- BÖLÜM ON ÜÇ -

450 31 30
                                    

🥀🥀🥀

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🥀🥀🥀

Yemekleri bitince masayı topladılar. Tekrar eski yerlerine oturdular ve Anthony hevesle beklemeye başladı. Gülerek kadehimi uzattım. Dibinde küçük bir yudum kadar kalmıştı. İzin almak amacıyla bana baktı. Gülerek kafamı sallayıp izin verdim. Hevesle kadehi tuttu. Acemi bir şekilde benim tutuşumu taklit ediyordu. Alexander gülerek kadehinin dibinde kalan birkaç damlayı içip ona baktı. Anthony hevesle bardağı hızla kaldırınca gülerek elini tuttum.

"Sen o şekilde kafana dikerek içemezsin. Yavaşça çok küçük bir yudumla başla." gülerek konuşup elini bıraktım. Dudak büzerek bakıp kadehi ağzına götürdü. Dediğim gibi küçük bir yudum aldı. Kısaca ağzında bekletip tadını aldıktan sonra yuttu. Biraz bekledikten sonra yüzünü buruşturdu. Kahkaha attım. Alexander da sessiz sessiz gülüyordu.

"Beklediğim kadar güzel değilmiş." Anthony yüzünü buruşturarak konuştu. Gülerek uzanıp saçlarını karıştırdım. Sahte bir kızgınlıkla baktı. Daha fazla güldüm.

"Tadının güzel gelmesi veya içmek için daha çok küçüksün." Alexander yavaşça bilge bir şekilde konuştu. Anthony dudaklarını büzerek baktı. Gülerek masaya koyduğu kadehi yeniden doldurup ayağa kalktım. Alexander da kadehini yeniden doldurup ayağa kalkınca Anthony de ayağa kalkıp bizi takip etti. Birlikte salona geçtik.

Anthony hemen gidip televizyonun önündeki koltuğa oturdu. Gülerek kenardaki tekli koltuklardan birine geçtim. Alexander da televizyonun kumandasını alıp Anthony'nin yanına oturdu. Televizyonu açıp kısa bir süre zapladıktan sonra bir film bulup onu izlemeye başladılar. Bir süre onlarla filmi izledim. Bir savaş filmiydi. Hiç gerçekçi değildi. Ana karakter bir insanın zorlanacağı haraketleri rahatlıkla yapıyor, bir vampirin bile çekineceği yerlerden atlıyordu. Alexander ve Anthony için heyacan verici olmalıydı ki ilgiyle izliyorlardı.

İçindeki şarabı bitmiş kadehimi de alarak odadan çıktım. Kadehimi mutfağa bırakıp babamın günlükleri koyduğu odaya çıktım. Bir kitaplıkta da boş ve tarihsiz defterler vardı. Muhtemelen bunları da dinlenmeye çekildikleri bu yüzyılda yazmayı planlıyordu ama bilmediğim bir sebepten dinlenmeye çekilmişlerdi.

Sebeplerini bulmam gerektiğini bir kez daha aklımın bir köşesine not alarak en baştaki defteri aldım. Kenardaki masadan dolma kalemi de alıp aşağı indim. Mutfağa bıraktığım kadehimi tekrar doldurup elimdekilerle birlikte salona geri döndüm. Alexander merakla kafasını kaldırıp elimdekilere baktı. Anthony ise filme odaklanmış bir şekilde bana hiç bakmadı. Alexander'a hafifçe gülümsedim ve yerime oturdum. Kadehimi orta sehpaya koyup defteri açtım. İlk sayfasında bir not vardı. Çok küçük yazılmıştı. Okuması biraz zor olsa da okudum.

"Onları bul, Hilezkorra."

Bu annemin el yazısıydı. Kimleri veya neleri bulmamı istediğini belirtmemişti. Yine de annemi az çok tanıyorsam, kendisinin başaramadığı o şeyi bana devrettiğini anlayabiliyordum. Kendisinin bulamadığı veya bulsa bile baş edemediği şeyi benim halletmemi istiyordu.

Hibrido Hilezkorra    {BXBXB}Where stories live. Discover now