Defne.

23 1 0
                                    

Hikayemiz bundan çook eskilere dayanmakta olup, biraz duygusal biraz komik başlamaktadır. Çünkü dönüm noktam pek de akıllıca değildi.   
O zaman başlıyoruz.
Ben Defne ve bu benim hayatımın başladığı herhangi bir zamanda geçiyor...
Küçük bir kız çocuğunun o zaman en çok yapmaktan hoşlandığı şey ve özellikle sene 2019 ise Justin B. Ve Selena G. dinlemek, çubuk kraker ile sigara içiyor gibi yapmak ve bonibonu ilaçmış gibi ağzına atmak gibi şeyler olurdu.
O kadar şımarık olup bir yandan da o kadar olgun olabilen, herkese akıl verip asla kendi uygulayamayan bir kız olmak biraz delice. Özellikle erken yaşta aşık olup bütün hayatını altüst ettiysen.
Tatiller benim için her zaman ailemle yol ,kitap okumak, yüzmek falan oldu. Zevk de alırdım aslında ama içimde bu yaz gideceğimiz yer için hiç istekli değildim çünkü arkadaşlarımla Ankara'da evimize yakın olan bir parkta o kadar eğleniyorduk ki ÖZELLİKLE LGS SINAVIM MÜKEMMEL GEÇTİKTEN SONRA VE 9. SINIFTA HARİKA KAFA ARKADAŞLIKLAR EDİNDİĞİM İÇİN. O zamanlar her şey sanki hep aynı kalacakmış gibi, bir kelebek* kozasından hiç çıkmayacakmış gibiydi.
Ve evet yine bir yaz mevsimi , tatil hazırlıkları gece dışarı çıkmalar derken bir anda her şey çok eğlenceliyken bir anda bir ses ve : valizini hazırla Bodruma gidiyoruz...
Neden biz de bu kadar drama yaptıysa arkadaşlarıma sarılıyorum ağlıyoruz geri geleceğim, seni bekliyoruz. Şimdi dönüp bakınca çok komik ama o zaman tam bi ayrık sahnesiydi. Ama asıl ayrılıklar ilerleyen zamanlarda olacaktı... Eve çıkıp valizimi hazırladım ve yol için asla heyecanlı değildim. Kendi kendime konuşuyordum bir yandan 'gidince kimseyle konuşmak istemiyorum. Zaten sadece biramı alıp güneşlenip kitap okuyacağım. Bitince de gelip devam ederim kaldığım yerden.'
Yolda bu sefer babamın bize eşlik edemeyecek olması beni biraz üzdü çünkü onsuz asla tatile gitmezdik. Anneannem, annem ve ben Aşti Otogarında dayım ve babamla vedalaştıktan sonra cam kenarına yerimi hazırlayıp oturdum. Camdan onlara el sallarken gözümden akan yaşlara hakim olamadım ama çabuk toparladım. Yol boyunca ağlayan bebek olmaması ya da horlayan birini duymamak( sanırım kulaklıkta son ses müzik dinlediğim için) beni daha da sakin ve çekilir kıldı.
Dinlenme tesislerinde durduğumuzda hava o kadar soğuktu ki Kasım ayı gibi hissettirdi. İştahım olmasa da zorla açlığımı bastırsın diye tuzlu atıştırmalıklar alıp hemen otobüse oturdum. Telefonumda saatlerce çalan 'Model- Mey' şarkısı ile uyuyakaldıktan sonra gözlerimi açtıktan sonra dağlık ve nemli bir yerde uyandığımda Muğla'da olduğumuzu anladım ve eski kırık telefonumla etrafı hem heyecanlı hem de isteksizce çekmeye başladım. O zamanların viral şarkısı 'Şehinşah- yaz yağmuru' şarkısı ile yola devam ediyordum. Güneş doğduğunda her şey daha zorlaştı çünkü sıcaktan gözümüzü açamıyorduk. Bir yandan da içimden söyleniyordum: al geldik işte noldu şimdi...
Bodrum benim için çok özel bir yer.  Tarif edilebilecek gibi bir yer değil benim için. Beyaz evler, yemyeşil çimenler ve meyve veren ağaçlar, oradaki insanlar, sahil kenarında hamur açan teyzeler, midye satan küçük çocuklar ve tadı sadece orada farklı gelen patates kızartması... Herkes gidermiş oraya ama herkes hissedemezmiş orayı. Yarım kalan yaz aşklarıyla dolu bir cenaze, ayrılıklar, kısa süreli ama tatlı arkadaşlıklar. Başka şehirde yaşanmaz. Yaşansa da alışılmış bir his olurdu.
Neyse ki uzun bir yolculuktan sonra otele gelmiştik. Daha hala yapım aşamasında olsa da denize sıfır olması güzeldi. Ama görünen o ki çevrede hiç yaşıtım yoktu. Harika bütün bir yazın bitmesini sıkıcı bir şekilde geçirecektim.
            Devam edecek...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YARIM KALDIKWhere stories live. Discover now