🐍🤡yirmi iki🐍🤡

348 27 10
                                    

Bazen geri planda bırakılanlar, değersiz hissettirilenler kendilerine yapılanları misliyle ödetmek için canları pahasına ellerinden geleni yaparlardı. Ten, arkadaşlarının ona gösterdikleri tavırlar yüzünden bu çıkmaza düştüğünü hissediyordu. Şimdiye dek arkadaşı olan tek kişinin Donghyuck olduğunu fark etmişti. Donghyuck, ondan hiç karşılık beklememiş, doğrularını da yanlışlarını da yüzüne karşı söyleyip gerektiğinde arkasında gerektiğinde karşısında durmayı bilmişti. Kardeşini kaybettiğinde, sevdiği çocuk onu kırdığında, dibe çakılışlarında ; ne yaşarsa yaşasın yanında olan tek kişiydi. Arkadaşlıklarının mihenk taşı olan Taeyong, onun için zehirli bir yılanla ilişki içindeymiş gibi hissettiriyordu. Kendisinin deyimiyle bir 'arkadaşlık sözleşmesi' adı altında kölelik fermanı imzalamıştı. İstenilmeyen bir tavır sergilediğinde aşağılanırdı, birisini sevdiğinde bununla dalga geçilirdi, arkadaşlarının iyiliğini düşündüğünde küfürlü sözlere maruz kalır bir kenara atılırdı. Sahi Ten bunları hak edecek ne yapmıştı da tanrı kendisini böyle insanlarla cezalandırmıştı? İçinden daima bunu geçiriyordu. Ten, kendine kör kalmıştı. Bundandı Renjun onun kirli çamaşırlarını döktüğünde sessiz kalışları. Sevgili arkadaşı hiç acımadan herkesin gözleri önünde onun gizli kapaklı işlerinden bahsetmişti. Kendisi farkında değil miydi ki? Takıntılı olduğunu tahmin edemiyor muydu? Uzun zaman alsa dahi, her şeyin farkına varmıştı. Hatta bir şeyleri yoluna koymak için bir adım atacaktı. Bu adım her şeyden bihaber yalanlar içinde kavrulup giden John’un tatlı gözdesi Jaehyun’un her şeyi öğrenmesinden ibaretti. Yeni bir sayfa açacaksa kendine, kimsenin korkunç bir yalana kurban olup gitmesine gönlü el veremezdi. Kendisi iyileşirken, diğerleri de eksik kalmamalıydı. İlk psikolog randevusuna gitmeden tamı tamına üç saat önce daha önce sözleştiği Jaehyun’la buluşmak için sözleştiği mekana gelmiş ve heyecandan yerinde duramazken çocuğun gelmesini bekliyordu. Kimsenin bu hareketinden haberi yoktu, kendisi yapacaklarının fragmanını vermiş olsa dahi kimse onu dikkate almamıştı ki haber verme gereği duysun.
Her şey inceldiği yerden kopmalıydı, cesaretinin son kırıntılarını da toplamış güçlükle yerinde durmayı başarabilmişken karşısına oturan Jaehyun ile bir nebze olsun dünyanın somut gerçekliğine dönüp başıyla ufak bir selam verdi.  Kurumuş dudaklarını ıslatma gereği duyarken söze nasıl başlayacağı hakkında pek bir fikri yoktu. Evet, bir adım atmıştı fakat bu adımı atarken izleyeceği yolu hiç hesaba katmamıştı. Neyse ki, Jaehyun sanki zihnini okurmuşçasına imdadına yetişti.
" Merhaba, Ten. Beni buraya neden çağırdığını öğrenebilir miyim? Hiçbir samimiyetimiz yokken beni buraya çağırdıysan geçerli bir sebebin olduğunu düşünüyorum."
Bu geçerli sebebin ona korkunç bir darbe olarak geri döneceğini bilse belki de hiç bu masaya oturmayacak, iş saatlerinden kaytararak adından başka bir şey bilmediği bu adamın ağzından çıkan lafları dinlemeyecekti.
" Jaehyun, elbette geçerli bir sebebim var. Seni buraya çağırırken anlatacaklarımın ne olduğunun bilincindeyim fakat nasıl anlatacağımı hiç düşünmediğimi fark ettim. Sana anlatacaklarım basit şeyler değil. Belki yıkıcı, belki de temellerinin sağlam atıldığını düşündüğün bazı durumlar için oldukça sarsıcı. Bu tamamen sana bağlı olacak fakat iki durumda da memnun olmayacaksın. Geç de olsa önüne geçmek istediğim bazı durumlar var. Umarım bir üçüncü kişi olarak dahil olmamı yakışıksız görmez ve kabalık edersem bunu mazur görürsün."
Ten'in dudağından çıkan cümleler diğerinin kafasında soru işaretleri oluştururken aklına ilk gelen kendisinden John ile arasına girmemesini ve bir ilişkiye başlayacaklarsa dahi bu olmadan bitirmesini rica etmesi yönündeydi. Kim olsa böyle düşünürdü, grupta yazılanları hatırlıyordu. Ten’in arkadaşlarından biri açıkça onun John’dan hoşlandığını söylemiş ve o zamanlar bir şans vermeyi düşünmediğinden bu mevzunun üstünde pek de durmamıştı.
" Yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü anlayabiliyorum. Hayır, buraya seni kötü çocuğu oynamaya çağırmadım. Aramıza giremezsin, ilk ben onu sevmiştim gibi saçmalıklara girişmeyeceğim çünkü farkındayım ki benim sevgi anlayışım hastalıklılaşmış. Bunun farkına vardığım için kendime bir çekidüzen verme kararı aldım. Hatta seninle olan konuşmam bittikten sonra üzülerek seni yalnız bırakacak ve ilk psikolog randevuma gideceğim. Bunları sana neden söylediğimi de bilmiyorum, birbirimizin adından başka pek de bilgiye sahip sayılmayız sonuçta. Belki de bana karşı bir önyargın varsa bunu yıkmak istemişimdir kendimce, bilemiyorum. Fazla uzatmadan konuşmaya girmek istiyorum, eğer diyeceğin bir şey varsa ben başlamadan önce söyleyebilirsin. Yoksa ben susana kadar beklemek zorundasın."
Önyargı, insan için aynı zamanda hem zehir hem de panzehir olabiliyordu. Ten'in dedikleri düşüncelerinin destekçisiydi. Kafasında kurduğu olay kendisi tarafından yalanlanmış ve daha çarpıcı bir gerçekle yüz yüze gelmişti. Belli belirsiz bir tebessüm yerleşti dudaklarına, masanın üstündeki sudan bir yudum alırken soluklandı. Korkarak ve heyecanla.
"Önyargılı olduğum için özür diliyorum. Bunu aşmaya çalışıyorum ama pek de başarılı olduğum söylenemez. Seni de bu alışkanlığıma kurban ettiğim için kusura bakma. Aynı zamanda her ne kadar içeriğini bilmediğim şeylerden bahsedip bir sonuca bağlamış olsan da senin adına sevindim, psikolog doğru bir tercih olmuştur diye düşünüyorum. Sağlıklı bir sonuç alman temennilerim arasında yer alacak, emin olabilirsin."
Ten, buna emin olamayabilirdi. Malum içten dileklerini sunan çocuk arkasından türlü işler çevrildiğini ve Ten’in de bunu bilip sustuğunu öğrendiğinde yüzündeki tebessümün yerini nefret dolu bir bakışın alması an meselesiydi.
"Teşekkür ederim. Her şeye en başından başlıyorum. Bu olay, arkadaşına dayanıyor. Biliyorsun ki ikisi uçakta birbirini görmüştü. Taeyong, John’dan tanıdıkları aracılığıyla bu gördüğü kişinin kim olduğunu öğrenmesini istedi ve bu çantada keklik olduğu için çabucak hallettiler. Sonra öğrendi ki eski en yakın arkadaşı,bu da sen oluyorsun, uçakta gördüğü çocuğun şimdiki en yakın arkadaşı ve kendisini yanlış bir anıyla hatırlıyor. Senin eşcinsel olduğunu ailene söylemesi olayından bahsediyorum ki bu konuda ailene söylemediğini hepimize kanıtladı sonrasında zaten siz buluştunuz. Buralara aşina olduğunu düşünüyorum. Olay tam da burada patlak veriyor. Taeyong, senin Doyoung’tan hoşlandığını direkt anlamış ve direkt gruba yazdı seninle buluşmasından sonra. Her ne kadar eskiden çok yakın arkadaş olsanız da artık birbiriniz için birer yabancı gibisiniz ve benim onu tanıdığım kadarıyla kendinden başka birine gerçekten değer verdiğini görmedim. El üstünde tuttuğu, yumuşak davrandığı Jisung bile onun için çok da önemli değildir diye düşünüyorum. Her neyse kendi yorumlarımı katıp senin aklını bulandırmayayım ve devam edeyim. Grupta dediği şey senin Doyoung’tan hoşlandığını anladığı ve seni ondan uzaklaştırmayı gerektiği gibisinden bir mesajdı. Merak etme, hepsini telefonumdan sana göstereceğim aklında bir boşluk, soru işareti kalmayacak. Bu uzaklaştırmanın ihalesi de Yuta’ya düştü çünkü bunu başarırsa istediği şeyi elde etme hakkını kazanacaktı. Fakat Yuta sabırsız bir çocuktur, hemen elde etmek ister. Beceremezse kaytarır ve binbir türlü bahaneyle işin içinden sıyrılır. Sen de ona yüz vermeyince John ile girdiği bir iddia varmış zamanında. O iddiayı kazanmış ve John’a dilediğini yaptırabilecekmiş ödül olarak. O da bu kozunu kullandı ve kendisi uğraşmak yerine Taeyong’un