Kapının önündeki adamın kepenk ve kapıyı hızla kapatmasıyla dükkanın içi karanlığa gömüldü. Genç kadın ise şemsiyesini kapattı ve umursamaz bir tavırla yanındaki adama uzattı. Adam şemsiyeyi aldı ve saygılı bir şekilde konuştu. "Her zamanki yerde, efendim."

Genç kadın yalnızca başını sallamakla yetindi ve defalarca gittiğinde olduğu gibi, aynı yere doğru yürümeye başladı. Dükkanın içinde bulunan tek ışık, gideceği yerde bulunuyordu. Görüşmeler her daim yalnızca tek bir ışık kaynağının aydınlattığı alanlarda yapılırdı. Bu, Dimitri'nin kuralıydı.

Etrafta gezinen ve sıradan görünen bakışları, görünmez bir heyecan ve şehvetle doluyken adımlarını yavaşlattı; hemen önündeki masada oturan adama baktı.

Greesh Yavlashimo.

Kırklı yaşlarının başlarında görünen adam, genç kadını görünce ayağa kalktı. Boyu genç kadından on- on beş santim kadar uzundu. Kızıla çalan kahverengi saç ve sakalları vardı, özellikle şakakları kırlaşmıştı, bu zayıf ışığa rağmen oldukça net bir şekilde görünüyordu.  Kahverengi gözlerinde yorgunluk vardı, halsizlik. Yüzü sert gibi görünse de sürekli etrafta dolanan gözleri, morarmaya başlamış göz altları, genç kadını beklerken dizlerinin titremesi maddeye ihtiyacı olduğunu gösteriyordu. Bu haliyle ona yapılacak bir saldırıya karşılık vermek bir yana, konuşulanları anlaması bile imkansız görünüyordu.

"Fazla bekletmedim umarım." dedi genç kadın ayakta duran adamın yanından geçip sandalyeyi çekerken.

Adam hızlı bir şekilde sandalyesine oturdu, tepelerindeki beyaz floresan lamba adamın yüz hatlarını daha da açığa çıkarmıştı. Bu ise adamı daha zavallı göstermişti. Adam ayağını hızla oynatırken belirgin elmacık kemiklerinden sağda olanını kaşıdı. Genç kadın ise masanın üzerine bıraktığı siyah çantayı açıp içinden uzun ve dar metal kutuları çıkarttı. Kutuları masanın üzerine koyup sağ elini kutuların üzerine bastırdı.

"Ücret." dedi sert bir sesle. Adam hızla arkasındaki korumalardan birine işaret etti, koruma yaklaşıp sekiz tomar parayı masanın üzerine koydu. Genç kadın kutuları itip paraları aldı ve öylece durdu, adam ise arkasındaki korumaya tekrardan işaret etti. Koruma metal kutuları aldı ve uzaklaştı.

Adam rahatlıkla derin bir nefes verip arkasındaki sandalyeye yaslandı.

Kadınsa gözlerini adamdan çekmiyordu. "Konuşabilecek haldesindir umarım." dedi ifadesiz bir suratla.

Adam yalnızca başını sallamakla yetindi, birkaç saniyenin içinde başını zorlukla kaldırıp gözlerini genç kadının gözleriyle birleştirdi. "Ne istiyorsun?" dedi kadının niyetini anladığını belirterek.

"Çok bir şey değil," dedi kadın umursamaz bir tavırla. "Sonuçta sen onlara fazlasıyla  sahipsin."

Gözleri adamın arkasındaki korumaya değdi, kafasını hafifçe oynattı genç kadın. Koruma, küçük bir selam ile arkalarında kalan karanlık boşluğa doğru sessizce süzüldü, başını havada tutmakta dahi zorlanan adam bunu fark etmedi.

"Sadece organ," dedi adam hızla. "Onların tamamını satmam beni zarara sokuyor."

"Sana verdiğim müsaadeleri unutmadın değil mi Greesh Yavlashimo?" Sesi sert değildi, yüksek değildi fakat ikaz dolu olduğu her halinden belliydi. Gözleri masanın üzerindeki sekiz tomar parayı gösterdi. "Bunlar almam gerekenin yarısı bile değil, her geçen gün bana olan borcunun arttığının farkındasındır umarım."

"Ne kadar oldu?" dedi adam zorlukla yutkunurken.

"Bunlarla beraber 12 milyon 890 bin. Eğer ben bu parayı görmezden geliyorsam sen de zararını görmezden geleceksin. Hem bana vereceklerin borcunu azaltacaktır." Konuşurken hafifçe çenesini kaldırdığından dolayı omuzlarının üzerindeki deri ceketle değen küt saçları olduğundan daha kısa görünmüştü.

13. Görev- TAMAMLANDINơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