XIIX.~Ruhlar Hanı~

Start from the beginning
                                    

Aklımdaki tüm düşüncelerden sıyrıldım çünkü nihayet ayaklarım yere basmıştı.

Melekler bana belli bir yere kadar eşlik ettikten sonra arkamdan kaybolup gökyüzüne geri yükseldiler. Ormanın içinde ilerlemeye devam ederken sık ağaçların arasından geçen siyah silüetler ne yazık ki hızımı kesmeye yetmedi. Misafirlerim vardı.

Zaten her zaman arşa yükselmem için Hayalet Ormanı'ndan geçmem gerekirdi. Aynı şimdi olduğu gibi.

Çığlık sesleri kulaklarımı tırmalamaya devam ederken hızlı hareket etmeleri başımı döndürmekteydi.

Biri sık ağaçların arasından ayrılıp bana saldırmak için hareketlendiğinde çığlık sesleri artık tam kulak hizamdaydı.

Çevik bir hareketle kendi etrafımda bir tur dönüp sis halinde ki yüzü az da olsa seçilen hayalet ile karşı karşıya geldim.

Sararmış dişleri seçilmeyen yüzünde oldukça belirgin bir hâl aldığında o sinsi gülüşü görmemek için kör olmak gerekirdi.

Elimde sıkı bir şekilde kavradığım sopayı yere doğru salladım ve kılıç haline dönmesine izin verdim.

Oldukça kısık olan gözleri elimdeki buz mavisi kılıca kayınca dişlerini gıcırdatmaya keskin sivri tırnaklarını çıkarmaya başlamıştı.

Hayalet Ormanı arşa yükselmek isteyen biri için son çıkış noktasıydı. Buradan geçemeyen biri ne arşa yükselebilirdi ne de buradan sağ çıkabilirdi.

Ölüm Meleği beni her zaman ormanın girişine bırakıp kendi önden giderdi. Çünkü burası bir nevi benim gücümü gösterdiğim bir yerdi.

Hayaletler asla tam anlamıyla yok olmaz ertesi güne yine yeni güne ayaklanırlardı.

Hayalet üzerime doğru koşmaya başlayınca onu tek hamlemde geri savurdum ve yere düşmesine izin verdim.

Ayağa kalkınca keskin tırnaklarını koluma saplayınca ağzımdan büyük bir inilti duyuldu.

Ormanın içinde yer alan tüm hayaletler yere inip çevremi sarınca gözlerim tamamen karardı ve bedenim olduğundan daha soğuk bir hâl alarak kanım yere düşmeden havada dondu.

Gözleri fal taşı gibi açılan hayaleti boynundan tutup tek hamlede yukarı kaldırdım ve karşıdaki ağaca çarpınca bedeni çarpmanın etkisi ile yerle bir oldu.

Diğerleri de öbürü yok olmaya yüz tuttuğu için hep bir üzerime çullanmak için harekete geçince kılıcı yukarı doğru savurdum ve tanrısal boyutuma geçtim.

Artık her biri ayaklarımın altında kalmıştı. Yüksekteydim. En tepede .

Yere aniden indiğim taktirde yer kabuğu sallandı. Elimdeki kılıca avuç içimde büyüttüğüm enerjiyi topladıktan sonra sıra haline gelmiş tüm hayaletlere savurunca her biri diğeri gibi hiçbir şey yapamadan yok olup yarın doğmak için ölüm sessizliği ile karıştılar. Orman tekrar sessizliğine geri büründü

Yaydığım enerji ile ağaçların çoğu buz tutmaya otlar kurumaya başlayınca eski formuma geri döndüm. Tanrısal boyutum bir felaket gibiydi. Herhalde sürekli böyle kalsam Araf tamamen buz tutar yaşam son bulurdu.

Kılıcımı da sopa hâline geri çevirdikten sonra ormandan tamamen çıkıp şatoma gitmek için ilerlemeye devam ettim.

🍃

~Zern Labrenos ~

Aynanın karşısında kendi görüntüme bakmaktaydım. Daha doğrusu artık bana ait olmayan ruh halime bürünmüş şeytana.

MAHPERİ IV +18Where stories live. Discover now