Ömrümü yemişlerdi bu iki gerizekalı ömrümü. İlla Hankişi gibi suratım sirke satarak masada mı oturmalıydım? Ne istiyorlardı benden ya? Bir bırakmıyorlardı ki Cengiz'in çıplak fotoğrafını sindireyim.

"Aa sen mi geldin?" diyen Nisan sanki kimin geldiğini bilmiyor gibi gülümsediğinde oscarlık oyunculuğu gözlerimi kanatmıştı. Bugün reglimin ikinci günündeydim, sinirli tarafımdan uyanmıştım. Furkan'ı bana tikelemeye bence hiç gerek yoktu. "Aynen, Sare davet edince geleyim bir uğrayayım dedim. İyi yapmış mıyım?"

Soruyu soran Nisan'dı ama Furkan direkt bana bakıyordu, hususi olarak yanımda bırakılan boşluğa yerleşirken de fazlasıyla memnun gözükmüştü gözüme. Anlayamadığım şuydu: Furkan'ın gerçekten bana yürüyüp yürümediği.

"İyi yapmışsın," dedim, hala ayıp diye beni dürten tarafım ayaktaydı. İnsanlara kabalık edemediğimden bir gün kendimi evlenmek istemediğim biriyle nikah masasında bulsam şaşırmazdım. "Sofra da baya güzel görünüyor, elinize sağlık."

Hankişi derin bir nefes aldı, sonra da birkaç kez öksürdü. "Afiyet olsun," deyip ağırlığını mı koymaya çalışmıştı tam anlamamıştım ama ben onun bu sofradaki varlığından hoşnuttum. "Sen gitmemişsin?" dedim Furkan'a yüzmeyi kast ederek. O ise ne söylediğimden bile bir haberdi ve "Nereye?" deyip asabımı bozdu. "Sizin tüm ekip yüzmeye gitmiş, hikayede gördüm sabah."

"Hıı," dedi Furkan, "Batu sabah erkenden çıktı, ben de nereye gidiyorsun diye sormadım. Yüzmeye mi gitmişler?"

Onun beni bilgilendirmesi gerekirken benim onu aydınlatma seansım son bulmuşa benziyordu. Sare de araya girip "Sizin gözleriniz ne kadar güzel ya?" dediğinde konu tamamen değişmişti.

Eliyle Furkan'la beni işaret ettiğinde Nisan pot kırmadı, potun sözlükteki tanımı haline geldi. "Değil mi? Çocukları olsa neye benzer acayip merak ettim."

Furkan'ın bana baktığını hissediyordum, boş bulunup ona dönmek üzereyken de yarı yolda kafamı sabit tutabilmiştim. "Öyle mi?" diye sordu Furkan, sonra da "Ahu'nun gözlerine benzese bana yeter," karşılığını verdi.

Duyduklarımı anlamlandırmakta zorlandığımdan bu sefer kafamı ona çevirdim, yüzüne baktığımda ciddi olduğunu görmek beni daha çok dehşete düşürmüştü. Furkan harbiden benimle yakıştırılmaktan oldukça memnun gibiydi?

"Ben asıl senin Esin'le olan kombinasyonunu merak ediyorum, baya güzel bir çocuk-" Bacağımın üstünde hissettiğim ayakla ahlamamak için dudağımı ısırdım. Nisan, tekme atmıştı ama birazdan üstüne atlarsam ne yapacaktı tahmin edebiliyor muydu acaba? "Ahu Esin'le ne yaptığınızı baya merak ediyor Furkan, aklı fikri orada."

Furkan tek kaşını kaldırdı, "Bizim ilişkimiz biteli çok oldu, artık önüme bakıyorum."

Kafamı aşağı yukarı salladım, yüzüme de samimiyetten yoksun bir gülümseme yerleştirip önüme döndüm. Ben şimdi bu iki gerzek arkadaşıma ne yapmalıydım, dövmeli miydim sövmeli mi? "Bak Ahu, içini ferah tutabilirsin. Demiştik sana."

"İçimi ferah mı tutayım?" diye sordum, kaş göz yaparak da abartmamaları için kendi çapımda uyarı geçmeye çalışıyordum. "Aynen, sürekli bizi darlamana gerek yok. Biz de ilişkileri bitti diyorduk."

"Ya ya," dedim, ekmeğimden de ısırmış ve Furkan'a "Haline üzülüyordum ben," açıklaması geçmiştim. "Sevmediğin biriyle birlikte olmak çok zor. Gönlün boş ya iyi gelmiştir, ferahlamışsındır."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now