vereceği ödülden feragat ederek ihaleyi John’a devretti. John başta mırın kırın etse de kabul etti. Yıllardır tanıyorum onu, bir arabaya tav olacak kadar mankafa biridir. Böylece oyunun taraflarından birini değiştirdiler ama seni kolayca kandırabileceklerini düşünerek aslında John’un seninle Yuta’ymış gibi konuştuğunu ve Yuta’nın bu durumu bilse de arkadaşı için sessiz kaldığı yalanını bir şekilde sana yutturdular. Haksız da değillermiş aslında, hiçbir şey çakmadın. Bizimkilerin yılanlığı içine işledi ama sen bir türlü işkillenmedin maalesef. Sana yutturduktan sonra iş kolaydı. Pek de plan kurup ona bağlı ilerlemedi. Zaten bizimkilerin yaptığı partide sarhoşken yaşanan öpüşmenizden sonra aranızda bir şeylerin filizleneceği az çok belliydi. Bu arada öpüşme de bir plan değil, seni öperken amacı farklı olabilir ama bundan hiç bahsetmedi. Tamamen dürüst olmazsam kendimi kötü hissedeceğim bu yüzden açıklama gereği duydum. Oyuna devam ettiler, başta John senden hoşlanmaya başladığını kabul etmemekte diretti. Sadece dudaklarının aklından çıkmadığını söylüyordu, bu yüzden Taeyong ile süregelen iddiadan vazgeçmemişti. Seni Doyoung'tan uzaklaştırması karşılığında istediğini koparacağı mevzusu geçerliliğini koruyordu. Senden hoşlandığını kabul ettiğinde bile sana oyunlar oynamaya devam etti. Duygu sömürüleri, masum ayakları ve daha niceleri. Doğruyu söylemek gerekirse her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlayamıyorum. O aralar üzülmekle ve bir ezik gibi ağlamakla meşguldüm. Tazeliğini koruyan bir zamana tekabül etse de onun ve kendimin boktanlığının farkına vardım. Sonuç olarak sen ve arkadaşın bir oyuna kurban gidiyorsunuz ve Taeyong ve John bundan hiç pişman değiller. Özellikle Taeyong pişkin tavırlarına devam ediyor ve korkunç bir insan olma yolunda emin adımlarla yürüyor. John’a gelirsek evet senden deli gibi hoşlanıyor ama ne istekleri ne de yalanları hiçbirini sana belli etmeyecekti ve sen her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünecek, belki de onunla bir yola girecektin. Geç kalmış olsam da seni aydınlatmak ve bu yoldan kurtarmak istedim. Arkadaşına ve söylemek istersen diğerlerine de sen izah edersin diye düşünüyorum. Malum grubumuzdaki herkesin bu işte bir parmağı var, sonuçta susmak da bir suçtur. Senden tekrar ve tekrar özür dilerim, umarım kendin için en doğru olana karar verirsin ve gerekene haddini bildirirsin."
Ten’in nefessiz ve bir çırpıda anlattığı bu olay, Jaehyun için şok etkisi yaratmıştı. Daha geçenlerde kendine artık yakın arkadaşına karşı çok bir hissi kalmadığını, John’dan hoşlandığını itiraf etmişken, ona bir şans vereceğini söylemişken şimdi her şeyin bir yalan üstüne inşa edilmiş olduğunu öğreniyordu. Kırgın ve öfkeliydi. Çocukluğundan bir anı olarak kalan Taeyong’un onun gözünde bir canavara dönüşmesinden ve hayatına giren yeni insanların da onun güvenini kırmaktan başka bir halta yaramamasından dolayı her şeyi kırıp dökmek istiyordu. Ona bunları anlatan Ten’in bile olayda parmağı olması, herkesin bu yalana alet olması, Chenle’nun şüphelerinin doğru çıkması.. hepsi sarsıcı gerçeklerdi. Karşısında yabancı olarak nitelendirdiği, neredeyse bir saat önce gözüne sempatik gelen Ten’e hayal kırıklığıyla harmanlanmış bir öfkeyle bakarken masadaki suyundan son bir yudum alıp kalktı ve buluşma yerlerinden hızlıca ayrıldı. Ne buluştuğu kişiyi, ne de başka birini görmek istiyordu.
Önce evine gidip öfkesini atacak, sonrasında daha güçlü biri olarak dönüp arkadaşlarıyla ortalığı birbirine katacaktı. Herkes için yeni bir milat başlamıştı fakat bundan sadece iki kişinin haberi vardı.
Ve herkes öğrendiğinde korkunç yalanlar zincirinin düğümleri birer birer kopacak, bazıları için son pişmanlık fayda vermeyecekti.

 

             

what is love, nctWhere stories live. Discover now