4. BÖLÜM

377 63 26
                                    

Adamın uzattığı iğrenç şeylere bakarak yüzümü buruşturdum. Bu şeylerden nefret ediyorum. Adam elindekileri sallayıp hadi dercesine bakınca zorlada olsa uzanıp aldım. Parayı ödeyip dükkandan çıktım ve mezarlığa doğru yürüdüm.

2 saatlik kısa(!) yolculuktan sonra nihayet mezarlığa varmıştım. Mezarlıkların arasından 'Deniz Demirel' yazısını görene kadar yürüyüp Deniz'in mezarına ulaştım. Mezarın yanına oturdum ve 2 saattir elimde olan iğrenç şeyleri -çiçek- mezarın üzerine bıraktım. "Geldim," derin nefes aldım. "Ve o şeylerden getirdim sana." devam edecekken bir öksürük konuşmamı böldü. Arkamı dönüp öksüren kişiye baktım. Bu dün baş sağlığı dileyen o kızdı. Ve elinde o iğrenç şeylerden vardı.
Ona 'ne var' dercesine baktım. Anlamış olacak ki "Şey... Mezarı sulayacaktımda suyun var mı?" dedi. "İleride bir yerde olacaktı istersen gidip alabilirsin." Kafa salladı ve tam gidiyordu ki topuklarında geri döndü. "Gördüğüm kadarıyla su şişelerini tek elimle taşıyamayacağım. Sen tutsan olur mu?" dedi ve o iğrenç şeyleri uzattı. Hemen ayağa kalkıp ondan uzaklaşırken konuşmaya başladım. ''Uzak tut onları benden!'' Sesimi yükselttim. Kız şaşırmış olacak ki ''Alerjin falan mı var?'' diye sordu. Keşke dedim, keşke alerjim olsaydı. ''Hayır. Sade uzak tut onları benden. Korkuyorum.'' Ve sadece bir saniyeliğine iğrenç şey olarak nitelendirdiğim çiçeklere baktım. Ama bir kahkaha bakışlarımı böldü. Kız kahkahalarının arasından konuşmaya çalıştı. ''Ne yani. (Kahkaha) Sen şimdi (Kahkaha) Bu zararsız (ve yine kahkaha)Güzelim çiçeklerden (bir kahkaha daha) mi korkuyorsun? (kahkahasını durdurmaya çalışırken bir kahkaha daha )'' kız sonunda sustuğunda derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "Bana bak, mavi saçlı kız. Ben gülünecek bir şey göremiyorum, her insanın fobisi vardır." adını bilmediğim mavi saçlı kız hemen konuşmaya başladı. "Birincisi, adım mavi saçlı kız değil, İzgi. İkincisi, herkesin korkuları vardır, tamam. Karanlıktan korkarsın çünkü karanlığın seni çekeceğinden korkarsın. Denizden korkarsı-" sözünü kestim. "Deniz deme bana." dudakları alayla kıvrıldı. "Ne o yoksa ondan da mı korkuyorsun? Bak buna korku derim işte." Gözlerim Deniz'in mezar taşına kaydı. Hemen başka yere baktım yoksa ağlayabilirdim. Ne ara bu kadar sulu göz olmuştum ben? Mavi saçlı kız, yada adı her neyse bakışlarımı takip ettiğinde Deniz'in adını okudu. "Ben... Şey... Imm... Üzgünüm yani... Afedersin... Yani ne desem... Bilemiyorum.. Şey, ben gitmeliyim." Etraf gözlerimin dolması ile bulanıklaştı. Bakışlarımı mavi kafaya çevirdim. "Önemli değil desem olmayacak. Çünkü, kardeşim önemli. Ama sorun değil," elimle göz yaşlarımı sildim "Bak alıştım." Mavi saçlı kız önce ne yapacağını şaşırmış gibi baktı, sonra durdu ve başını eğdi. "Ağlama.." arkasını dönüp gitti.

♫♪♫♪♫♫♪♪

Neden okula gitmek zorundaydım ki? Herkes gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bir kaç kişi gelip baş sağlığı dilemişti, kimseyi umursamadım.

