Edward gülmeye başladı. "Tabanca ne alaka lanet olası, tamam sakin ol. Bilge seni tatmin ediyor, Jennifer ya da Diana gibi değil çünkü onunla sadece bedenin değil ruhum sevişiyor. Anladım. İndir şu tabancayı."

**

Andrew yemek masasında Natalie 'nin uyukladığını görünce,"Dilersen güzel Natalie, uyumaya gidebilirsin."dedi.

Natalie esnedi. "teşekkür ederim baba." Kısa bacaklarıyla sandalyeden atlayarak merdivenlere yöneldi.

Andrew kızı yukarı çıkana kadar izledikten sonra Bilge'ye döndü. "Evet Leydim," Bilge oralı olmayınca somurttu. "İnanamıyorum sana gerçekten."

Bilge göz devirdi. Andrew kaşlarını kaldırarak,"Göz devirdin."dedi. "Bu saygısızca davranışın için benden özür dilemeni ist-" Bilge'nin bakışları ile devamını getiremedi. "Pekâlâ, sadece şansımı denemek istemiştim. Evet sevgilim. Bugün gidip Diana ile ortaklığı tamamıyla bitirdim. Jennifer'ı tekrar ölümle tehdit ettim ve Kral'ı ziyarete gittim."

Bilge gülümsemek istedi ancak yapmadı. Sessizce dinlemeye devam etti. "Kral orospu çocuğu Gustavo ile olan düello için bize bir ay verdi ve leydim ben size yalvarıyorum, eğitin beni."

Bilge kafasını iki yana salladı,"Siz hak etmiyorsunuz Lordum." Önündeki tatlı fasulyeyi bir kaşık daha alıp ağzına attı ve doluluğuna önem vermeden konuşmaya başladı. Tatlı fasulyeler ağzında o kadar çok yer kaplıyordu ki sesi boğuk çıktı. "Gidin diğer aşıklarınız sizi ölümden kurtarsın. Bana yalvarmayin boşuna."

Andrew iç çekti. Omuzlarını düşürerek,"lanet olsun."diye fısıldadı. "Bilge, dedikodu dinlerken kendimden geçmişim, seni ondan görmedim affet beni!"

Bilge kaşlarını çattı,"Güçlü Lordların koca kadınlar gibi dedikoduya düşkün olduğunu bilmiyordum Lordum."

Andrew boğazını temizledi,"Konu Krallar olunca, özellikle de Fransız kralı, istemsiz çekiliyorsun."

Bilge umursamadan yemek yemeye devam etti. Andrew üzülüyordu.

Bilge evdeki ufak bir detayı yeni fark etmiş gibi,"Andrew?"dedi şaşkınlıkla.

Andrew merakla,"Efendim sevgilim?"diye sordu. Andrew demişti!

"Senin tek görevi insanı rahatsız etmek olan cücen nerede?"

Andrew gülüşünü gizlemeye çalıştı. "Deme öyle çocuğa ne ayıp,"

Bilge kaşlarını çattı,"Hiç sevmiyorum o geri zekalıyı."

Andrew iyice şaşırdı,"Neden sevgilim?"

Bilge dudak büktü,"Bilmiyorum,"sonra yüzünü buruşturup,"Rahatsız edici biri."dedi.

Andrew iç çekti,"Thomas birkaç gün izin aldı. Esasen bir hafta aldı. Balo gününden beri yok farkındaysan."

Bilge kafasını salladı, içinden," Her boku herkese yetiştirmiştir kesin."diye çığlık attı. Sonra göz devirdi. "Kızıl cüce."

Andrew şaşkın şaşkın,"Sen cidden sevmiyorsun yardımcımı."dedi.

Bilge,"Sadece onu değil, seni de çoğu zaman sevmiyorum. Özellikle çapkın bir erkek gibi davranmaya çalıştığında gözüme çok itici geliyorsun."dedi sertçe.

Andrew 'in ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Bilge ben çapkınlık yapmaya çalışmıyorum ki."

Bilge kadehinde ki suyu kafaya dikti. "Öyle mi, ne acı,"

Andrew delirecekti. "Acı olan da ne tanrı aşkına!"

"Karakterin!"diye çıkıştı Bilge.

