2.Bölüm

52 21 0
                                    

"Uyan.uyan.uyan.uyan."

Yine çok klişe,30 yıldır beni aynı uyandıran salak kardeşim her zaman ki gibi kulağımın dibine girerek uyanana kadar uyan diye söylenirdi.

Bende her zaman ki gibi her seferinde yine aynı şekilde elimi yüzüne koyarak ittirir arkasından söverdim. Misal insanlar birbirini nebileyim öperek olmadı tatlı bir şekilde uyandırır ama bu cehennemde beni bekleyen zebani gibi dibimde bitiyordu.

Hırsla ayağa kalktığımda ona vurmak için kapıya doğru koştum. 39 yaşında kadınım hala kardeşimi dövmekten çekinmiyordum. Üstelik dağ ayısı gibi kaslarını da görmezden gelirsek teke teke ben alırdım. Almasam bile almak zorundayım, ablasına karşılık verecek değil ya.

Gülerek mutfağa doğru koştuğunda yine annemin arkasına saklandı. Kocaman adam hala annesinin arkasına saklanıyor,nasıl kızayım şimdi buna ben?

"Her sabah mı aynı olur? Bıktım ya'rab. Al artık canımı da kurtulayım şunlardan."

Klasik sözlerinide söylediğine göre müthiş bir sabaha hazırız demektir. "Mukaddes,yel alsın ağzından. Duymayayım öyle şeyler. Burda senin yerine ölecek daha çok özellikle de iki kişi var."

Birbirlerine bakıp bizi işaret ettiklerinde kardeşime dil çıkararak bende onu parmağımla işaret ettim. Ben daha hayatımı yaşıyamamışım,ne ölmesi. "Yok artık abla! Ne yani benim yerime ölmez misin?"

Neden konumuzun ölmek olduğunu bende sorgulamıyordum çünkü hepimiz yaşlıydık. Yaşlıyım,yaşlılar, yaşlıyız.

"Sus be! Sabah sabah seninle mi uğraşıcam işşiz herif."

Son golümü de vurarak kahvaltı sofrasına oturdum. Haftasonları ben,haftaiçi de kardeşim kahvaltıyı hazırlar. Belli bir yaşa kadar beleşçi yaşadığımız için bazı konulara alışmamız için bize koydukları kurallardan biriydi.

Bir sonra ki ayda haftaiçini ben devr alır büyük bir mutlulukla beyefendi haftasonu kahvaltı hazırlardı.

Sucuklu yumurtadan koca bi sucuk alıp menemenin üstüne koydum. Bayılıyordum buna.

"Yarım saate Ümmet'in evine gidicez kızım,ona göre hazırlan."

Bu demek oluyordu ki annemin çok yakın arkadaşı bff si Ümmet teyzemin evinde altın günü vardı. Diğerleri hariç gün olduğu zaman birbirlerine yardıma giderlerdi. Daha çok onlar oturur çocukları olarak ben ve Ümmet teyzenin kızı Defne yapardık. Temizliği biterdi yemeği başlardı. Yemeği biterdi orda ki insanlarla uğraşmak başlardı. Zaten bu üçü bittiği zaman ise tamamiyle gün biterdi.

Sıkıntılı nefesler vererek bundan nefret ettiğimi anneme belli etmeye çalıştım. Sözlü olarak dile getirememe sebebim dün gece ki görücü usulü lafıydı. Gencecik yaşımda evlenecek değildim ya o yüzden biraz huyuna gidebilirdim yani.

"Defne'de terfi almış diye duydum Serap. Kız güzel,zeki,işi var. Bugün biraz yokla da kardeşinle aralarını yapalım."

İçinde ki Esra Erol tutamadı tabi kendini.

"Annecim,canım annecim. Daha biz bu muşmulaya bakamıyoruz güzelim Defne nasıl baksın ona?"

Elinde ki çatalı bana vurar gibi yapmaya çalışarak havaya kaldırdığında dil çıkardım. Doğruyu da söylemek lazım yani. Allah yalan söyleyeni yaşatmazmış. "Sakın kızın yanında da şöyle şeyler söyleyip aklını bozma."

Hehe diyip geçiştirdiğim kahvaltı ile birlikte karnımızı doyurmuş ve dediği gibi Ümmet teyzelerin evine geçmiştik. Oldum olası hep Ümmet teyzenin çocuğu olmak isterdim. Benim annem gibi baskıcı değildi. Her zaman çocuklarının kararlarına saygı duyardı. En azından evlen evlen diye kendi çocuklarının başının etini yemiyordu.

40Kde žijí příběhy. Začni objevovat