"tamam güzelim ben kendi ellerimle bizzat taktim edicem davetiyeyi. Hem.. Onu bir göriyim ben de. 3 aydır bir kere bile görüşmedik"

"çok teşekkür ederim abla. İnan seni gördüğüne çok sevinir. O.. Cidden terk edilmiş gibi.. Yanında olmaya çalışıyorum ama çok da başarılı olamıyorum. Ev beni basıyor dayanamıyorum oraya" diye üzgünce fısıldadı.

"bunu sadece sen sırtladığın için üzgün ama biliyorsun durumları"

"biliyorum. Şikayetçi değilim ama ne biliyim babamı böyle görmek beni çok üzüyor. Seni özlüyor cidden. Hep seni soruyor" demesiyle gözlerim doldu. Bu duruma en başından bizi getiren oydu. Keşke yapmamış olsaydı da biz de normal birer baba kız kalabilseydik.

"tamam güzelim. Birlikte gideriz hatta olur mu? provadan sonra geçeriz" dememle kapım açıldı ve mine gülerek içeri girdi.

"yaaa şu miskinlere bak hala yataktalar kalkın çabuk dünya işimiz var." diye söylenip yanıma geldi ve yatağa eğildiği gibi ilk beni öpüp "naber güzel anne" dedikten sonra açıkta olan hafif şişik karnımı öptü ve "naber teyzesinin bir tanesi keyifler yerinde mi" diye bebeğime de sataştı. Bu tatlı haline gülerken o da güldü. "ölücem şunun heyecanından ya biran önce doğsa"

"off aynısını dedim biliyor musun? Cidden en sonunda onu beklerken biz dokuz doğrucaz" diye karşılık verdi mineye lina. Mine onun da yanağını kocaman öperken "valla öyle ya" diye destekledi onu. İkisininde şapşal haline gülerken telefonum çaldı. Mine komodine uzanıp bana verdiğinde ekranda gördüğüm isimle kocaman güldüm.

"kocam arıyor" diyip kıkırdadım liseli kız gibi. Yarın imam nikahımız kıyılacaktı ve sonuçta daha gerçekleşmemiş olsa da kocamdı. Telefonu açıp kulağıma koyarken kızlar halime gülüp odadan çıkmak için ayaklandılar

"kocacım, aslanım, evimin direği" dememle karşıdan gür bir kahkaha geldi.

"yerim o dilleri yavrum. Ne güzel bir telefon açışı bu. Kocan ölsün sana" demesiyle bu sefer kahkaha atan bendim. Öyle seviyordum ki onu ölecektim neredeyse.

"oyy balııım" diye nazlı nazlı konuştum "Nabersin sevgilim neredesin. Neden gelmedin hala. Özledik biz seni" sonlara doğru sesin nazlı bir üzgünlükle çıkarken yüzüm düşmüştü. Neden hala gelememişti ki.

"geliyorum yavrum yoldayım. Düğün yerine uğradım. Hani dün akşam sıkı sıkıya tembihledin ya beni git kontrol et diye ben de sabah erkenden oraya gittim güzelim" demesiyle söyleyince aklıma gelmişti onu asker gibi görevlendirdiğim.

"ayy unutmuşum ben onu hayatım ya."

"belli belli. Neyse 10 dakikaya oradayım yavrum ne getiriyim sana. Canın ne çekiyor." demesiyle iştahla dudaklarımı yaladım anında.

"aslında her şeyi"

"o zaman her şeyi getiriyim bebeğim"

"iyi ki zengin koca bulmuşum oh mis valla ekmek elden su gölden her şey emrime amade harika" dememle güldü. "her şeyi getirme de şey getir aşkım ya Hatay dürüm" dememle gülmesi kahkahaya dönüştü bu sefer.

Ne canım çekmişti.!

"uyanır uyanmaz onu istemen peki"

"canım çekti. Hem benim değil bebeğin çekti valla. Duyuyorum ben anne Hatay dürüm anne Hatay dürüm diye söyleniyor." dememle kahkahası daha da arttı. Bu gülüşü sürekli duymak için her şeyimi verirdim.

"eminim bebeğimizin canı çekmiştir seni dürüm canavarı. Hayır hatunun kocası dünyanın en iyi aşçılarıyla çalışıp nezih bir menüsü olan restoran zinciri işletirken hatunun canı Hatay dürüm çekiyor. İnanılmaz gerçekten"

ASYA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now