52

388 40 13
                                    


Herkese keyifli okumalar... 💖

"bir daha başa sar ne olur ölücem gülmekten" demirin kollarından zor bela kurtulup on dakikadır gülme seslerinin geldiği mutfaktan içeri girmemle kafa kafaya vermiş hayvan gibi gülen iki çatlağa baktım anlamak istercesine. Cidden abartısız tam on dakikadır gülme sesleri kesilmemişti.

"ne oluyor" dememle biranda demirin dün akşam asyağğmm diye bağırdığı sesi mutfağa yayılırken ikisi de yine aynı anda kahkahayı patlattı.

"abla gel gel çok komik ya" lina gülmeleri arasından zorla beni yanına davet ederken ikisinin de yanına gittiğim gibi kafalarına hafifçe vurdum ve telefonu ellerinden aldım.

"napıyon kız yırtık"

"sizi öldürürüm he ne bu. Bu kadar komik olan ne" dememle bakışlarım telefona indi.

"izle de gör bak bakiyim komik olan neymiş" diye lina atlayınca sinirle videonun oynat tuşuna bastım. Demirin dün geceki hali gözlerimin önüne serilirken daha beş saniye geçmemişti ki kendimi tutamayıp ben de kahkahayı basmıştım. Dün gece düşmesin diye onu tutarken cidden ne olduğunu anlayamamıştım ama şuan izlediğim video..

"dedim sana komik diye" lina bilmiş bilmiş konuşurken yaşaran gözlerimi sildim.

"siliyorsun bunu"

"hayatta silmem. Ben buna bir on sene daha bakıp bakıp gülücem" demesiyle biranda demirin Asya diye bağıran sesini duymamızla üçümüzde aynı anda patladık ve dehşet bir kahkaha sesi mutfağa yayıldı.

"cidden bir beş gün adını duymak istemiyorum abla" diye zorla konuştu lina. Sedatta ona uyarcasına kafasını hızla sallarken kendimi gülmemek için tutup elime ilaç ve su aldığım gibi odaya geçtim. Demir yatağın kenarına oturmuş yüzünü elleri arasına almıştı.

"demir" dememle yavaşça diklendi. Öyle kötü gözüküyordu ki.

"iyi misin"

"kafamın içinde sanki yüz tane fil aynı anda yürüyor" demesiyle elimdeki ilacı ve suyu ona uzattım. Hızla alıp içti. Bir süre anlını ovalarken mavi gözlerini en sonunda tepesinde dikilen bana çevirmişti. Öyle mahçup bakıyordu ki.

"özür dilerim Asya. Nasıl o hale geldim anlamadım. "

"seni böyle göreceğimi hiç düşünmemiştim. Neden o kadar içtin demir"

"anca unuturdum. Ama yine unutamadım" diye fısıldadı. Yanına oturdum. İkimiz de karşı davara bakıyorduk. "dün gece hayatımdaki en zor geceydi"

"bu kadar dağıtmaya gerek yoktu yine de" dememle bana döndü. Bende ona döndüğümde inanmazca bana bakıyordu.

"Sen dün gece neler oldu hatırlıyor musun" demesiyle ayağa kalkarken voltalamaya başlamıştı. "dün gece o adamı bana tercih ettin"

"Onu sana tercih etmedim senden önce ona söz vermiştim. Neden senin için ona verdiğim sözü çiğniyim demir " dememle durup önümde diz çöktü.

"çünkü ben senin sevdiğin adamım. Değişti mi bu Asya? Ne olur canımı yakmak için ona farklı baktığını söyleme bana yalvarırım" sesi acı içinde çıkarken elini çeneme koyup başımı kaldırdı. Gözleri gözlerime kitlenip kalırken yutkunmuştum. "hala beni seviyorsun dimi. Aklımı yitirmemek için ne olur bunu bana söyle. Yalvarırım. Ona farklı bakmaya başlamadın dimi" O kadar çaresiz bakıyordu ki..

"demir bizimkiler içeride bunları konuşmanın yeri değil lütfen"

"bunu cevapla gidiyim. Bunu düşündükçe boğuluyorum. Sana deli gibi aşığım. Gözüm hiçbir zaman senden başkasını görmedi sevgilim. Ne olur senin de görmüş olmasın" elleri ellerimi tutarken ona baktım.

