3.

35.1K 2K 573
                                    

Seçkin

Karşımda artık ayaklarında derman kalmamış bir şekilde sürünen çocuğa bakışlarımı sabitleyip daha dikkatli bakmaya başlamıştım.

Akılsız başın cezasını ayaklar çeker dedikleri lafının en doğru örneği karşımda sürünüyordu ve sonuna kadar da hak etmişti itin evladı.

Kimi sevip sevmediği benim zerre umrumda olmasa da bu aptalın burada eşcinsel olduğu duyulursa başına büyük bela alırdı ve bunun sonu ölümle bile bitebilirdi.

Malum ülkemiz de 'lgbt' görüşü belliydi.

Askeriyeden atılır ve neden atıldığı da kolaylıkla siciline işlerdi, hayatı boyunca hiçbir yerde doğru düzgün çalışamaz ve açlıktan ölüp giderdi.

Diğer bir olanak ise büyükbaşlar çocuğu tenhada sıkıştırıp aynı hapishanede olanlar gibi şişletirlerdi ve o an öbür dünyaya kesin olarak bileti kesilmiş olurdu.

Yani anlayacağınız iki taraftan da hayatı için kötü oluyordu.

Her şey adamın çenesindeydi, çenesini az tutsa başına bela almazdı.

Kendisini hiç tanımıyordum çünkü benim eğitim verdiğim  askerlerden değildi ve yemekhane de bile fazla gördüğüm bir sima değildi.

Benim asıl sinirlendiğim nokta herkese karşı boyun eğmesiydi...

Tamam bize karşı saygılı olmak zorundaydı ama arkadaşlarına karşı kendini ezdirmek zorunda değildi, duyduğum kadarıyla geldiğinden bu yana eşek şakasına maruz kalan biriydi ve yemekhanede de olan olayda eşek şakasının doğurduğu sonuçtu.

Onun yüzünden -bizim- diğer komutanlar bile benimle dalga geçmeye başlamıştı ve bu sebepten de benden ceza alıyordu.

Üzerime düşmesi insanlık hali olurdu, bu yüzden kimse ona ceza verecek değildi ve ben de normalde olsa asla ceza vermesem de onun gözü rahat durmamış ve ikimizi de rezil etmişti.

Kahvemden bir yudum daha alıp oturduğum banktan kalktığım zaman Kürşat sürünmeyi bırakıp bana bakmıştı. Onun da yorulduğunu biliyordum ama daha akıllandığını pek sanmıyordum.

İkimizde sabah kahvaltısı ile duruyorduk ve çenesi susarsa cezası bitecekti ve onun sayesinde ben de sonunda yemeğimi yiyecektim.

"5 dakika dinlen, sonra geri kalan 3 turu daha koşarsın. Ben şimdi yemek yemeğe gidiyorum, seni de kameralardan izleyeceğim. Cezanı bitirdiğin zaman gidip zıkkımlanırsın." Sakin bir ses tonu ile konuşsam da içten içe hâlâ sinirliydim ve onun şu an ki tipine bakıcak olursam hâlâ akıllanmış gibi cidden değildi.

" Emredersiniz komutanım. " Kürşat nefes nefese konuştuğu zaman başımı olumsuz anlamda sallamıştım.

****

Kürşat

Seçkin iti yanımdan ayrıldığı zaman yattığım yere daha çok yayılıp arka arkaya derin nefesler almaya başlamıştım.

Kesinlikle hasta olacaktım ve burada kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlardı...

Sabah kahvaltısı ile duruyordum ve saat 12.30'dan bu yana beni insafsız bir biçimde koşturuyordu...

Tamam beni serbest bıraktığı bir zaman dilimi vardı ve onda da Saçımı çeke çeke kopardığı için çenemi tutamamıştım ve şu an bu haldeydim...

Bunun acısını er ya da geç o adamdan çıkardı ve benim asıl sinir olduğum nokta, eşcinsel olmadığım halde o damgayı yemekti.

Beş dakikam dolduğu zaman son kez soluklanıp zar zor ayağa kalkmıştım. Kameralardan izleyeceği şüphesiz gerçekti ve ben o üç turu koştuğum zaman yorgunluktan yemek bile yiyemeyecektim.

Ayrıca akşam yemeği saati çoktan dolmuştu ve şu an yemek bile bulamazdım...

******

Kürşat

Tam da dediğim gibi akşam yemeğinin saati geçtiği için yemek bulamamıştım ve bunun üzerine yorgunluktan gebermek üzereydim.

Terlediğim için ve bir de sıcak su iyi gelir diye tekrar bir duş almıştım ama o duşu almak bile benim için eziyet haline dönmüştü.

Başımdaki havlu ile yatakhane koğuşuna ilerlerken arkamdan birinin kolumu çekmesi ile bütün bedenim sarsılmıştı.

Şu an içimden küfür etmek geliyordu ama o kadar yorgundum ki buna bile pek dermanım kalmamıştı...

"Yemek yedin mi?" tutan kişinin Seçkin komutan olduğunu anlamam maşallah pek de uzun sürmemişti.

Borazan gibi sesi vardı mübarek.

Bir de utanmadan yemek yiyip yemediğimi soruyordu...

Yazıklar olsun.

"Kalmamış komutanım." O kadar kısık sesle konuşmuştum ki bunu duyup duymadığından bile emin değildim.

Bu arada hâlâ kolumu tutuyordu ve kendisi şu an arkamda bana dayar vaziyetteydi.

Sanırım kendisi eşcinseldi ve suçunu bana atıyordu...

"Saçını kurut da lahmacun yemeğe gidelim, ben de yiyecek bir şey bulamadım, geç olduğu için arka kapıdan çıkacağız ve merak etme ben ısmarlıyorum. Arka bahçedeki nöbetçi kulübesinde olacağım.  Dikkat et yakalanma yoksa ikimizinde cezası büyük olur." Seçkin komutan, kolumu bırakıp yanımdan ayrıldığı zaman duyduğum şeyler ile kaşlarım çatılmıştı.

Ne oluyordu?

Ayrıca kesinlikle başımdaki havlu da bir cenabetlik vardı ve çöpe atsam çok iyi olacaktı...

Bereli /bxb ✅✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin