[06] ⸻ ribs

383 70 116
                                    







˚ ༘✶ ⋆。˚ ⁀➷

˚ ༘✶ ⋆。˚ ⁀➷

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.





Seonghwa, suçluluk duygusundan nefret ediyordu. 

Yanlış anlaşılma olmasın, bu zamana kadar hayatında birçok yanlışı olmuştu fakat bazı olay örgülerinde kendisinin diğer taraftan daha haklı olması onu kavurucu düşüncelerinden arındıran bir şeydi bu yüzden hata yapmaktan deliler gibi kaçınırdı. Mükemmeliyetçi olmasından gelen bir durum da değildi bu üstelik, utancından gelen bir durumdu. 

Kardeşini salıncakta sallarken yorulmuş onunla kavga ederken yanlışlıkla düşürmüştü ve bugüne kadar bu olayı atlatabilmiş sayılmazdı. San, gülerek anlatıyordu bunu ve abisini bu konuda dalga malzemesi bile yapmıştı ama hala kafasında izi kalmış yarayı öperken buluyordu geceleri kendini Seonghwa. Kıyımsızdı, annesi öyle diyordu. Çok nadir çıkan pençeleri hemen kayboluverirdi ama o pençelerin bıraktıkları hasarlar onun için sırtında bir yüktü. 

Babasıyla seçeceği bölüm için kavga ederken onun gibi olmaktansa aç kalacağını söylediği gün de aklından çıkmıyordu mesela. Babasından defalarca özür dilemiş ve babası her defasında gülümseyip oğluna bir kin beslemediğini ve çocuklarını her koşulda affedeceğinin güvencesini vermişti. Kendini affetmek en zoru ama benimle olan hiçbir kavganda kendine bunu dert etme, babanım ben senin, böyle yaparsan benim için daha zor olur diye de açık açık konuşmuştu. Seonghwa ona söz vermişti ama elinde değildi. Babasının bir zamanlar müzik alanına yönelmek istediğini ama sonrasında farklı bir alana geçtiğini biliyordu. Şimdi bir müzede her serginin küratörlüğünü yaparken çok mutlu çalıştığını da biliyordu ama bu kötü lafları söyleyebilecek birisi olmak istemiyordu. 

Sonuç olarak, her ne kadar konuşmadan önce durup düşünen ve fevri lafları olmayan birisi olsa da bazı küçük şeyler onun sırtına yük olurdu ve kendini affettirene daha da önemlisi kendini affedene kadar tam bir aptal gibi davranırdı. 

Şimdi de bundan farklı değildi bu yüzden. 

İki gece önce sırf o konumdan kaçabilmek için Hongjoong'a ettiği laflar içini yiyip bitiriyordu ve ister istemez diğer kavgalarından sonra Hongjoong'un da böyle hissediyor olabileceğini düşündü. Son birkaç gündür sürekli son konuşmalarını kafasında evirip çeviriyor ve şimdi bir evin içinde yaşamak zorundalarken edilen bazı lafların karşı tarafa yanlış geçtiğini düşünüp duruyordu. Söylediği neler ona ulaşmamıştı mesela? Ya da kendisi neleri anlamak istediği gibi anlamıştı? 

asıl sen kokuyosun, şerefsiz ⸻seongjoongUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum