İki

3.5K 436 199
                                    

Simsiyah, hafif çekik o gözlerin karşısındaki masaya oturup kalmış benliğim, masada dönen sohbete katılmayı reddediyordu şimdi. Çatıdaki adamı andırması sinirlerimi bozmuştu doğrusu ama emin de olamıyordum.

Yok yahu.. Ben bu adamın gözlerini ezberlemiştim, birkaç saat önce karşımdaki o olsaydı bunu anlardım. Yani biraz uzaktan ezberlemiştim ama.. Anlardım bence.

Yanına gidip keskin nişancı olup olmadığını soramazdım ama en azından yakından görebilsem gözlerini.. Ya da sesini duyabilsem, o zaman emin olurdum.. Ona balkonumdan ilk kez baktığımda nasıl da yakalamıştı beni hemen? Keskin nişancılık yeteneğinin getirisi olabilirdi bu.

Birden bire ayağa kalktığımda, bakışmaktan öteye gidemediğimiz adamın üzerimden çekmediği gözleri, sorgulayıcı bir hâl aldı. Dudaklarında beliren belli belirsiz tebessümü yakalamayı başarmış ve bundan cesaret almıştım. İlk adımı her zaman erkeklerin atması gerekmezdi, değil mi?

Evet. Kesinlikle gerekmezdi.

"Yürü be lâlâm!" dedi Yaren popoma yavaşça vurarak.

"Yaren!" dedim kaşlarımı çatıp yüzüne bakarken.

"Koş yakala, uçuyor yine." dediğinde telaşlı bakışlarımı masasına çevirdim. Sandalyesinin arkasındaki deri ceketini bir hışımla kavrarken, birkaç parmağıyla kulağına yapıştırdığı telefonun diğer ucunda her kim, ne diyorduysa onu dinliyordu. Büyük bir öfke hakimdi tüm yüzüne. Neden sinirlenmişti? Nereye gidiyordu? 

Yanından geçtiği garsonun tepsisine hesabı bıraktı. Kapıdan çıkana kadar telefon kulağındaydı ve dikkatimi çeken diğer bir konu da, dudaklarını bir an olsun kıpırdatmamış olmasıydı. Sadece dinliyor ve öfkeleniyordu.

Masanın dışına atacağım bir adım, sanki beni ona yaklaştırmaya yetecekti.. Ben sol ayağıma bir emir verdiğimde, o çoktan çıkış kapısını bulmuştu. Oturup; neden bunun onu son görüşüm olduğunu hissettiğime dair sayfalarca yazı yazabilirdim şimdi. Eğer çıkmadan önce son kez bana bakıp yutkunduğunu görmeseydim tabi..

"Dünyadan lâlâma! Dünyadan lâlâma! Hedef sekiz yönünden çıkış yaptı. Tamam." dedi Yaren.

Sonunda ayaklarıma bütünüyle emir verip koşarak peşinden çıktım. Sağa sola dönüp duran bakışlarım bir türlü ona rastlayamamıştı. Hüsrana uğramış duygularımla ve parmak uçlarımın tam önünden geçen arabayla, irkilerek bir iki adım geri gittim.

İçeri girdiğimde; yüzündeki koca sırıtışla bana bakan Yaren'e gözlerimi devirerek verdiğim karşılığın ardından çaresizce masaya adımladım. Yaren, elinde tuttuğu kâğıt parçasını gözlerimin önünde sallarken kokteylimi yudumlamayı tercih etmiştim.

"Yetişemedim. Bu sondu tamam mı? Bir daha asla ona gitmeye çalışmayacağım. Şahitsiniz." dedim ve alnımı masaya yasladım.

"Garibanın yüzü gülür mü be Lâra!" dedi Tuana.

"Ulan şu kıza da gariban dedin ya, inan ki çarpılacaksın. Bu garibansa biz açlıktan ölelim." dedi Kubilay.

"Boş yapma Kubi." dedi Yaren.

"Asıl sen boş yapma. Versene kıza müjdeyi."

"Ne müjdesi? Acil müjdeye ihtiyacım var, hemen verin." dedim hevesle başımı kaldırıp. Yaren, elinde tuttuğu kâğıdı bir kez daha ısrarla gözümün önünde salladığında elimi uzatıp kaptım.

"Ne bu?" dedim katlanmış kâğıdı açarken. Beyaz kâğıdın üzerindeki numaraların bir telefona ait olduğu aşikârdı ama bunun müjdeli kısmı tam olarak neresiydi, çözememiştim.

YakamozlaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin