-do it again, pia mia

597 66 38
                                    

Sebzelerin tavukla olan uyumunun kokusu tüm evi doldururken dirseğinin tekini yaslayarak uzandığı yatakta doğruldu, Beomgyu. Yemek hazır olmasına karşın odadan dışarıya adım atmak istemiyordu ama kokulara da dayanamıyordu. Altındaki şortun iplerini belinde sıkıştırarak telefonunu yatağının üzerinde bırakıp mutfağa doğru ilerledi. Birkaç gün telefonu eline almasa ve şu sıralar aklını karıştırmaktan başka bir işe yaramayan arkadaşları ile muhatap olmasa daha iyi hissedecekti.

Aklındaki konunun üzerine, belini incelten önlüğün iplerinin aksine kendisine göre geniş omuzları ile makarna tavasını sallayan Yeonjun'u görmek ona hiç iyi gelmemişti. Ada tezgâhın üzerine koyduğu salata, sebzeli tavuk ve kadehlere- Kadehler mi? Salon tarafındaki sandalyeyi çekip otururken kendisinin geldiğinden haberi olan ama hala ona dönmeyen Yeonjun'a baktı. "Kim geliyor?" Çatalıyla salatadan tabağına biraz koyarken kurduğu cümleye karşı geri dönüş alamadı bir süre. Beş dakika kadar sonra Yeonjun makarnayı tabaklara koyup yerine oturdu. Dakikalar önce sorulan soruya karşı omuz silkip "Birisinin gelmesi mi gerekiyor?" dedi. Tamam, fazla yemek yapmıyordu ama bu yapmayacağı anlamına da gelmiyordu. Beomgyu iştahla yemeğini yemeye başlamışken boş kadehine baktı. Ağzı dolu olduğu için konuşamasa da kadehi alıp Yeonjun'un önüne koydu. Biraz kaba olsa da bu doldurmasını istediği anlamına geliyordu. Çatalının ucundaki tavuğu ağzına almadan kafasını sallayıp ayağa kalktı, Yeonjun. Bir eliyle tezgahın üzerindeki şarabı alırken diğeriyle buzdolabının kapağını araladı. Sırtına batan gözleri hissetse de vişne suyunu alıp masaya geri döndü.

"Senin vişne suyu..." Beomgyu'nun kadehine meyve suyunu koyarken konuşmaya başladı. "...benimse şarap içmem için birinin mi gelmesi gerekiyor?" Kaşları şaşkınlıkla havalanıp eli masanın üzerine düşerken kadehini eline alıp içindekini kokladı. İnanamadığı için de biraz içti ama cidden de vişne suyuydu bu. Dudakları sinirle büzüldüğünde eğer konuşmaya başlarsa asla susmayacağını bilen Yeonjun "Ee, nasıl gidiyor?" diyerek araya girdi. Yemeğine devam etmeyip yalnızca şarabını yudumlamaya başladığında sol gözünün seğirdiğini hissetti, Beomgyu. Şarap onun için önemliydi! Tamam, içerken biraz fazla kaçırıyor olabilirdi ama hadi, eğer hiçbir etki etmeyecekse ve birkaç saniyeliğine de olsa yıldızları saymayacaksa neden içiyordu?

"Gitmiyor." Gözünde artık bir zehirden farkı olmayan yemeği masada ileriye ittirirken huysuzca mırıldandı. Yeonjun'un da koruyucu olacağı zaman tutmuştu yani. Birlikte içtikleri tek bir an vardı ve Beomgyu tekrardan heyecanlanmayı engelleyememişti işte. Bu, o zaman yaptıklarının ne kadar iradesi altında gerçekleştiğini de açıklıyordu aslında. Sarhoş bahanelerini kullanmadan ölmek korkunç bir şey gibi gözükmüştü ve bu bahane aylardır sevdiği, aynı evde yaşadığı ev sahibini öpmek için tasarlanmıştı ona göre. Bunun aksine Yeonjun'un ona bu anı yaşadığı için pişman olmadığını dile getirmesinden sonra hiç konuşmamışlardı. Her ikisinin de sorunu buydu belki de. Beomgyu kaçacak yer arıyor, ileri attığı her bir adımda dengeyi koruyamamaktan korkuyordu. Her ne kadar ilerlemek, bu çekimin kaynağına ulaşmak istese de onu rahatsız etmek istemediği için Yeonjun da geride duruyor, olması gereken iletişimlerini tuzla buz ediyordu. Yeonjun'un cebinden telefonunu çıkarıp oynamaya başlaması ile kollarını göğsünde kavuşturup gözlerini, uzun ve ince parmaklara dikti. Şu an vişne suyu içmesi, Yeonjun'un tekrar onu öpme ihtimaline karşı aldığı bir tedbir olabilir miydi acaba? Pek güzel de olabilirdi. Wooyoung ve Minho'nun sözlerine karşı çıkmış olsa da yenilmeyi çok fazla istiyordu, Beomgyu. Tamam; hiç konuşmamış, geriye çekilmiş hatta ve hatta isteyerek öptükten sonra özür dilemeye kalkışmış bile olabilirdi ama Yeonjun'un hiç mi hissi yoktu? Rüyalarında onu rahat bırakmayacak şekilde öpüşüyor, pişman olmadığını söylüyordu ama şarap yerine vişne suyu koyuyordu!

Sol ayağını sallamaya başladığında karşısındaki bedenin bir anda eğilmesi ile ayağının ucundaki şeyin Yeonjun'un bacağı olduğunu anladı. Diz kapağındaki sızlamayla doğrulup kaşları çatık bir şekilde gözlerini kendisinden çekmeyen Beomgyu'ya bakarken irkilmekten kendini alamadı, Yeonjun. İsteyerek mi vurmuştu? Gizliden gizleye masanın altında sallanmaya devam eden bacağına, bağlı kollarına ve dişlemekten heba ettiği dudaklarına bakıp ufak sızıyı unuttu. "İyi misin?" Beomgyu'nun bile ne ara dolduğunu anlamadığı gözlerini görür görmez ayağa kalktı hızla. Gereksiz ve zamanlaması berbat olan duygusallığına patlamak üzere olan Beomgyu ise masanın etrafından dolaşıp yanına gelmeye çalışan Yeonjun'a karşı sandalyesinden kalktı. Eline ne ara aldığını hatırlamadığı peçete avucunda buruşurken kolundan tutulmasıyla arkasını dönmeden "Bırak." dedi. Böyle saçma bir anda ağladığı için çok utanıyordu. Gözyaşları artık durdurak bilmediğinde ve doğru düzgün kullanamadığı peçete yere düştüğünde kulağının dibindeki endişe dolu sesler hiç iyi gelmiyordu.

souvenir • beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin