"Evde olmadığını şu an içeri girdiğinde öğrendim Çakıroğlu saçma salak konuşma"

"Saçma salak konuştum doğru. Beklemezsin zaten"

"Evet"

"Beni kimse beklemez zaten, Eyvallah"

Onu arkamda bırakıp merdivenleri çıkmaya devam ettim. İlayda bekliyordu ya yetmez miydi?

Misafir odasına girdim ve kapıyı kapattım. Sinyali yönlendireni bulma işini bırakıp kendime güzel bir film açtım. Madem kendini hatırlatmak istiyordu, hatırlatsın bakalım. Mercimek köftelerimi yerken içeceğimi de afiyetle içtim.

🕊

Sabahın erken saatleriydi. Hava hala karanlıktı. Yusuf ve Edoş'tan bir konferans görüşmesi vardı.

"Canınıza susamadıysanız beni bu saatte aramazsınız" dedim. Yeni yatmış sayılırdım.

"Nare" dedi Eda'nın sesi. Hiç olmadığı kadar ciddiydi.

"Efendim" bir şey yumurtlayacağı belliydi.

"Biraz önce bir mesaj geldi bana" nefes aldı ve "Numara kimin tespit edebilir misin?" daha önce de defalarca bilmediği numaradan mesaj almıştı ve ben kim olduklarına bakmak istediğimde izin vermemişti.

"Ne yazıyordu mesajda?" nefes verdi "Seni çok özledim Eda, yazıyordu. Ama sonra bir mesaj daha geldi." ağlamaya başladığı için devam edemiyordu.

"Yusuf ne olduğunu biliyor musun?" hiç sesi çıkmamış Eda'ya da sataşmamıştı. Birşeyler döndüğü aşikardı. "Yusuf! cevap ver bana ne yazıyordu ikinci mesajda?" yutkundu.

"Daha önce bir insanı öldürmüş biri doktor olmayı hak ediyor mu? yazıyormuş mesajda. Bana da mesaj geldi. Eda'nınkine nazaran beni özlediği söylenemez. Bana direkt "Bir katilin masumları korumak için avukat olması kadar saçma değil mi bazı şeyler Yusuf" yazmış.
Edayla bana atılan mesaj saati ve dakika aynı."
Ölü olması gereken biri? Katil?

"Yusuf numarayı at bana" mesaj olarak attı. "En geç 10 dakikaya arayacağım. Yusuf, Eda'nın yanına git her nerdeyse!" kapattım.

Uyuya kalmıştım laptopum yatağımın üzerindeydi aldığım gibi sisteme girdim. Numarayı yazmadan önce bana mesaj atan numarayla benzeyip benzemediğine baktım. Aynıydı. Kullanıma kapatıp açıyorlar, sinyalden bulmayayım diye. Sinirlenmiştim ve bu hayra alamet değildi. Üçümüzle de uğraşacak bizden başka arkadaşımız yoktu.

Liseyi ve üniversiteyi başka yerlerde okuduk. İş yerlerimiz bile alakasız. Bu kimse iyi hazırlanmış bir planı devreye soktuğu belliydi. Ben bir oyunu oynayacaksam kurallarını ben koyarım. Sinyali bulmak için kendi yazdığım bir programı açtım. Henüz kimse bilmiyordu. Şirkete sunacağım proje sonsuza kadar benimle kalabilirdi.

Numarayı yazdım. Sinyal çoğalmadan asıl sinyali gösterdi. 90 kilometre uzaklıktaydı. 90 mı kilometre? Haritaya aktardım uzaklığı. Bu dün sabah Hakan'ı aldıkları adresti. Yavuz Arslan'ın bir oyunu olabilir miydi?

Çakıroğlu'nun, Yavuz görüp görebileceğin en adi düşman dediği sözleri canlandı kulağımda. Bunu Çakıroğlu'na anlatmam lazımdı. Eğer tuzaksa ve bunu yapan Yavuz'sa yine benim yüzümden tehlikeye giren Çakıroğlu ve sevdikleri olacaktı. Emin adımlarla laptopumla birlikte çıktım odadan. Merdivenleri hızlı hızlı çıktım yaram falan umrumda değildi şuan. Çalışma odasının önündeydim önce buraya bakacaktım. Tıklattım. Ses yoktu. Kapıyı açtım içeri boştu. Yatak odasına ilerledim. Tıklattım. Uyuyor olabilirdi ama bu da acildi. Kapıyı açtım. Yatakta değildi başımı eğip balkona baktım orada da yoktu.

TUTSAKDove le storie prendono vita. Scoprilo ora