim, komutan benim babam beni asla rahat bırakmıyor. Sanırım biz birlikte yazılmamışız. Bizi hep ayrı yazan bir dünya var."

"Jeon, sen benimsin. Bu gece benim oldun. Ben seni bir daha bırakamam. Gel kaçalım, incir ağacımıza gidip Minho ve Jisung gibi intihar edelim."

"Kim, öldür beni. Sana olan aşkım gözümü kör etti, yeminime sadık kalmadım. Sen öldürmesen bile ben öleceğim. Komutan Kim beni idam ettirmek için elinden geleni yapacak. İdam edilmesem bile sınırda değil savaşta olacağım."

"Jeon, aynı anda vuralım mı birbirimizi ? Sen ölürsen ben, ben ölürsem sen yaşayamayacaksın gibi duruyor."

İçeriye komutan Kim girdi. Yüzünde gergin bir ifade vardı. Silahlarımızı doğrultmamız için bir işaret yaptı ve şöyle söyledi:

SoldierWhere stories live. Discover now