Minho: "Hayır hayır aksine çok güzel şeyler söyledin."

*

Minho ile Jisung bardan ayrılmışlardı ve Minho'nun evine doğru gidiyorlardı. Jisung hâlâ biraz daha sarhoş olduğu için arabayı Minho kullanıyordu genellikle hep tam tersi olurdu. Siteye giriş yaptıktan sonra asansöre bindiler ve Minho 16. kata bastı. Jisung asansöre zar zor girmişti. Minho ona yardım etmek istemişti ama Jisung onu yormak istemediğinden teklifini reddetmişti. Dengesini korumak için sırtını asansöre yasladıktan sonra Jisung saçlarını karıştırdı.

Jisung: "Bu kadar fazla içmemeliydim, Minho neden beni durdurmadın?"

Minho: "Hiç sadece seni öyle izlemek eğlenceliydi."

Jisung: "Eğlenceli?"

Minho: "Evet, sonuçta seni bu halde sık görmüyorum."

Onlar konuşurken kapı açıldı ve asansörden çıktılar. Minho dairenin önüne geldiğinde şifreyi girdi. Önce içeri girmesi için Jisung'un girmesi için kenara kaydı. Jisung içeri girerken dengesini kaybetti ve içeride ki küçük basamağa takıldı. Minho ani bir refleks ile onu belinden tutarak düşmesini engelledi ama başaramadı, ikisi de yere düşmüştü. Jisung sırtı üstü bir şekilde yerde yatarken üstünde de Minho vardı. İkisi de güldüler.

Minho: "Seni tam tutacakken.. of ya."

Jisung: "Ah tabii beni tutacaktın. Minho bunu sadece ben yapabilirim malesef o kadar güçlü değilsin."

Jisung bunu söyledikten sonra işaret parmağı ile Minho'nun burnuna dokundu.

Minho: "Diyorsun."

Jisung: "Evet, diyorum."

Minho sırıttı ve Jisung'un boynuna yaklaşarak nefesini verdi.

Minho: "Beni fazla hafife alıyorsun."

***

Ertesi gün 13.25

Hyunjin evinde sessiz bir şekilde oturuyordu. Ne televizyonu açmıştı ne de telefonundan bir şeylere bakıyordu. Boş boş koltukta uzanıyordu. Evdeki bu sessizliği çalan kapı zili bozdu. Hyunjin birini beklemiyordu bu yüzden kimin gelmiş olabileceği hakkında bir fikri yoktu.

Uzandığı koltuktan kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Kapının yanında ki ekrana baktı, ekranda kapının önünde bekleyen Jeongin'i gördüğünde şaşırmıştı. Yavaşça kapıyı açtı.

Jeongin gergin bir şekilde gülümsedi. Hyunjin'in bunu fark etmemesini umuyordu.

Jeongin: "Selam, Hyun."

Hyunjin: "Aa, selam. Seni beklemiyordum."

Jeongin: "Sürpriz! Arkadaşımı ziyaret etmeye geldim.."

Hyunjin geçen gece evinde Jeongin ile yaptığı konuşmadan sonra Jeongin'in yanında gergindi. Jeongin'in nasıl bu kadar rahat olabildiğini aklı almıyordu. Evine bile gelmişti.

Hyunjin: "Ah, öyle mi? İçeri gel."

Jeongin gülerek içeri girdi. Daha önce birkaç geldiği bu evi artık neredeyse ezberlemişti. Hemen salona geçti ve bir koltuğa oturdu.

Jeongin: "Hyun, bana su getirebilir misin? Buraya gelirken bayağı susadım da."

Hyunjin: "Tabii, hemen getiriyorum."

Jeongin, Hyunjin arkasını döndüğü anda ayağa kalktı. Artık eskisi gibi gülmüyordu. Hemen etrafına bakmaya başladı. Burada unuttuğu şeyi bulması lazımdı. Koltukların arasına baktı fakat hiçbir şey bulamadı. Aradığı şeyin salonda bir yerde olmadığından emin olmuştu. Hyunjin'in onu bulmuş olabileceğini düşünerek hızlı adımlarla Hyunjin'in odasına girdi. Girdiği gibi şifonyerin üstünde duran minik kutuyu gördüğünde çok rahatlamıştı. Kutuyu eline aldı. Tam çantasına koyacakken bir el Jeongin'in elini sertçe tuttu. Jeongin anlık refleksle kafasını elin geldiği tarafa çevirdi. Hyunjin ona değişik bir ifade ile bakıyordu.

Change MeWhere stories live. Discover now