"E hani işine gelirdi?" derken gayet eğleniyordum, Hankişi ise "Baldız yapma," diye müdahale etmişti. Bu sefer gülümseyişim ile birlikte ona dönmüş, imalı imalı bakarak "Sare'ye bir şey olur diye mi korktun enişte bey?" sorusunu yöneltmiştim.

Önce bir durdu, benden böyle bir soru beklemediği için Sare'yi kontrol etti ama arkadaşım çoktan kafasını yere doğru eğip iletişimi kesmişti. "Korktum," dedi sadece, sonra da Sare'nin olduğu tarafa geçerek önündeki tutma yerine elini koydu, kızın oturduğu yerin arkasına da diğer elini koymuş ve baskı yapmasıyla bu sefer ben havalanmıştım.

"Aa!" dedim aniden yukarı fırladığım için, gevşekçe tutunduğum demire de sarılmıştım. "Hile yapma enişte bey," diye sitem ettiğimde, Hankişi Sare'ye doğru eğilmiş halini bozmadan bana güldü. Arkadaşımın bakışları ise yüzündeydi, bana baktığı için görmüyordu ama ben görmüştüm.

Ay bu gözlemci olma işi ne güzeldi ya, dizi izliyor gibiydim valla.

"Mızıkçılık yapan sensin baldız," dedi eğlenen bir sesle, ben de söylediğine gülüp hafifçe ayaklarımı salladım. "Ee indirmeyecek misiniz yani beni?" Hankişi yüzünü biraz eğerek Sare'ye baktığında, göz göze geldiler. İkisinin de gözleri büyürken aynı anda kafalarını çevirmeleri ile dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kalmıştım gülmemek için.

"Ne yapalım Sare?" dedi Hankişi, boğazını da hafifçe temizlemişti. Sare saf saf yeri incelemeyi bırakıp bana baktı ve modu yerine gelmiş olacak ki, görmeyi özlediğim sinsi bakışları ile "Kendi insin yapabiliyorsa," demişti.

Arkadaşımızın yüzündeki bir gülücük için yapamayacağımız şey yoktu da, bana da biraz insafsız davranılmıyor muydu yani?

"Yazıklar olsun ikinizi de," dedim sitem ederek. "Besledim, büyüttüm sizi. Yakıştı mı şimdi bu?"

"Yakıştı yakıştı, seni inmeye çalışırken izlemek zevkli olacak," dedi Hankişi ve arkadaşıma döndü. "Sare sen kalk istersen," Hiçbir şey demeden oturduğu yerden kalktı, Hankişi ise biraz daha doğrulup oturakla tutulacak demirin arasına ayağını koydu.

Ve ben zorlamama rağmen aşağı inemedim.

"Yok artık," dedim tek ayağı ile beni yukarıda tutabilen Hankişi'ye. "Nasıl ya?" demiştim bir de üstüne, şaşkınlığı üstümden atamıyordum. "Tek ayağınla elli kiloyu nasıl çekebiliyorsun sen?"

"Baldız sen de evde oturuyoruz diye bizi hep evde sandın herhalde," dediğinde hafif ego kasmasına güldüm. "Yok canım, maşallah boylu boslu çocuksun." Sare'ye bakarak "Değil mi tırtılım?" diye sorduğumda, arkadaşım onda hiç görmediğim bir çekinme haliyle "Aynen," demişti.

"Neyse buradan inemeyecek değiliz, size kalmadık," dedim ters ters. Sopaya iyice yapışıp, ayağımı aşağıya sarkıtmaya çalıştığımda yükseklikle kalp atışım hızlanmış "Ay neden yapamadım?" diyerek tekrar oturmuştum.

Karşımdaki ikilinin gülüşmesi ile kaşlarım çatıldı, Sare "İnmeye çalıştın mı yani?" demesiyle yapmacık bir ifadeyle dudaklarımı yukarı kıvırdım. "Ne komik ya," dedim.

Ah Cengiz burada olacaktı da o zaman görecektim, kim havada kalıyor, kim aşağıda eğleniyor.

Kendi düşüncemle bir an duraksadım, onu o kadar benimsemiştim mi en ufak zor durumda aklımda geliyordu ama ben onu öperek, bir çay içmeye bile çağıramayacak duruma getirmiştim. "Off," dedim alnımı sopaya yaslayıp, gözlerimi kapatarak.

"Baldız?" ve "Ahu?" kelimelerini aynı anda duymuş ve yere indirildiğimi hissetmiş ama tepkisiz kalmıştım. Cengiz'in düşüncesi bile beni aşağı indirmişti işte, ben oflamayacaktım da kim oflayacaktı.

Ahu ile CengizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin