Giriş

3.1K 225 18
                                    

Umarım sürdürebileceğim bir hikaye olur. 

iyi okumalar^^

08/03/2023

'Gün geceye kavuşur'

**

"Geçti, geçti, geçti..."

Ellerim kulaklarımda, oturduğum köşede ileri geri sallanırken dudaklarımdan dökülen tek şeydi bu.

Geçti.

Kendime yaptığım en büyük kandırmacaydı bu tek kelime. Kandırmacaydı çünkü yirmi yıldır, bir türlü geçmek bilmiyordu.

"Yeter artık! Allah hepinizin belasını versin!"

"Kes ulan sesini! Yediğin önünde, yemediğin arkanda. Derdin ne senin?"

Şimdi bitecek İpar, şimdi geçecek.

"Derdim ne mi? Soruyor musun gerçekten? Kimin için bu haldeyim ben, kimin için girdim bu pisliğin içine? Cevap ver!"

Bir şeylerin kırılma sesi geldi. Önceki gün aldığı mavi vazoyu duvara fırlatmış olmalıydı, yine. Tıpkı ondan öncekilere yaptığı gibi.

"Kimin için battım bu pisliğe ben? Senin için! Sen ne yaptın peki? Sikip attın hem benim hayatımı, hem de o kızın hayatını!"

Gülru'nun öfkeli sesiyle ellerimi daha da bastırdım kulaklarıma. Geçecek.

"Agah," dedi saniyeler sonra, bu kez daha sakince ama biraz da acı içinde.

"Ben o kızın günahına, sen beni aldat diye girmedim. Bitti, artık bitti."

"Ne demek bu?"

Kısa bir sessizlik oldu.

"Ne demek bu?"

"Herkes, her şeyi öğrenecek demek! İpar da dahil. Oyun bitti, ben bittim."

Duyduğum cümlelerle, ellerim benden bağımsız çekildi kulağımdan. Kaşlarım çatıldı hafifçe.

Ne oyunundan bahsediyordu?

Agah'ın iğrenç kahkahaları doldurdu kulaklarımı. 

"Bak sen," dedi alay kokan sesiyle. "Bitti demek, ha? Bitti."

"Bitti."

Etin, ete çarpma sesi geldi ve hemen ardından da acı dolu bir inleme.

Ona tokat atmıştı.

Titreyen bacaklarımla ayağa kalktım hızlıca.

"Sen kimsin lan? Sen kimsin de bitti diyorsun?" 

Gülru'nun çığlığını duydum.

"Delirdin mi sen? İndir şu silahı!" Kapıya doğru ilerleyen adımlarım durdu. Dondum sanki, hareket edemedim.

"Bitemez hiçbir bok! Duydun mu lan? Söyle, bitmedi de!"

"Agah,"

"Kes! Bitmediğini söyle, hemen!"

"Agah İpar içeride, indir şu silahı."

"Bitmedi de!"

Sonra, bir şeyler oldu. Boğuşma sesleri duydum ve hemen  ardından tok bir ses.

Silah sesi.

Tek kurşun.

Ağzımdan koca bir çığlık kaçtığında, duvara tutunma ihtiyacı hissettim.

"Gülru..."

Agah'ın şaşkın bağırtısı doldu kulaklarıma, ve sonra metal bir şeyin yere düşme sesi.

Gülru'yu vurmuştu.

Titreyen elimi kapının kulpuna uzattım. Dış kapı açılıp kapandı.

Agah gitti.

Odadan çıktım. Salona ilerledim sarsak adımlarla.

"Gülru," diye mırıldandım korkuyla. "Gülru, korkuyorum."

İçeri girdim.

Bedeni yerdeydi, boylu boyunca devrilmişti ve tıpkı güneş gibi sapsarı olan saçları bile kırmızıya boyanmıştı.

Hızlandım.

Yanına çöktüm hemencecik.

"Gülru," dedim tekrar. Gözleri tam olarak kapalı değildi, yaşıyordu.

"İpar... Özür dilerim..."

Fısıltısını işittiğimde başımı iki yana salladım hızlıca.

"Tamam, tamam yorma kendini." Sehpaya uzanıp, orada unuttuğum telefonumu aldım.

 Tek elimle ambulansın numarasını tuşlarken, titreyen diğer elimi karnına uzattım ve yarasına bastırdım.

"Uyuma tamam mı, sakın kapatma gözlerini."

O, bayık bakışlarıyla yüzümü izlerken ben telefonun diğer ucundaki görevliye panikle durumu anlattım.

"İpar," dedi Gülru tekrar. Telefonumu yanıma indirdim telaşla.

"Buradayım, buradayım korkma." Gözyaşlarım onun bedenine damlarken hıçkırıklarıma engel olamadım.

Ama ben korkuyordum, çok korkuyordum.

"İpar, beni dinle..." Öksürdü, güçsüzce elini kaldırmaya çalıştı ama başaramadı.

"Yalan söyledik. Biz, sana yalan söyledik." 

Anlamsızca gözyaşlarımın arkasından ona baktığımda devam etti. "Ölmediler... Ailen yaşıyor."

Ailen yaşıyor.

Söylediklerini idrak etmeye çalıştım, yanlış duyduğumu düşündüm ama, öyle olmadı.

"Ailen yaşıyor," dedi bir kez daha. "Odamda, çekmecede günlüğüm var. Al onu. Baban yaşıyor."

Ailen yaşıyor.

Yirmi yılın yalan.

"Özür dilerim..." dedi fısıltıyla, ben şokla ona bakarken. "Özür dilerim, Kızım..."

Gözleri kapandı.

Göğsü inip kalkmayı bıraktı.

Kulağıma siren sesleri dolmaya başladığında, cansız bedeni beni hayatımın en büyük gerçeğiyle baş başa bıraktı.

**

Kestik!

Aklımda hiç böyle bir düşünce yoktu, hatta Mayıs Çiçeği'ne de yks yüzünden erken final vermiştim ama yazmak benim için terapi gibi bir şey sanırım. Bir şeyler yazmadığımda kötü hissediyorum, zihnimdekileri kelimelere dökmek bir ihtiyaç benim için.

Bölüm sıklığıyla ilgili bir şey söyleyemem, çünkü YKS faktörü hala devam ediyor ama elimden geldiğince yazmaya çalışacağım.

Böyle bir giriş yayımlamak istedim öncesinde, umarım İpar'ı ve hayatını seversiniz. 

Bu kez, gerçekten klişe yazacağım ahahahahahsh 

İlk bölümde görüşmek üzere ^^













Işıkları Söndürseler Bile | Askıya AlındıWhere stories live. Discover now