"Ne demek evine yollamıyorum? Verin karımı biz gidiyoruz. " babam bunu söylerken bile inanarak dememişti. İşte o zaman Mesut'un aslında ne kadar güçlü biri olduğunu hissettim. Hatta eğik olan kafam bile istemsiz havalandı ve çenem hafif yukarı kalktı.

"Götürüp kemiklerini mi kıracaksın?" Kendi sesimi duyunca ben bile irkildim. Kapının önündeki iki erkeğinde kafası bana dönsede özellikle babama bakmaya devam ettim. Yanaklarımdan süzülen yaşa rağmen kafamı eğmedim. Direkt gözlerine bakamadığım için alnına bakıyordum.

"Edepsizlik etme. Gir sen içeri. Burada erkekler konuşuyor. " babam dişlerini birbirine bastırarak konuştu. Bütün bedenim korkuyla titredi. Tek dayak yiyen annem olmadığı için aslında ona karşı hissettiğimiz korku. Kafamı hafif çevirip bana bakan kocama baktım. Kahveleri alev alev yanarken kendini tutmakta zorlandığı belliydi.

"Edepsizlik eden ben miyim baba? Daha demin damadının ve kızının gözünün önünde annemin boynuna binen sen nesin o zaman?" Sesim korkudan titrek ve kısık çıksada çenemi indirmedim. Mesut'un arkamda olması aslında bu güveni bana getiriyordu. Yoksa şimdiye korkudan bayılmış olurdum.

Babamın gözlerinde yine deli parıltılar oluşurken sinirle üstüme doğru yürüdü. Ancak adımları Mesut'un önüme geçmesiyle son buldu. İkisini de görmesem de Mesut'un gergin bedenini görüyordum. Beni korumak için iri olan bedeni daha da irileşmiş, göğsü kabarmıştı. 

"Sabrımın sınırındayım. Git karargaha Necmi sana yer ayarlasın. Sabah geldiğimde konuşacağız. Eğer Mutlu'nun annesi seni istemezse evimde ağırlamaya devam ederim. " Mesut tane tane konuşup babamın anlamasını sağladı. Bu arada parmaklarım benden bağımsız havalandı ve kazağını kavradı. Bütün gücüm daha demin babama karşı koyarken bitmişti.

"Bu mevzu burada bitmedi damat bilesin. " babamın son dedikleri bu olmuştu. İlk önce adım sesleri sonra da evi inleten kapı sesi duyulmuştu. Mesut fazla beklemeden bana dönünce parmaklarımın arasındaki kazağı gitti ve öylece ayakta kaldım.

"Ağlama artık. " elinin tersiyle yanaklarımı kurulayana kadar ağladığımın farkında bile değildim.

"Babama ilk defa karşı çıktım. " düşen yeni yaşlara rağmen gülümsedim. Aslında babamı yaptığı her şeye rağmen bir yanımın onu sevdiğini biliyorum ancak artık yaptığı eziyetlere dayanamıyorum. Annemin acı çekmesine dayanamıyorum.

"Biliyorum. O an çok cesur görünüyordun. " benimle dalga geçen adam tuhaf atmosferi dağıttı. Burnumu çekerken kıkırdadım. O an korkudan titrediğimi biliyorum. "Sen annene bak istersen. Ben de bizim odaya geçeyim. Şimdi ağlıyordur rahat etmez. " başımla onayladım. Ancak aklım hala bu denli ince düşünceli olmasındaydı. Bu adam nasıl her geçen gün daha çok hayran bırakıyordu? Benim aklıma bile gelmeyen detayları düşünüp benim için yerine getiriyordu.


"Anneme bakıp geliyorum. " başıyla onaylamasına rağmen ikimizde olduğumuz yerden kıpırdamadık. Öylece yeşillerime takılı kalan kahveleri içime tuhaf bir huzur veriyordu. Daha demin yaşadığım kötü anlara rağmen beni yargılayan tek kelime etmemişti. "Şimdi aklından neler geçtiğini tahmin edebiliyorum. Belalı bir kız ve belalı bir aileyi başıma sardım diye kendi kendine kızıyorsun değil mi?" Bu konuyla ilgili içim içimi yemişti. Mesut'ta derdimi anlamış gibi sırıttı ve başıyla onayladı beni. Dudaklarımdaki gülümseme silindi ve istemsiz bakışlarımı kaçırdım. Yüreğimde bu defa farklı bir korku yer etti. Ya beni bırakırsa korkusu.


"Belalı bir hatunum oldu durup dururken. O kadar belalı ki kafasını kaldırıp bana bile bakamıyor. " Mesut enseme elini atıp beni kendine çekti ve sarıldı. Aynı zamanda bedeni güldüğü için sarsılmıştı. "Ben senden razıyım. Ailen de bana bela gelmiyor. Baban da öğrenecek annene vurmaması gerektiğini. Gerekirse zorla öğreteceğim. " kararlı sesiyle dayanamayıp hızla kollarımı ona doladım. Beni bırakmak yerine daha sıkı tutmuştu beni.

Mutlu Mesut                                 🧵Tamamlandı🧶Où les histoires vivent. Découvrez maintenant