005

332 49 8
                                    


BEAUTIFUL SKY • LEE MINHO
𓄲Bölüm 5 ᵎᵎ

⛓️🏹

Biraz hava almak için hastanenin bahçesine çıkmıştım. Burası dört tarafı ağaçlarla çevirili güzel bir yerdi. Terasa göre daha iyi hissettiriyordu.

Tek başıma sessizce dolanırken karşımdan bana doğru gelen Seungmin ve Haerin'i görmüştüm. Hızla onları görmemiş gibi yapıp yönümü çevirmiştim. Ancak geç kalmıştım...

"Lee Minho!"

Sesin sahibi yavaşça bana yaklaşırken içimden bir küfür savurup adımlarımı hızlandırdım.

Bu kızın derdi neydi?

Tıpkı benim gibi adımlarını hızlandırmış ve en sonunda nefes nefese beni yakalamıştı. Bir çift çırpı bacak da onun yanında dikiliyordu. Önce Seungmin'e daha sonra da nefes nefese kalan Haerin'e baktım.

"Kulaklarında işitme kaybı yok, değil mi?" dedi göğsünü tutup nefes almaya çalışırken. "Sana yetişeceğim diye neredeyse ölüyordum."

Gözlerimi devirip, "Merak etme on metre koşarak ölmezsin." dedim.

Karşısında kanser hastası olup sayılı günleri kalan birine ölümden bahsetmesi çok komikti.

Dediğim şeye güldü. "Galiba haklısın." Seungmin'in yanında olup olmadığı kontrol ettikten sonra tekrardan bana döndü, "Seungmin'in canı dondurma çekiyormuş. Hava da güzel. Benimle hastane kantininden dondurma almak ister misin?" dedi.

"Hayır istemem."

Kısa cevabımdan sonra ilk defa duraksamış ve şaşırmıştı. Ona benden uzak durmasını daha kaç kere söylemeliydim?

Seungmin'in elinden tuttu ve hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gitmeye başladı.

İlk defa ısrarcı olmayıp gitmesine şaşırmıştım. Bir tarafım rahatlamış hissetse de bir tarafım tuhaf bir şekilde onu durdurmam gerektiğini söylüyordu. Bu şekilde hissetmeme bir anlam verememiştim.

Kendime gelebilmek için silkindim ve 'bana ne' diyerek tekrardan yürümeye başladım.

Bir süre sessizce yürüdükten sonra kendi irademe yenilmiştim. Çoktan adımlarım hızlı hızlı hastanenin içine girmiş, hatta kantinin olduğu kısma doğru yönelmişti. Yoğun kalabalığın arasına kendimi attığımda gözlerim siyah küt saçlı, bir altmış beş civarlarındaki kızı arıyordu.

Kalabalığın arasında onu kaybetmiş olacağım ki ne kadar bakınırsam bakınayım bulamamıştım.

En sonunda belime dokunan parmakla irkilerek arkama döndüm. Seungmin'di. "Haerin ablayı mı arıyorsun?"

Başımı hafifçe salladım.

Elindeki dondurmasını yaladı. "Takım elbiseli bir amca gelince odama gitmemi söyleyip koşarak uzaklaştı."

Kaşlarımı çatıp dizlerimin üzerine çöktüm ve Seungmin ile boylarımızı eşitledim. Garantilemek için dediklerini tekrar ettim. "Sen ve Haerin dondurma alırken takım elbise giyen bir adam geldi. Haerin sana odana çıkmanı söyleyip kendisi gitti, öyle mi?"

Başını salladı. "Korkmuşa benziyordu. Şu tarafa doğru koştu."

Parmağıyla sadece personellerin girebileceği kısmı gösterdi. Başımı sallayarak Seungmin'i onayladım. "Sen dikkatlice odana git. Ben de şu kızı bulup geleyim."

Seungmin'in asansöre güvenle bindiğinden emin olduktan sonra hızlı adımlarla gösterdiği yere ilerledim. Kapının üzerindeki 'Sadece Personeller Girebilir' yazısına aldırış etmeden içeri girdim. Uzun koridor boyunca hızlı adımlarla etrafıma bakınarak yürürken kolumdan birinin tutmasıyla karanlık bir odaya çekilmiştim.

Şaşkınca beni odaya çeken kişiye baktım. Kısa saçları koşturduğu için terleyen alnına yapışan Haerin, nefes nefese bana bakıyor ve sessiz olmam için işaret parmağını dudağına bastırıyordu.

Aklımdan deli gibi sorular geçse de sessizce beklemeye karar verdim.

Dakikalarca çıt dahi çıkarmadan dip dibe küçücük bir odanın içinde beklemiştik. En sonunda Haerin, temkinli bir şekilde kafasını kapıdan uzatıp koridora bakındı.

"Gitmiş olmalı." diye mırıldandı. Derin bir nefes verip bana döndü.

Sinirle ona bakarken dudaklarımdan, "Bana neler olduğunu anlatacak mısın artık?" sözleri dökülmüştü.

Başını sabır dilercesine arkaya eğdi. Onu ilk defa gülerken değil de ciddi bir şekilde bana bakarken gördüğüm için garip hissediyordum.

"Burada olduğumu bilmemesi gereken biri hastaneye gelmişti. Ben de ondan kaçtım."

Sanki bunu hiç anlamamışım gibi alayla gülerek, "Vay, öyle mi?" diye mırıldandım. "Kimdi o adam ve neden seni görmemesi gerekiyordu? Onu soruyorum zeki şey."

"Babamın adamlarından biriydi." dedi tek seferde. "Eğer beni yakalasaydı apar topar götürürdü."

Kaşlarımı daha fazla çattım. "Nereye?"

"Babamın yanına." Zorlukla nefesini verdi. "Dinle, ailevi ilişkilerim biraz karışık. O yüzden anlatsam da anlayabileceğini düşünmüyorum. Çünkü ben bile anlamakta zorlanıyorum. Bugün olanları unut gitsin."

Odadan çıktı. Hızlı adımlarla az önce geldiğim yöne doğru ilerledi. Bu sefer peşinde kuyruk gibi dolaşan ben olmuştum. Birlikte buradan çıktıktan sonra seri adımlarla asansöre bindik. Önce beşe ardından da yediye bastı.

"Neden beşte iniyorsun?"

Bana kısa bir bakış attı. Gülümsemiyordu. Aksine stresli olduğu belliydi, elleriyle oynayıp duruyordu.

"İşim var Minho." dedi kısaca.

Asansör durdu ve indi. Sol tarafa doğru döndü, sonra da kapı kapandı.

Asansörle yedinci kata doğru çıkarken kaşlarım çatık az önce olanları düşünüyordum. Bu kız neyin nesiydi gerçekten? Kafamda ona karşı bir sürü cevapsız soru oluşmuştu. Bir tarafım onu deli gibi merak ediyordu ama bir o kadar da sinir bozucuydu.

𓄲Bölüm Sonu ᵎᵎ

Okuduğunuz için teşekkürler, yeni bölümde görüşürüzz. Vote ve yorum atmayı unutmayın!! 🤍

beautiful sky :: lee minho ✅Where stories live. Discover now