45. Bölüm "Altın Dağ'ın Ejderha Kralı"

5.1K 843 128
                                    

Kapı tıklatıldığında Turina sustu.

İper, Sowa ve Jutan sanki bir uykudan uyanmış gibi irkildiler. Sadece fenerlerin aydınlattığı odada hipnotize olmuş gibi hissediyorlardı. Turina'yı tam olarak tanımıyorlardı ama onun iyi bir hikaye anlatıcısı olduğuna kanaat getirdiler. 

"Cariyenin üzüm suyunu getirdim," dedi kapının arkasından bir hizmetçi. İper rahat bir nefes aldı. Sanki Turina'nın anlattığı hikayelerdeki karakterler odanın içindeymiş gibi hissediyordu. İper yerinden kalktı. Kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Bir saray hizmetçisinin koşması yasaktı.  Eğitimlerinde bu sıkça tekrarlanmıştı ama kadının anlattıklarını o kadar çok dinlemek istiyordu ki hizmetçiyi hızla geri göndermek istiyordu. Yine de sürgülü kapıya kadar ağır adımlarla yürüdü. 

Kapıyı açtığında kadın elinde tepsiyle bekliyordu. İçeriye doğru bir adım atacaktı ama İper engel oldu. "Ben götürürüm," dedi ve kadının elinden tepsiyi aldı. Ardından hemen kapıyı kapatıp tepsiyi Turina'ya götürdü. Turina ifadesiz bir yüzle bardağı alıp tek seferde içti. Sonunda bardağı tepsiye bıraktığında diğerleri onu dinlemek için hazırdı. Tek kelime bile etmemişlerdi. Asihna kabilesinin yeniden nasıl ayağa kalktıklarını duymak istiyorlardı.

Turina derin bir nefes alıp devam etti. "Güney Ejderha Kralı kehanetti kızı ararken insanların arasında geçirdikleri onca vakitte onları tanıma fırsatı elde etmişti. İnsanların ona anlatıldığı gibi olmadığını anlamıştı. Kötüleri de vardı elbet ama iyi insanlarda azımsanmayacak kadar fazlaydı. Belki de bu yüzden Güney Ejderha Kralı gözlerini çadırda açıp yıllardır aradığı kadını karşısında gördüğünde aklına gelen ilk düşünce onu öldürmek değildi. 

Aklına gelen düşünce onun ne kadar güzel bir kadın olduğuydu. 

Nasıl birini karşısında bekliyordu bilmiyordu ama aradığı kadının bu kadar etkileyici görüneceğini tahmin etmemişti. Ona kim olduğunu sordu. 

O da Asihna kabilesinin Khatun'u olduğunu söyledi. 

Güney Ejderha Kralı o zaman daha da emin oldu. 

Kadın ona kim olduğunu sorduğunda ona cevap vermek yerine canını ne kadar kolayca alabileceğini düşündü. Ne kadar yetenekli olursa olsun insanlar kırılgandı. Ölüm onları kolaylıkla bulabiliyordu. Başlarına bir kaza gelmese bile yaşam süreleri oldukça kısaydı. Kadının canını almasa bile ölüm onu bulacaktı. Bu düşünce onu rahatsız etmiş gibi yüzünü buruşturdu. Eğer çadıra giren adam olmasaydı kadın onun yüz ifadesini görecekti. 

Ejderha Kralı şaşırtan diğer bir hareket ise kadının ona yemek vermeden önce ilk lokmayı ocak ateşine sunması oldu. Hala ululara saygı ile adak adıyorlardı. Ona söylenen bu seçkin halktan geriye kalanların artık ululara inanmadığıydı. Oysa kadın ilk lokmasını ululara hediye ediyordu. 

Kadının verdiği yemeği yedi. İnsan bedeni zayıflamıştı çünkü ejderha bedenine bürünemiyordu. Bürünemediği her an ölümsüzlüğü tehlikeye giriyordu. Yine de kadını öldürmedi. Onun verdiği tamir edilmiş kıyafetlerini giydi. Onun peşinden yeni yılı kutlayan Asihna Kabilesinin insanlarının arasında dolaştı. İnsanlar kendi hallerinde eğleniyordu. Uluların söylediği gibi felaket getirecek bir durum ortada görünmüyordu. 

