2.2- this house is a circus

Start from the beginning
                                    

"Tekin bir tipin yok. Ehliyetini ver, geçmene izin vereyim."

"Ya bir siktir git."

Louis tam adamın yanından geçmeye çalışıyordu ki onun bir adımla kolayca önüne geçmesiyle derin bir nefes alarak tekrar başını yukarı kaldırdı. "Beni rahat bırak."

"Ehliye-"

"İnan bana o ehliyeti bir yerden bulup sana sokarım."

"Hey!" diye neredeyse çemkirdiğinde, Louis kocaman adamdan çıkan çatlak ses tonuna yüzünü buruşturmuştu. "Evcilik oynuyorduk ama sen çok kabalaşıyorsun."

"Ne?"

"Senin yüzünden oyundan çıkıp öldüm işte. Sürekli küfür etmesen ne olurdu ki..."

"Küfür etmedim?"

"Ettin, terbiyesizsin sen."

"Kardeşim işine bak ya."

"İşime bakıyordum zaten."

"Beni karıştırmadan bak o zaman."

Tekrar yanından geçip gidecekti ki bu sefer omzundan tutarak durdurulmuştu. "Sen şu ilk geldiği haftalar sürekli ağlayan çocuksun değil mi? Birileriyle kavga edip duruyordun, sesin koridora kadar geliyordu, duyanlar olmuş-"

"Aferin onlara."

"Hayır, şey, ilk defa dışarı çıktığını görünce oyunumuza belki dahil olmak istersin diye düşündük biz. Hem buraya ilk geldiğinde herkes ağlar, önemli deği-"

"Sence de evcilik oynamak için fazla büyük değil misin?"

"Oyun oynamanın yaşı olmaz."

"Yaştan bahsetmiyordum."

"Sen çok çirkin konuşuyorsun."

"Şu değişik de arkadaşın mı?"

Louis gözleriyle hemen yanındaki duvardan sadece kafasını uzatarak bir süredir kendisini izleyen çocuğu gösterdi. "Dakikalardır bizi izliyor. O da güvenliğiniz falan mı?"

"Hayır, onu tanımıyorum."

"Ah, tamam o zaman."

"Oynamak ister misin?"

"İstemem."

"Bence istersin."

"İstemem."

"Bence istersin."

"İstemem. Küfretmemi istemiyorsan susup gitmen gerekiyor."

"Çok terbiyesizsin."

"Daha terbiyesiz olabilirim."

"Hangi anlamda?"

"Tamam şimdi kesin gitmen gerekiyor."

Louis'nin elini kaldırarak onun konuşmasını engellemesiyle, az önce çay almak için ayrılan kızın yanına dönüp boştaki eline bardağı tutuşturması bir olmuştu. Çay almaya gitmesine rağmen bardağın soğuk olmasına yüzünü buruşturdu.

"Sadece soğuk çay varmış, sevmezsin diye gazoz aldım."

"Sevmediğimi nereden çıkardın?"

"Gelirken de iki kere elimdeki bardağı düşürüp döktüm. Bunu içmek zorundasın, geri dönemem."

"Asitli içecek sevmiyorum ben."

"Ayakta mı duracağız? Ben oturmaya gidiyorum, Mary'le konuşman bittiğinde gelirsin."

Kız yanından ayrıldığında gözlerini  ıkıca kapayıp bir süre sabır dilendi. Daha sonra açtığında hâlâ karşısında olan adama "Adın Mary mi?" diye sordu.

"Adımı Big Mary koydular."

"Ne alaka?"

"Büyükmüşüm ve Mary bana göreymiş."

"Ben artık sorgulamıyorum."

Louis bu sefer yanından geçip gitmeyi başardığında bu sefer onu durduran olmadı. Sadece kafasını gösterek duvarın arkasından izleyen çocuk ona yaklaştıkça kaçmıştı, umursamadan odasının kapısını açıp içeri girdi Louis.

Odadaki Louis ise bunu görür görmez kaşlarını indirip kaldırmıştı. "Nasıl gitti?"

"Güzel."

"Yüzün öyle demiyor ama."

"Sevinmek istiyorsan sevin, beni uğraştırma."

"Sadece soruyorum."

Louis gözlerini devirdi. Dışarı çıkarken ne beklediğini bile bilmiyordu ama buradan ve özellikle ondan kaçmak isteyerek çıktığından emindi.

"Louis sana bir şey sormak istiyorum."

Yatağın önüne çöküp otururken başını geriye attı Louis. "Sor."

"Bir gün benden kurtulacağına cidden inanıyor musun?"

Derin bir nefes aldı. Bu konuşmayı yapma sayıları günden güne arttığı için cevapları da artık hazırdı.

"Deniyorum."

"Boşa kürek çekiyorsun."

"Elimdeki her yolu deneyeceğim."

"Bir işe yaramayacak."

"En azından denemiş olurum."

"Geri zekalısın."

"Aynen."

Konuşmanın devamının gelmesine kalmadan kapı çalınıp açıldı. İkisi de gözlerini kapıya çevirmişti ama Luke görebildiği tek Louis'ye doğru ilerlemişti. "Hazır mısın?"

"Neye?"

"Bir saat sonra Doktor Phill seni odasına çağırıyor, bir diğer seansın için."

"Daha bir saat var."

"Evet. Ondan önce Niall'la konuşmak istersin belki diye düşündüm. Kafeteryada seni bekliyor."

"Daha sabah buradaydı."

"İşe gitmeden önce uğramak istemiş."

Louis kafasını anladığını belirtircesine salladı. Niall'la kısa bir görüşme yaptıktan sonra doktoruyla olan görüşmesine gidecekti. Oradan çıkar çıkmaz da, haftalardır her gün olduğu gibi Harry'nin geldiği haberini alacaktı ve onu görmek için tekrar bahçeye inecekti.

Dakikalarca güneşi rahatlıkla gören bir bankta oturacaklardı. Harry olabildiğince onu rahat ettirmeye çalışacaktı, Louis onu elinin tersiyle itmemek için uğraşacaktı. Zaten onunla atışacak hali kendisinde bulamıyordu artık.

Üç buçuk aydır buradaydı ve en azından sakin kalmayı becerebilmeyi öğrenmişti. Genellikle her şeye karşı fazla tepkisiz olsa da, özellikle son iki haftadır hiç atak geçirmemişti, bu da bir şeydi.

Doktor ilerleme gördüğünü söylüyordu,  Louis buna inanmıyordu. Yine de denemeye devam ediyordu. İnanamadığı şeylerle yola devam etmeye alışır olmuştu.

Yine de, her şeye rağmen bir gün başaracağı ihtimali bile güzeldi. Arada sırada dalıp kendini bunu hayal ederken buluyordu ve istemeden gülümsediğini bile kendisine geldiğinde fark ediyordu. Yanıbaşında, ezik gibi boş hayaller kurduğu için onunla alay etmeye hazır bir yaratık olsa da bazen onu görmezden gelmeyi bile deniyordu.

Sonuçta, en azından hayallerinde mutlu olmak ona bir şey kaybettirmeyecekti.




...

Bu bolumu yazmadan once konusunu kendime hatirlatmak icin basa sey yazmisim: diger delilerle kaynasmaKWNXKWNXKWNXKWJXD

Bu louis de yazik benim boktan mentalitemin kurbani oldu cok uzuluyom haline

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now