Kütüphane

7 0 0
                                    

Medya: Sage Amaris Dainty

Kapıyı yavaşça aralamam ile beraber gözlerin bana döndüğünü hissedebiliyordum. Karşımdaki yaklaşık 16 kişilik (evet üşenmeden saydım) masanın baş ucunda ve onun diğer iki tarafında iki kişiyle beraber 3 kişi oturuyordu. Baş ucunda Kont'un en büyük oğlu Connor Dainty vardı. Gerçi şu an Kont'un yerini aldığını varsayarsak kendisine Kont'un oğlu diyemem. Siyah saçları ve yeşil gözleri vardı muhtemelen bu özelliklerini Kontes'den almış. Duvar gibi soğuk bir yüz ifadesi ile otoriter birine benzediği açıkça belliydi. Sol yanında Xander Dainty olduğunu düşündüğüm beyaz saçlı mavi gözlü biri oturuyordu yemeklerin servis edildiğini fark edince gözlüğünü çıkarıp elindeki kitabı kapatıp başka bir yere koymuştu. Ve son olarak Marionette, bu kızın aurası ve görünüşü ' Ben ana karakterim' diye bağırıyor resmen.

Connor : Geç kaldın Amaris, sensiz başlamak üzereydik.

Amaris : Kolumun durumunu bildiğinizi varsayıyorum.

Connor: Hizmetçin yardım etmedi mi-

Connor'ın sözünü derin bir nefes veren Xander böldü,

Xander : Eğer onlara iyi davransaydı en azından hizmetçisi onunla düzgün ilgilenirdi.

Marionette : Bu tür şeyleri en azından yemek masasında konuşmasak olmaz mı abilerim.

Connor :Şimdilik görmezden geleceğim oturabilirsin.

Marionette'in uyarısından sonra ikisi de sonunda susmuştu. Amaris ile arasını iyi tutarak harika bir iş çıkardın geçmişteki ben! Nereye oturacağım konusunda gram fikrim yoktu. Marionette dönüp uzun süre bakınca onun yanına oturmam gerektiğini düşündüm. Önceki hayatımda Aristokrasi sistemi ile bayağı bir ilgiliydim bu yüzden o zamanın görgü kuralları ile ilgili az da olsa bilgim var. Ortam çok basık hissettiriyor ve burada daha fazla durmak istemiyorum. En son Lilly ile küçük genel özet tarzı olacak şekilde kitabı bitirmiştik, sıkıntı şu kitabın sonunun nasıl bittiğini hatırlamıyorum. Yemeklerin servisi bittiğinde çok fazla bir şey yemeden kalktım. Amaris'in günlüklerini okuyup neler yaşandığını ve nasıl bir davranış tipi olduğunu öğrenmem lazım.

Amaris : Müsaadenizle. Afiyet olsun.

Oturduğum sandalyeden kalkıp odadan çıktım. Sonunda! Çatal bıçak seslerinden başka bir ses çıkmıyordu.
Şimdi Amaris'in odasını tekrar bulmam gerek geldiğim yerden geri dönsem yeterli diyeceğim ama burası çok büyük. Neyse bulurum bir şekilde.

Uzun bir süre sonra...

ARGHHH nerede lan bu?! Bulunduğum koridorda aralık bir kapı dikkatimi çekti. Göz ucu ile baktığımda bir kütüphane olduğunu fark ettim. Kapıyı biraz daha araladığımda içerisinin göründüğünden büyük olduğunu fark ettim. Raflar baştan aşağı doluydu ve o kadar çok kitapla doluydu ki. Bu evdeki tek kitap kurdu Amaris değil sanırım. Raflarına arasında dolanmaya başladığım sırada ayağımın kenarında bir şeyin süründüğünü fark ettim. E tabi Bir anda hissedince anlık minik bir çığlık atmadım değil.

Amaris : Huh? Tilki mi, nasıl girdi ki buraya?

Kar gibi bembeyaz olan tilki ayağımda sürtünmeyi bırakınca elbisemi ucundan çekiştirmeye başladı. Onu takip etmemi mi istiyor acaba? Bir süre raflarına arasında dolandıktan sonra tilki bir rafa atladı.
Ona yetiştiğimde olduğu raftan bir anda silüet gibi kayboldu.

Amaris : Hey bekle!

Seslensem de boşunaydı. Önümde sadece kenarında hangi tür kitapları içerdiğini yazan küçük bir kart ve onun olduğu rafta ise tek bir kitap duruyordu. Burada bayağıdır duruyor olmalı ki üstü hafif tozluydu. Raftan alıp üstünü hafif üfledim. Tüm tozlar gitmeyince biraz da elimle temizlemeye çalıştım.
Büyük, ciltli ve kapağı her ne kadar eski olsa da yaldızlı işlemesi hâlâ belli olan bir görünümü vardı.

Amaris : İmparatorluk efsaneleri. Mitolojik bir kitap mı acaba?

Neyse önemli değil. Kitabı yanıma alsam mı acaba? Şimdi şöyle bir düşünecek olursam içinde tek kitap olan bu rafta kitap eksikliği kolay fark edilir. Benim aldığım anlaşılırsa çaldı diyebilirler. Alan kişi Marionette olsa farklı davranılırdı gerçi.

Dünya burada da değişmiyor, toplum bir davranışı kimin yaptığına göre yargılar.

Üstümdeki elbise illaki temizlenecek biraz kirlense bir sıkıntı Olmaz. Olduğum yere oturup sırtımı rafa dayayıp kitabı okumaya başladım. Ne kadar oldu bilmiyorum ama bir yerde uyuyakalmışım.

Gözlerimi araladığımda bir ormandaydım, etrafım sis kaplıydı. Etrafıma alındığında sadece sık ağaçlar gözüküyordu. Nereden geldiğini anlamadığım bir ses benimle konuşmaya başladı.
" Habercimi fark etmişsin gibi duruyor, hoşgeldin Amaris."




İyi Karakteri(?) Hayatta Tutma RehberiWhere stories live. Discover now