Üstelik kendini kızı izlemekten alamıyordu. Onu öldürmek haksızlıkmış gibi gelmeye başlamıştı. Belki de onu öldürmek için beklemeliydi. Elbet bir sorun görecek o zaman rahat bir ruh haliyle kadının canını alabilecekti. 

Bu yüzden beklemeye başladı. 

Ama kadının ona özlem dolu bakışlarının nedenini bir türlü anlamadı. Önce o bakışlardan rahatsız oldu. Deri kaplı defterine notlarını düşerken bir insan kadının bakışlarından bu kadar etkilenmemesi gerektiğini yazdı ama bir süre sonra o bakışları üzerinde hissetmeyi istemeye başladı. 

Onu bulmak on sekiz yazını almıştı. Halkı için bu süre bir göz kırpma süresinden biraz fazla sayılırdı. Halkının başına dönmek yapılacak en doğru hareketti ama kadının hayatını sonlandıracak o hamleyi bir türlü yapamıyordu. Onun gülümsemesini, insanlarla ilgilenmesini izliyor ve içinde filizlenmeye başlayan kımıldanmanın neden olduğunu çözemiyordu. 

Bu yüzden kimileri onun kadının güzelliğinden büyülendiği için onu öldürmediğini bu şekilde kabilenin felaketi getirdiğini söyler ama Güney Ejderha Kralı kendi yazdığı defterde kadının ne kadar iyi biri olduğundan halkı için elinden geleni yaparak çatışmadan kaçındığından bahseder." Turina derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Konuşurken bazen gözlerini kapatıyor, gözlerinin önüne gelen metinlerden anlatmaya devam ediyordu. Her zaman yaramazlığı ve derslerdeki sorun çıkarak Jutan bile onu canı gönülden dinliyordu. Sowa bir an onun nefes aldığından bile şüphe ediyordu.

"Güney'in Ejderha Kralı genç kadını izlemeye başlar, onu yarın gün doğmadan öldüreceğini söyler kendine. Yarın şafakta öldüreceğim der her seferinde ve onu izler. Onun insanları için neler yaptığını görür. Çok geçmeden yapması gereken görevi unutur ve kadının bir bahar esintisi gibi olan ruhuna aşık olur. Ejderha Kral olarak yaşadığı hayatın ne kadar anlamsız olduğunu onunla geçirdiği zamanlar sayesinde öğrenir. Kabilede yaşarken görevini unutmak kolaydır. Üstelik kadını bulmak zordur. Onu bulmak için kendisi onca vakit geçirmiş ve sonunda kader sayesinde bir araya gelmişlerdir. 

Ama ulular Güney Ejderha Kralı'ndan uzun zamandır haber alamayınca neler olduğunu merak etmeye başlar. Görevini yerine getirmiş midir yoksa hala kızı aramakta mıdır? Sonunda Kuzey Ejderha Kralı yanlarına çağırır ve ona kardeşini bulması gerektiğini söyler. Kuzey Ejderha Kralı kendi ırkını insanlardan üstün gören ve insanların yok olması gerektiğini düşünen biridir. Çok geçmeden kardeşinin nerede olduğunu bulur. İnsan kılığına girmek istemediği için halkları gibi buz iblisi kılığına girerek yeryüzünde kardeşini aramaya başlar. 

Kardeşini bulmak onun için kolay olmuştur. Onu bir gece ziyaret ettiğinde kollarının arasında duran insan kadını görür ve kardeşinin ona nasıl aşkla baktığını. Bundan nefret eder ve kardeşi ile görüşmeden oradan ayrılır. Ululara  bir şey söylemez alması gereken bir intikam olduğunu düşünür. Karşısına çıkan kardeşi olsa bile gözünü kırpmadan onu yok etmeye bile hazırdır. 

Güney Ejderha Kralı varlığından beri ilk defa mutludur. Kadının yanında olmak hoşuna gitmektedir. Kadınla beraber kaldığı çadırdan çıktığında bahar ayı olmasına rağmen yağan karı fark eder. Bakışlarını gökyüzüne kaldırdığında Kuzey'in Ejderha Kralı'nın gökyüzünde olduğunu görür. 

O an huzurlu günleri arkada kalmıştı. 


Cariye'nin İkinci HayatıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora