1.

3.4K 208 200
                                    


hyunho aski bana yeni bir fic yazdirdi,
size de okumasi kaliyor

keyifli okumalar🤍


"Minho, eğer beni yere bırakmazsan gerçekten artık seni döveceğim!" dedim yumruklarımı omzuma geçirirken. Beni sırtına almıştı ve etrafında dönüyordu. Üstüne kusabileceğimin farkındadır umarım!

Dönmesi durdu ve olduğum yerde zıplattı beni. "Özür dileyecek misin?"

"Çok beklersin."

"Sen bilirsin." Bu seferde sırtında hala ben varken çocuklara doğru koşmaya başladı.

Lee Minho hayatımın en büyük belasıydı.

"Midem bulanıyor, ciddiyim." dedim bıkkın bir sesle. Beni duyduktan sonra düşmeme dikkat ederek indirdi beni. Kısık gözlerler kontrol etti beni ve iyi olduğumu gördüğünde beni bıraktı. Bizimkilerin oturduğu çardağın masasına oturdu.

"Tepemize çıksaydın Minho!" dedi Seungmin.

"İstersen onu da yaparım Seungmin." diye cevap verdi.

Kendimi en yakınımdaki kişi olan Chan'ın kollarına attım. "Tam şu an bayılacağım!" diye söylendim. Chan güldü ve ellerini yanaklarıma çıkarıp yüzümü sıkarak sevmeye başladı. "Döveyim mi kediciği?"

"Aman bırak, bugün onunla uğraşacak minicik bile halim kalmadı."

Gamzelerini göstere göstere güldüğünde ben de gülüşüne karşılık verdim. Bacağıma değen ayak ile başımı Minho'ya çevirdim. "Hala özür dilemedin."

"Bana bak," Doğruldum ve bacağına yumruk attım. "Sen her gün yapıyorsun ben özür diliyor muyum?"

"Ben sana vurmuyorum şerefsiz herif." İşaret parmağı ile kızarmış yanağını gösterdi. "Buna resmen şiddet derler."

"Şiddet ısırmakla mı oluyor?"

"Yamyam seni, uzak dur benden."

Ona iyice yaklaşıp "Ya Minho ne olur yakın olayım." dedim sahte bir üzüntüyle. Sırıttı ve parmak ucunu alnıma yaslayarak uzaklaştırdı beni kendinden. Onu umursamadım ve dizine kafamı yasladım.

Minho benim çocukluk arkadaşımdı. Yani arkadaşım demem belki de biraz doğru olmazdı. Kendimi bildiğim her an onunla kavga ediyorduk. Annemler bazen hala beş yaşındaki çocuklar olduğumuzu söyleseler de bunu pek umursamıyorduk.

Arkadaştık ama bazen çok fazla kırıyorduk birbirimizi. Farklı tarzlarımız, farklı hayatlarımız vardı. İkimizde bu hayatlara saygı duyuyorduk ama atışmadan da yapamıyorduk.

Minho'nun annesi Tom ve Jerry gibi olduğumuzu söylüyordu.

Bu beni her seferinde güldürüyordu. Tom'un kovaladığı Jerry olmaktan o kadar da mutsuz değildim.

"Hyunjin, seninki geliyor." Başımı kaldırmadan gözlerimi açtım Felix'in cümlesi ile ve yanımıza gelen sevgilime baktım.

Jung Jinhyeong. Tüm okulunun gözünün üstüne olduğu popüler, basketbolcu sevgilim. Esmer tenine vuran güneş ile gülümsedim ve bize doğru gelmesini izledim. Yine gömleğinin düğmeleri açıktı ve içindeki beyaz tişörtü gözüküyordu. Muhtemelen maç yapmışlardı ve bu yüzden terlemişti.

Göz göze geldiğimizde gülümsedi dişlerini göstererek. Gerçekten yakışıklılığı karşısında bazen dona kalıyordum.

Tam önümüzde durduğunda elimi ona uzattım ve o da hemen tuttu.

15 dozen roses, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin