bölüm 2

188 14 13
                                    

Sabah Paimon'un beni dürtmesiyle birlikte uyandım. Bi anlığına nerede olduğumu sorguladım. Sonradan başımdan geçenleri hatırlayıp rahatladım. Yatağımdan doğruldum ve ayağa güçlükle kalkmaya çalıştım -Genelde biraz zor uyanırdım da-. Elimi yüzümü yıkadım ve tekrardan oturma odasına geçtim. Gözlerim Xiao'yu arıyordu. Karnımın aç olup olmaması şu anda beni hiç ilgilendirmiyordu. Bütün odaları gezmeye başladım. Fakat onu bulamadım. Tabii ki o bir muhaffız idi. Kalkıp güne erkenden başlaması şarttı. Belki bir umut onu dışarıda görebilirim diye düşünerek terasa çıktım. Mutlulukla gözlerim parladı. Çünkü onu aşağıda görebiliyordum. Anladığım kadarıyla yoğun bir antrenmana girişmiş gibi görünüyordu. "Bu tür hareketleri benim de öğrenmem gerekli" diye aklimda geçirdim. Onu seyre koyuldum. Ta ki beni fark edene kadar. Bi anlığına bir durağanlık yaşandı ve soğuk bakışlarıyla yukarıyı süzdü. Onu seyrettiğimi sezmiş olabilir miydi? Yoksa fazla mi çaktırıyordum? Bu soruları henüz kafamda yanıtlayamadan Xiao "Hey,sapı- yani y/n. Beni ne zaman gözetlemeyi bırakacaksın" Dedi. "İlk olarak ben bir sapık değilim! Ve ikinci olarak da seni gözetlemiyordum" Diye yalan attım. "Evet,belli oluyor" Diye alaylı bir tavırla yanıtladı. "Tamam,tamam,şaka yapıyorum. Bekle yukarı çıkıyorum" Dedi ve içinden 'hay başımın belası' dermişçesine mızrağını var gücüyle yere sapladı. Birkaç saniye geçmeden yukarı vardı ve "Sıcak çikolata?" Diye sordu. Olur anlamında başımı salladım. 5-6 dk sonra içeriyi sıcak çikolata kokusu kaplamıştı. Yanıma bir kupa sıcak çikolata ile geldi evet elime tutuşturdu. Sıcak çikolatanın sıcaklığını aldırmadan büyük bir yudum aldım ve dilimi feci bir şekilde yaktım. Xiao bunu fark etmemişti ki ben de çaktırmamaya karar vermiştim. Neredeyse gözlerimden yaşlar süzülecekti. Dilimin üzeri pütür pütür olmuştu ve bu histen nefret hissediyordum. Rahatsız bir şekilde kupaya baktım. İçmeyi bıraktığımı fark eden Xiao "Bir sorun mu var? Hoşuna gitmedi mi?" Diye sordu. "Hayır,hayır! Çok güzel ama..." bunu söylemeye utanıyordum. "Ama-?" Diye sordu. "Biraz dilimi yakmış olabilirim,o yüzden içmeyi bıraktım" Dedim. Dilimi çıkardım. Xiao "Afferin zeki şey,bunu nasıl başardın?" Dedi ve gülmeye başladı. "Hey!gülmeyi kes. Bahse varırım sen de daha önce bu tür bir aptallık yapmışsındır" Dedim sinirle. "Yani,illa ki.." Diye yanıtladı ve aniden gülümsemesi söndü. Keşke biraz daha dikkatli kursaydım cümlemi... fakat neye kırıldığını anlayamıyordum ki? Anlayabilmek için onun hakkında bilgi toplamam şart. Gülüşünü izlemek çok hoştu ama şu an pek gülümsemiyordu. Uzun bir sessizlik sürdü ve o esnada yavaş yavaş sıcak çikolatamı içmeyi sürdürdüm. Bitirdiğimde "Ver bana istersen" Dedi tekrardan o sıcak gülümseyişiyle. Onu gülümserken görmek çok zordu. Bu özek bir andı. Artık ne kadar sürebilirse onu izlemeyi sürdürdüm ve 10 saniye sonra "Umm,verecek misin? Eğer istersen kendin bırak,sadece tekrardan bir sakatlık çıkarmaman için yardımcı olmaya çalışıyorum" dedi alayla. ''Hahah,çok komiksin" Diye yanıtladım ve kupayı ona uzattım. Kupayı mutfağa bırakmak için yanımdan ayrıldı. O sırada gözlerim Paimon'u aradı. Onu biraz fazla boşlamış gibi hissediyordum. Daha sonra onun terasta olduğunu fark ettim ve oraya çıktım. "Hey,Paimon! Napıyorsun?" Dedim. "Paimon dışarıyı gözetliyor. Paimon burayı çook sevdi" Dedi mutlulukla. Bana karşı kırgın olmadığını anladığımda sevindim. Çünkü şu an yanımda bulunan tek ortağım ve arkadaşımdı. Ardından ben de dışarıyı seyretmeye koyuldum. Gerçekten de olağan üstü gözüküyordu. Ayakta durmaktan yorulmuştum. Korkuluklara oturmaya karar verdim. Artık bacaklarım daha rahattı. Paimom"y/n dikkatli ol lütfen. Paimon düşmeni istemez" dedi. "Merak etme Paimon,dikkatli olacağım" Diye yanıtladım. Sonra başıma gelenlerden,Xiao'dan,benden sakladığı gizlerden dolayı düşünmeye başladım. Xiao gerçekte nasıl birisiydi? Başımı öne eğdim ve dengemi kaybeder gibi oldum ama düşmeyeceğimi biliyordum. 