Aslında sorun bu değildi. Sorun benim deliksiz uyumam ve onun en ufak seste uyanmasıydı. Şimdilik tek planım gece uyumamaktı. Bunun içinde sabah fazladan uyumuş, yetmemiş öğleden sonra tekrar uyumuştum. Şimdi ise kendimi oyalayacak şeyler yapıyordum.

Çok ilginç bir şekilde mutfakta krokan bulmuştum. Gerçi, burada kendi dünyamızda ki şeyleri bulmak çok kolaydı. Sonuçta biz kadınlar için yeniden düzenlenmişti. Meslek ilgi alanım pastacılık olduğu için, Neden korkanlı pasta yapmıyorum diye?, düşündüm. Sonuç ise karamelli krokanlı büyük bir pastaydı.

Dünya da yaşadığım zamanlarda sürekli mutfakta zaman geçiridim. Pasta, tatlı şeyler yapmak benim için bir zevkti. Fakat buraya geldiğimden beri mutfağa doğru düzgün girmiyordum. Rheyold sağolsun (!), artık bolca vaktim vardı.

Neyse, asıl konumuza gelirsek kötüde olsa bir planım vardı. Şimdi bu güzel pastayı şekersiz ve sütsüz bir kahveyle içecektim. Büyük ihtimalle de bir kaç bardak daha kahve tüketecektim.

Kendime küçük bir tepsi yaparak balkona geçtim. Temiz ama soğuk havayı içime çektim. Soğuk bedenimi ürpetmese de iyi hissettiriyordu. Gökyüzü her zamanki gibi siyahtı, fakata artık gece gündüz vaktini ayırt edebiliyordum. Gökyüzü karanlık olsa da gündüz etraf aydınlık oluyordu. Bunun nasıl olduğunu bilmiyordum. Güneş gibi bir yıldız yoktu ama yine de etraf aydınlıktı. Yani, elbette bizim gezgenimizdeki gibi bir aydınlık değildi.

Krokanlı pastamdan büyük bir çatal alıp lezzetli tadın damağımda dağılmasına izin verdim. Kahvemden keyifli bir yudum aldığımda, uzun zamandır ilk defa bu kadar iyi hissediyordum. Kalbimde ki ince sızı hala yerli yerindeydi ama ilk günkü gibi acıtmıyordu.

Pasta-kahve ikilisine devam ederken diğer yandan da daha önce kütüphaneden aldığım Akirliler ile ilgili kitabı okumaya başladım.

Yaklaşık iki gün önce okumaya başlamıştım. Öğrendiğim bir kaç bilgi beni çokda şaşırtmamıştı. Sonuçta bir Akirli eşiydim (!).

Kitap ilk önce Akirli anatomisinden başlıyordu. Aslında daha çok insan-akirli anotomisi arasındaki farklardan bahsediyordu.

Kas yapısı işlevsel olarak aynıydı. Fakat Akirlilerin kas yapısı daha sıkı ve daha fazlaydı. Yağ oranları yok denecek kadar azdı. Vücutlarında yağı günlük olarak depoluyorlardı. Enerji yapı taşları kanlarında bulunan gümüştü. Bunu ise bedenleri üretiyordu. Bazen ise dışarıdan sıvı gümüş takviyesi alıyorlardı. Bu sanırım bizim vitamin almamız gibi bir şeydi.

İskelet yapıları ise çelikten daha güçlüydü. Bedenleri gümüşten meydana gelen varlıkların kemiklerinin güçsüz olması beklenmezdi zaten.

Fakat bunun dışında kemiklerinde 'Dema' denilen bir madde vardı. Vücuda verilen gümüş de bu madde sayesindeydi. Bu madde sürekli bedenleri için gümüş üretiyordu. Ayrıca kemiklerinin sağlam olmasının sebebi de bu maddeydi.

Bedenleri ise bizim dünyamızdaki her şeye karşı dayanıklıydı. Kurşun, bıçak, asit gibi şeyler onlara etki etmiyordu. Tabi kalkanları var ise. Kalkan denilen şey ise bir çeşit değişimdi. Saliseler için de derilerinde bulunan gümüşü terleme yöntemi ile deri üstüne çıkarıyorlardı. Fakat bizim gibi silince gitmiyordu. Derilerini kaplıyor ve yapışıyordu. Bu kalkanı d şey ienlese elmastı. Bu yüzden de silahları elmastandı. Dünya'ya indikleri zamanlarda da genelde bu kalkanı devre dışı bırakıyorlardı. Çünkü kadınlara zarar vermek istemiyorlardı.

Aman ne büyük lütuf!

Üç farklı akciğer yapısına sahiptiler. İkisi tıpkı bizim ciğerlerimizle aynı görevi görüyordu. Üçüncü akciğerleri, sağ ciğerin hemen altında bulunuyordu. Bu onların su altında bir süre nefes almalarını sağlıyordu. Doğrusu bu özellik sinirlerimi bozmuştu.

KaçışDonde viven las historias. Descúbrelo ahora