"iyiyim iyiyim. Sadece biraz pastaların arasında terapi yapmaya ihtiyacım vardı ondan geldim." dememle tek kaşı merakla havalandı ve "noldu kız" diyerek yanıma, koltuğa çöktü. Sıkıntılı bir nefes alıp ona baktım.

"pasta yaparken anlatsam olur mu" isteğimi ikiletmeden ayağa kalktı ve askılıkta duran önlüğü alıp gülerek suratıma attı. Önlüğü yere düşmeden kaparken sinirli bir ifadeyle ona baksam da beni takmamış bir de üstüne dil çıkarmıştı. Göz devirerek ayağa kalktım ve önlüğü üstüme taktım.

Bir süre sessizce pasta yaptık. Dikkatli dikkatli figürleri önümdeki çikolatalı pastanın kenarlarına kondururken sedo da şeker hamurundan yaptığı süsleri üstüne dizmeye başlamış, sessizliğimi bir sürede olsa kabul etmişti.

"eee böyle susacak mısın? Anlat hadi ne oldu da sen pasta terapisine ihtiyaç duydun" demesiyle en sonunda daha fazla dayanamayıp lafı açtı. Son figürü de pastanın sağ köşesine iliştirip sıkıntı dolu mavi gözlerimi gözlerine diktim ve olanı anlatmaya başladım.

"sonra da 1 saat önce işte kutu ve bir çiçek geldi. Kutudan broş çıktı ve saçma salakta bir not" dememle tek kaşı sinirle havalanmıştı.

"vay sen puşta. Ne yazmış notta"

"işte en sıkıntılı kısım o. Adam resmen bana şerefsizce bir uslupla yürümüş sedo" dememle şaşkınlıkla gözleri açıldı.

"ne yazdı"

"yok işte kocan bunu sana almayı başaramadı ama yine de sen de, yok efendim olması gereken tek yer, tek ellerde ve en sonuna da güle güle kullan güzel kadın yazmış" dememle sedo elindeki krema sıkacağını gürültü çıkaracak şekilde tezgaha bıraktı.

"demir bunu öldürür" demesiyle "saol ya" diyip göz devirdim.

"ne yapıcam ben"

"tabi ki kocana söyliceksin ya ne yapacaksın.".

"tabi ki söylicem sedo. Böyle bir şey saklanır mı ama işte korkuyorum. Demirin yapacaklarından korkuyorum" diyip sıkıntıyla ofladım.

"yapacak bir şey yok anacım. O puştun başına ne gelirse hakketti o. Irz düşmanına bak ya. Adamlık mı bu şimdi. Rekabet mi yani yaptığı. Elin karısına hem de hamile karısına bakmaya kalkışmak nerenin adamlığı" diye sinirle söylendi. Öyle sinirlenmişti ki. O bile böyle olmuşsa demiri düşünemiyordum.

"benim minnoş sedom bile bu hale geldiyse demirle kızılca kıyameti yaşayacağız desene" sıkıntıyla söylendim. Üstümdeki önlüğü çıkarıp bar sandalyenin arkalığına astım ve kendimi de üstüne bıraktım.

Kızım tam o an karnıma minik bir tekme attığında gülerek elimi üstüne koydum ve "biliyor musun kızım tekme atıyor" diye alakasızca konuyu değiştim. Sevgi dolu söylemim üstüne sedo yanıma gelip kocaman gülümsedi. O da elini karnıma koyup,

"oyy yerim onu. Bal kızım benim. At bakiyim kız teyzeye bir tekme" demesiyle ben kıkırdarken kızım onu da kırmadı ve hafif bir tekme yolladı ona. Sedonun heyecanlı gülümsemesi daha da büyürken bu şapşal haline ben de güldüm.

"ona çok güzel şeyler aldım geçen. Bir girdim çocuk mağazasına çıkamadım. Bir görsen ölürsün tatlılıklarından" diye sevgiyle söylendi. Parmaklarımla yanağını sıkıştırıp sıkıştırdığım yeri de sulu sulu öptüm.

"kız öpme şöyle yalayarak ya" diye sitem etse de takmamıştım onu. Napiyim ben de böyle öpmeyi seviyordum.

"güzel kalbinden öperim senin kalbi güzel sedom benim. İyi ki varsın. Kızım senin gibi renkli bir teyzoşu olacağı için şanslı"

ASYA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now