1 saniye daha geçmeden belimde beni kendine doğru çekmekte olan eller hissettim. Beni sıkı sıkı sarmaya başlamış ve ardınden yavaşça beni kaldırarak korkuluklardan indirmişti. Xiao "Sen iyi misin?" Diye sordu telaşla. "Evet iyiyim ama beni kurtardın ve herhangi bir yerimde yara bere olmadığının da farkındasın. Bu kadar telaşlı olmasan mı benim hakkında acaba?" Dedim. "Sadece iyiliğini düşünüyorum" dedi ve dizüstü oturup yanını işaret etti. Benden yanına oturmamı istiyordu. Çömeldim ve yanında yer aldım. Bir şey mi diyecekti acaba? Ağzımı açıp tam da onu soru yağmuruna boğacakken işaret parmağını dudaklarıma doğru değdirip 'sus' diye fısıldadı. Ardından birlikte gökyüzünü seyretmeye koyulduk. Aslında ona bu soruları sormanın tam sırasıydı ama sebepsizce dilim varmıyordu. Konuşmak istediğimi anlamış olacak ki "y/n,çıkar ağzındaki baklayı artık. Bir şey mi diyeceksin?" Dedi. Evet anlamında başımı salladım ve "Xiao,evet. Sana sormak istediğim bir sürü soru var. Aldın mi istediğini şimdi?" Dedim. Hafifçe gülümsedi ve "Evet aldım,teşekkürler. Ben de senin hakkında bir sürü şey öğrenmek istiyorum ve bence yavaştan başlamanın bir sorunu olmaz diye düşünüyorum" dedi. "Iyi o zaman,başla bakalım. Ne soracaksın bana?" Dedim. "Tam olarak nereden geliyorsun?kardeşin hakkından bahsedebilir misin? Hangi element grubuna aitsin?" Dedi. "Biraz yavaş mı girseydin? Neyse uzatmayayım" dedim ve sorularını yanıtlamaya başladım. ''Farklı bir dünyadan geliyoruz. Kardeşimle beraber birçok dünyayı gezdik ve gördük,dediğim gibi biz birer gezginiz. Teyvat'a gelene kadar her şey yolundaydı fakat Teyvat'a giriş yaptığımızda karşımıza bir element tanrısı çıktı. Hemen ardından kardeşımı kaçırdı ve beni Mondstadt'a ışınladı. Oradaki görevlerini bitirdikten sonra buraya yol aldım. İkizimin adı Aether idi. Benden sadece birkaç saniye küçük olsa da sonuç olarak ablası değil miyim? Onun için çok endişeleniyorum..." dedim ve gözlerimden birkaç yaş damla geldi. Xiao yanıma iyice yaklaştı ve sımsıkı sarıldı. Kendime geldikten sonra sorularını yanıtlamaya devam ettim. "Ben bir anemo elementiyim,evet bunu fark etmemiş olabilirsin çünkü senin yanındayken güç kullanmama gerek kalmıyor" dedim ve ona doğru gülümsedim. Bana karşılık vermek amacıyla o da gülümsedi. "Şimdi sıra ben de,hmm,ne sorsam acaba? O kadar sorum var ki..." dedim ve sustum. Buldum! "Xiao,tabii ki elementin hakkında soru sormayacağım. Senin de anemo olduğun son derece açık. Benim sorum da şu, aradan yaklaşık bur 3 gün geçti fakat hâlâ beni gözaltında tutuyorsun. Bu daha ne kadar sürecek? Neden bu kadar uzun tuttun?" Diye sordum. Utanmış gibi görünüyordu. Onu ilk defa yüzü kızarırken görüyordum. Çok sevimliydi. "Çünkü... çünkü senden ayrılmak istemiyorum. Aslında seni evime aldığımda amacım seni gerçekten gözaltında tutup sana karşı olan şüphelerimi çözüp tekrardan salmaktı ama seni biraz daha yakından tanımak istedim çünkü ilgimi çekmiştin. Bu sebeple bu süreyi uzattım" dedi. İlk defa birisinin benim hakkımda bu kadar derin düşündüğünü görüyordum. Çok hoş ve özel hissediyordum. Ben de ona karşi aynı hisleri besliyordum. O gözlerini tekrardan gökyüzüne çevirmiş ve kararmış havadaki yıldızları seyrederken hızlıca ona doğru yaklaştım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Bana doğru döndü ve şaşkınlıkla beni izlemeye koyuldu. Sanki bana kızıyor gibi bir hâli vardı. Yüzü tekrardan kızardı. Kendini karşılık vermemek için engellemeyi çalışıyordu. Dayanamadı ve benim de yanağıma bir öpücük kondurdu. Yaptığından pişman gibi hissedip ayağa fırladı ve hızlı adımlarla terastan çıktı. Şaşkın ve bi o kadar da utanmış bir şekilde arkasından baka kaldım. Salona girdim ve Paimon'un çoktan uyuya kaldığını fark ettim. Saatin geç olduğunu anladım ve kendimi yatağa attım. Birkaç adım sesini bana doğru yaklaştığını ve uzerime tekrardan bir örtünün serildiğinin farkına vardım. Hemen ardından kısa bir süre içeresinde uykuya dalıverdim.

my snowflake༄Where stories live. Discover now