melek ilahi güzelliğini sahibinden almış, belli.

62 11 4
                                    

günlerden pazar, akşamının geç suları. keeho ne mi yapıyor? karşısındaki kutudan çıkan meleğe tanrının bir lütfu olduğunu hissettirecek bir şekilde bakıyor. ağlamak istiyor bu güzellik karşısında, belki böyle borcunu ödiyebilir.

ağlıyor çocuk, deli gibi süzülüyor göz yaşları biricik yüzünden aşağıya. o sırada melek silmeye yelteniyor güzel oğlanın göz yaşlarını. onların diplerine bir kaç buse bırakıyor, ama bilirsiniz meleklerin öpücükleri tüyden hafiftir. onları hissetmemesinin ağırlığı altında eziliyor çocuk.

tanrının hediyesi konuşmuyor ama bakışları binlerce sevgi kelamına eşit keeho'nun gözünde. oğlanın siyah saçları var, onunkiler kadar da çekik gözleri. üzerinde keeho'nun çocuk aklı kadar saf bir beyaz cübbe saçlarında ise altından bir taç var. çocuk bir güneş misali etrafa ışık saçıyor, ısı sağlamıyor olsa da tebessümü insanın içini ısıtmaya yetiyor resmen.

çocuk konuşmak için, ilahi kelimeleri söylemek için ağzını açmaya yelteniyor ama utanıyor sanki. niye utanıyorsun tanrının lütfu? karşındaki insanın bir melek kadar saf oluşuna mı? büyük ihtimalle evet.

keeho, çocuk ilk oyuncağından çıkıp melek formuna kavuştuğunda yıkıldığı yerden hafifçe kalkmaya yelteniyor. ki o ilahi varlığa dokunup, onun sıcaklığından yararlanabilsin. sadece ona gülümsemesi yetmiyor. insanoğlu ya bu, fıtratında istese de istemese de bencillik var ne yapsın.

elini oğlanın kara tutamlarına uzatıyor. melek gülümsüyor, sanki izin veriyor keeho'ya. keeho da anlamış bir şekilde elini bir tutamın arasına koyuyor.

bu yumuşaklığı önceden hissettiği bir tek an olmuştu keeho'nun. o da anneannesinin saçlarına hasta yatağında son kez dokunduğu andı. bir an şükür etmek, ayaklarına kapanmak istedi keeho meleğin karşısında. bu kadar duru bir güzelliğe sahip olduğu için.

durmak bilmeyen sorular keeho'nun aklını ele geçirirken çocuk gerçekliğe dönüyordü sanki. hıçkırıkları dinerken sadece bir çocuktan hissedebileceğiniz o saf duygu ile soruyor.

"sen benim soul'üm müsün?"  

melek bu soru karşısında ilk kez bir tepki gösteriyor. ağlıyor. ama bu normal bir göz yaşı değil altından bir göz yaşı. meleğin göz yaşı bile bereketli, bitmek bilmiyor.

"evet, ben senin soul'ünüm keeho. hiç mi beni seni yıldızların arasında ararken fark etmedin?" sesinde bir gram hayal kırıklığı, kin, nefret yok. melekler insanlar gibi değildirler. onların içlerinde ruhu emen duygular yoktur.

keeho konuşamıyor, onun gök yüzünde ne işi olsun? soul gibi günahsız bir melek değil ki o.

melek cevap vermeyen oğlana cennet kokulu bir gülümseme bahşediyor. gülümsemenin resmen duyguları var 'ben seni anlıyorum, sorun yok' diyor.

"sen her ne kadar bilmesen de her gece aradığım yıldız sendin keeho."

üzme beni küstüm çiçeği .  shoho ✓Where stories live. Discover now