"Hey, Ege. Deniz ölmüş hiç üzülmedim. Umarım sende ölürsün o salak gibi." arkamı dönüp hızlı adımlarla Kaan'a yaklaştım ve yakasından tuttuğum gibi yumruğu geçirdim. "Bir daha," yumruk "Kardeşimin," yumruk "Adını," yumruk "Ağzına.Alırsan," yumruk "Seni yaşatmam. Beni anladın mı?" Kaan yerde yüzü kandan görülmeyecek halde yatıyordu. Umursamadım. Deniz için yaptığımdan içimde en ufak bir üzüntü yoktu. Konuşmaya başladım. "Umarım en yakınım dediğin kişi ölür ve ne yaşadığımı anlarsın. Ve bir daha sakın beni karşına alma-"

Konuşmamı bölen sesin sahibine döndüm. "İkinizde odama yürüyün. Hemen!" müdüre ifadesizce baktım. "Hayır, gelmiyorum." arkamı dönüp yürümeye başladım. Müdür kükreyerek "Ege Aksoy. Odama. Hemen." adımlarımı hızlandırdım ve sınıfa girdim, hışımla çantamı aldım ve koridorlardan hızlıca geçtim. Hayır hayır badboy falan değilim. Sadece bugün fazla sinirliyim. Nihayet okul bahçesine çıkabildiğimde bütün gözler bana bakıyordu. Daha önce müdüre karşı gelen olmuştu ama bu kadar ağırı olmamıştı, haklılardı.
Okuldan çıktığım gibi okulun yakınlarındaki otobüs durağına geldim. Derin nefesler almaya çalışıyordum. Normalde 5 dakikada bir geçen otobüs nedense (!) gelmiyordu. Sinirle otobüs durağının demirlerine tekme attım. Tekmemden sonra beliren otobüs önümde durduğunda bindim. Bulduğum boş koltuğa oturdum ve başımı cama yasladım. Ve evet, başımı cama yasladığımda başım gayet rahat bir şekilde durabiliyorum -ufak bir sır, başınızı cama biraz bastırdığınızda başınız yerinde kalabiliyor-.
Yaklaşık 10 dakika sonra eve vardığımda evde kimse yoktu. Odama çıkıp dolabımdan Deniz'in yazdığı mektubu çıkardım ve tekrar okumaya başladım. Hala ölmüş olabileceğine inanmıyordum hele de bir kız için intihar etmesini aklım almıyordu. Beynimin içinde sorular dönüp dururken mektubun en altındaki boşluk dikkatimi çekti. Bir şey yazılmıştı dikkatli bakınca bazı kelimelerin izi kaldığını gördüm. Koşup çekmecemden bir kalem aldım. Ve yazdığı yeri bastırmadan karalamaya başladım. Sonunda okunabiliyordu.

-Bir yanım eksik kaldı

Bir yanım hep yarım

Dudaklarım sımsıkı kapalı

Solum sağım yalnızlık

Şarkılar sessiz kaldı

Bir masal yine yarım

Gözlerim sımsıkı kapalı

Önüm arkam yalnızlık

Belki birgün

Açarım kanatları

Belki bir gün, uçarım yine göğe

Silkinirim topraktan

Silkinirim acıdan

Uzatırım ellerimi ellerine

Belki birgün duyarım yine seni

Belki bir gün koşarım yine sana

Açarım dallarımı açarım rengarenk

Tutarım uzanan ellerini

Kurtar beni

Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor

Çok yakıyor

Durdur beni

Uzat ellerini

Bir yerim çok acıyor

Çok acıyor

Kurtar beni

Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor

Çok yakıyor

Durdur beni

Uzat ellerini

Bir yerim çok acıyor

Ne demekti bu? Bu sözler ne anlama geliyordu? Kardeşimi tanıyorsam kesinlikle bu sözleri boşuna yazmamıştı. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Ama neden böyle yazmıştı? Rüya'yı bulacağım gibi bu sözlerinde anlamını bulacaktım.



Merhabaaaa :D Yine biz. Bölüm kısa oldu biliyoruz. Geçiş bölümü gibi bir şey. Umarım beğenirsiniz.

-Bengi

-Sinem















EGE DENİZİWhere stories live. Discover now