Andrew sinirle,"Bilge!"diye bağırdı. "Kaç kere daha özür dileyeceğim!"

Bilge durup düşündü. Aklına kendi zamanından gelen kırık bardak olayı, daha doğrusu espirisi gelince istemsiz kısa bir an güldü.

Andrew,"Kutsal ruh aşkına delirdin iyice!"diye korkuyla sesini yükseltti.

Bilge kafasını iki yana salladı ve,"Delirmedim, aklıma komik bir şey geldi."diye mırıldandı.

Andrew kafasını salladı. "İyi değilsen lütfen söyle, seni daha fazla bunaltmak istemiyorum."

Bilge iç çekti. "Kendini affettirmeyi becerememekle kalmıyor, gücün bitince Lordluk taslıyorsun." Yanaklarını şişirip gözlerini iyice açtı,"Can sıkıcı."

Andrew üzüldü. "Bilge yemin ederim ki yapmaya çalışıyorum ama bu kadar oluyor. Ne olur sevgilim affet beni, Diana-HAY DİLİMİ SİKEYİM!" gözlerini yumup dişlerini sıktı. Bilge kafasını salladı,"Al benden de o kadar."

Andrew kızın ona dolaylı olarak ettiği küfürü görmezden gelip,"Leydi Diana ile tüm bağları kopardım, hem onun bir değeri yok benim için. Jennifer gibi. Şimdi kalk öldür desen gider öldürürüm yemin ederim ki!"diye yalvarmaya başladı.

"Ne istersen yapacağım."

Bilge dudak büktü. "Hm.."durup düşündü ve ,"Tamam buldum."dedi gülümseyerek.

Andrew heyecanlandı. "Söyle, yapacağım."

"Senden sonra bende biriyle herkesin içinde dövüşmek istiyorum."

**

"Bunu yapmamın ne kadar imkansız olduğunu bilmeni istiyorum."diye homurdandı Andrew.

Bilge merak etti. "Sebep?"

Andrew dişlerini sıkarak,"Seni açık adres yapamam da ondan."diye kızdı. "Başka bir şey iste."

Bilge somurttu. "Ne açık adresi?"

"Öldürmek için sıraya girerler seni!" Andrew aniden bağırdı bahçede.

Çalışanların kulakları onlardaydı. Ama çaktırmadan işlerine devam ediyor, gizli dinliyorlardı.

Bilge şaşırdı,"Pekâlâ, tamam." Kocasının beyaz teni kıpkırmızıydı. Bahçedeki ateşten bile belli oluyordu.

"Of Andrew!"diye kızdı Bilge. "Seni affetmek istemiyorum! Kalbimi çok kırdın ya!"

"Sarılalım diyorum hayır diyorsun!"dedi Andrew.

Bilge ofladı. "Sarılalım Bilge, sevişelim Bilge, öpüşelim Bilge!"ellerini öfkeyle salladı,"İLLA ET ETE DEĞECEK! AAAHHG! YETER BE! SAPIK HERİF!"

Andrew şaşkın şaşkın,"Duygu patlamaları yaşıyorsun?"dedi. "Hemde sürekli olarak ve çok yiyorsun."

Bilge göz devirdi,"Hamile değilim sersem." Andrew tek kaşını kaldırıp,"Emin misin?"diye sordu.

Bilge değildi ama kafasını salladı. "Evet eminim. Neyse gel. Salıncakta oturalım."

Andrew kızın ona emir vermesine bayılıyordu!

Keyifle ardından gidip aniden kucakladı ve omzuna atıp Bölgenin çığlıkları ile güldü. Bir çocuk gibi eğleniyordu. Mutluydu.

"İndir beni!"diye bağırdı Bilge.

Andrew, gelen emire uydu ve kızı yere yavaşça indirip onun önünde diz çöktü, başını öne eğdi ve gerçekten bir şövalye gibi. "Affedin leydim."diye af diledi.

Bilge adama bakıp derin bir nefes aldı, heyecanlı kalbini sakinleştirdikten sonra,"Baloda,"dedi duruca. Sesinde hüzün vardı. "Benden utandın."

Andrew şaşkınlıkla kafasını kaldırıp,"Ne?"diye sordu. Şaşkındı.

Taş yürekWhere stories live. Discover now