Bordo beremi son kez düzelttim. Çantamı sırtıma taktıktan sonra. Elime dosyaları ve flaşı alıp odadan çıktım. 

Ordu evinden çıkarken, nöbetçi askerler selam durmuştu. Selamlarını aldım. 

Dim dik bir şekilde yürüyordum. Karargaha geçtim. Kapıdan geçtiğim an içimdeki hüznün baskınlığına engel olamadım. Odama geçmek için sağ tarafa döndüm. Şehitlerimiz yazan köşeye baktım. Gözlerim çerçeveleri taradı. Oradalardı. Dikkatle duvardaki dört çerçeveye baktım. Boğazımdaki yumru kendini hissettirdi. Gözlerimin dolmasına mani oldum. Dişlerimin gıcırtısı ile çenemi sıktığımın farkına varmıştım. 

Ağlama Alya. 

Zihnimdeki kelimeleri tekrar ettim. 'Ağlama Alya'

Seni böyle görmek istemezlerdi.

'Seni böyle görmek istemezlerdi.' Elimi alnıma götürüp selam durdum. 

kendi kendime mırıldandım. 'sizi seviyorum Ateş' 

Keşke diyordum hep keşke, halbuki hayatta hiçbir keşkem olmadığını düşünürdüm. Şimdi ise hayat koca bir pişmanlık yaratmıştı bana. Keşke o gün ben gitseydim. Hepsi kalsaydı ama ben gitseydim. Böyle bir acıyla hayatta kalmaktansa hiç olmasaydım. 

İçimde kor bir ateş taşıyordum. Öylesine saf bir hüzün vardı ki içimde, kendini öfkeye dönüştüren. Herkesi yakıp yıkacak şiddette, kendime bile zarar olan bu öfke. Giderek büyüyordu. Bir gün ortaya çıkacaktı ve o gün bunu bize yaşatanların hepsi son nefesini verecekti. 

Düşüncelerimin arasında boğulurken. Odamın kapısına gelmiştim. 

'Yüzbaşı Alya Şimşek' kapımın sağ üst köşesinde yazılı ismime baktım. En son ben göreve giderken üsteğmen yazan kapımdaki rütbe değişikliğine sevinemedim. Rütbe atladığımı biliyordum. Ancak bu sevinçli bir şekilde karşılayabileceğim bir rütbe olmamıştı.

Bütün karma karışık duygularımla beraber odama girdim. Çantamı içeri bırakıp hızlıca Albay'ın odasına çıktım. Düşünmek istemiyordum. Çalışmalıydım. Beynimi meşgul etmeliydim.

Albay postası Albay'ın müsait olduğunu söylemişti. Kapıyı tıklattıktan sonra ''gel'' komutu ile içeri girdim.

''Yüzbaşı Alya Şimşek\ Ankara, görev başarı ile tamamlanmıştır komutanım''

Albay ayağa kalktı. Masasının etrafından dolanıp yanıma geldi. 

''Aferin evlat''

''sağ ol''

Elimdeki dosyaları ve flaşı Albay'a teslim etmiştim. 

''Görev raporunu bekliyorum Alya. Çok ışıl ışıl bir gece olmuş duyduklarımıza göre.''

Sessiz kalmamla bir elini babacan bir tavırla omuzuma attı. ''iyi misin kızım?''

''sağ olun komutanım''

''gerçekten soruyorum''

''gerçekten cevaplıyorum komutanım. İyiyim.''

''peki o halde görev raporlarını verdikten sonra çıkabilirsin. Bir hafta güzelce dinlen. Buralarda görmeyeyim seni. Sonrasında...'' bir süre duraksadı ''neyse neyse''

Ne diyeceğini tahmin etmek çok da zor değildi.

''sonrasında da komutanım, tim diyecekseniz eğer''

''elbette diyeceğim Alya, sonsuza kadar tek kalamazsın''

''komutanım'' 

Derin bir nefes alarak tekrar masasına oturdu. Eliyle masanın önünde birbirine bakan, tekli siyah deri koltukları işaret etti.

Kayıp Bordo Bereli (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now