"yüzüne ne oldu" dememle gözlerini yumdu.

"neden cevaplamaktan kaçıyorsun"

"bu kıvranan halin hoşuma gitti" diye itiraf ettim.

"Türkiye'ye geldiğimden beri kıvranıyorum zaten ama o piç hayatımıza girdiğinden beri acıyla inlemeye döndü kıvranmalarım ve sen sorumu cevaplamadıkça da nefes alamıyorum"

"dem.."

"abla bir bakar mısın" linanın pat diye odaya girmesi üstüne hızla ellerimi demirin ellerinden çektim. Sanki suç üstü yakalanmışım gibi biran korkmuştum.

"ne oldu lina" demirin önünden sıvışıp ayağa kalkarken demir hiç kıpırdanmamıştı.

"Sen herhalde gitmeyi düşünmüyorsun. Eline çekiç de veriyim mi çivi çak oraya yerin sağlam olsun" demire yöneltirken oklarını göz devirmiştim. Demir yavaşça ayağa kalkıp linaya döndü.

"gidicem"

"buyur o zaman." diyip kapıdan çekildiği gibi eliyle dışarıyı gösterdi.

"lina ablana bir soru sordum onu cevaplasın ondan sonra gidicem"

"dün akşam çok kötüydün diye seni içeri aldık şuan iyi olduğuna göre burada durmanı gerektiren hiçbir şey yok. Ablam isterse sorularını ev sınırları dışında da cevaplayabilir ki bu kadar yaşanandan sonra hala ne sorusu ne cevabı arıyorsun onu da anlamadım gitti. Şimdi lütfen evimizden çık. " demesiyle demire döndüm.

"git sen demir" dememle sinirle elini saçlarının arasından geçirip kabullendi ve kapıya yöneldi.

"ablanı seviyorum ve her ne olursa olsun kendimi ona affettiricem"

"sana hayatta başarılar. Sen bir şeyler yapana kadar umarım başkaları kapmaz." demesiyle demirin çenesi sinirle kasıldı.

"aklından geçenleri biliyorum ama buna izin vermicem lina. Her ne kadar bana tepkili olsan da düzelicez"

"dediğim gibi hayatta sana başarılar iyi günler" demesiyle demir bana son kez bakıp çıktı odadan.

"iyi ki geldin" dememle hadi canım dercesine tek kaşı havalandı.

"ağzıma sıçarsın diye düşünmüştüm"

"yok yok iyi oldu az daha ağzımdan onu rahatlatacak sözcükler dökülecekti. Biraz daha kıvransın" dememle yanıma gelip kollarımı tuttuğu gibi gururla bana baktı.

"işte benim ablam. Aferim. Unutma sen Asya Akbelensin aptallık etme ve onu kolayca affetme" demesiyle hafifçe kafasına vurdum.

"yine aşkı memnuya mı başladın sen"

"offf keşke hafızam her izledikten sonra silinse de ben bu sonsuz döngüde onu izlemeye devam etsem" demesiyle gülmüştüm.

"Sen neden geldin hayırdır"

"seni etkilemesin diye müdahale etmek istedim. Dün gece çok şapşal bir tatlılığı vardı senin kalbin de maşallah mini minnoş olduğu için müdahale timi görevine soyundum" koluma girip beni dışarıya sürüklerken söylediğine gülmüştüm. Beni bu kadar iyi tanıması cidden komiğime gidiyordu.

~~~

"yoruldum sal artık beni kızım ya" evren en sonunda isyan bayrağını çekerken benden önce pes etmesine sevinmiştim. Ben ondan önce pes etseydim diline dolardı beni çünkü.

"ooff ne mızmız çıktın ya minnoş" sanki ben yorulmamışım gibi ona takılırken baygınca baktı bana

"Sende yoruldun biliyorum seni üçkağıtçı" diyip burnumun ucuna vurdu. Eline vurup güldüm. "birazdan toplantı var. Seninki de gelicek hazır mısın"

"evren"

"ne seninki değil mi" demesiyle göz devirmiştim. 3 gündür yana yakıla peşimde dolanıyordu ve cidden yaptıklarıyla kendime hakim olmam gittik zorlaşıyordu. Ağzımdan duyamadığı itirafla deliye dönerken o hallerini zevkle izliyordum. "bak bak nasıl gülüyor. Acımasız ne yaptın adama da hoşuna gitti bu kadar"

"off ne yapıcam ya. Ben masum masum duruyorum"

"he he şeytan dökül bakiyim" demesiyle dedikoducu kankam gibi söylenmişti. Bu şapşal haline bir kahkaha attım.

"Sen benim fiskos yaptığım kız arkadaşım değilsin şapşal" koluna gülerek vururken kapı tıklandı.

"evren bey toplantı için gelmeye başladılar. Tarık bey sizi ve Asya hanımı bekliyor" demesiyle dizlerine vurup ayağa kalktı ve bana da elini uzatıp tutturduktan sonra kaldırdı. Koluna girip toplantı salonuna geçerken gözüm görmeyi beklediğim adama gitti anında. Gözleri evrenin kolundaki elime gittiğinde çektiği hasbinallah az daha kahkahaya boğacaktı beni. Masanın bir başında o diğer başında Tarık amca otururken biz de yerimize geçtik.

"ee başlayalım o zaman sunumlara" Tarık amcanın talimatıyla sunumlar başlarken önümdeki anlaşma dosyasını açmamla kırmızı bir gülle karşılaşmıştım. Gözlerim anında demire gitti. Elindeki kalemi seri hareketlerle çevirirken göz kırptı bana ve masumca omuzlarını kaldırıp indirdi. Hemen çektim gözlerimi.

Zaten 3 gündür kapımdan bir saniye ayrılmamış türlü hediyeler ve sözlerle beni etkilemeye çalışmıştı. Hele dün yaptığı aklıma gelirken başımı iki yana salladım. Yaklaşık on beş çocuğun eline papatya buketleri verip beşer dakikalık arayla pastahaneye yollamış 'demir abi seni çok seviyor onu affetmezsen ölücekmiş' dedirtmişti. O anlar aklıma gelirken gülmemek için başımı eğdim. Ama komik olan kısım bundan ziyade sedatın en sonunda dayanamayıp ' çocuk katili yapacak beni allahın titanı' diye çığlık atması ve pastahanenin kapısını kilitlemesiydi. Şimdi de toplantının tam ortasında ne zaman buraya koyduğunu bilemediğim gülle karşılaştığımda gülüp onu yaptığı şeyle rahatlatmamak için kendimi zor tuttum ve gülü kenara çekip altında olan notu okudum.

Her zamanki gibi büyüleyicisin. Bitiyorum sana kalbim sahibi.. Ama sorumu cevaplarsan daha da biterim..

Bir de bu soru vardı tabi. Gerek camıma uçurduğu balonun ucuna taktığı kağıtla gerekse uzaktan kumandalı uçağa bağlayıp odamdan içeri yolladığı kağıtlarla bu soruyu sürekli sormuş peşini bir türlü bırakmamıştı.

Yine o cümlenin yazılı olduğu kağıdı görmemle alamadığı cevap karşısındaki kıvranışına daha fazla dayanamayıp kıkırdadım. Evrenin koluma vurmasıyla başımı kaldırınca herkesin bana baktığını görmüştüm.

"afedersiniz" diye ağzımda geveledim. Yanaklarım alev alev yanarken bir daha demire bakmadım. Toplantı uzayıp giderken sıkıntıdan patlamamak için zor tuttum kendimi. Tarık amca burada avukat olmamam için bana da teklif sunmuştu ama gerçekten şuan daha da iyi anlıyordum ki benim mesleğe bakışım böyle sakin bir pencere değildi ve asla da olamazdı. Hayatımda hiçbir zaman bir şirkette sakince avukat olamazdım. Evrenin kulağına eğildim. Gözlerim an be an bizi izleyen demire giderken onu daha da sinir etmek için gülümsedim. Kaşları çatıldı.

ASYA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now