"Aklının ermediği insanlar hakkında konuşmayalım Ahu, hayırdır siz neden geldiniz?"

Aklımın ermediği insanlar mı?

Kardeşimi satmadığı uyuşturucu yüzünden içeri yollamıştım, biraz korkar da aklı başına gelir diye umduğum bu yere iki günde nasıl uyum sağlayarak kabadayıdan hallice bir şeye evrilmişti inanamıyordum.

Sinirden seyiren gözüme elimi götürdüm, ufak bir masaj yaptıktan sonra gördüğüm görüntü düzelmediğinden bu sefer de dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı. "Şaka mı yapıyor bu gerizekalı?" diyerek Cengiz'e döndüğümde kaşlarının yukarı doğru kalkıp indiğini gördüm. Konuşmuyordu ama mimiklerinden bu durumu hoş karşılamadığını net bir şekilde anlıyordum.

"Şş," diyen kardeşim gözlerimin ona dönmesini sağladığında elindeki tespihle masada bana doğru eğildi. "Kardeşimsin diye bir şey demiyorum, terbiyesizlik etme Ahu. Haddini bil."

Titreyen omuzlarıma eşlik eden gülüşümle birkaç saniye güldüm, Cengiz'in kulağıma yaklaşarak "Sakin ol," dediğini de duyuyordum ama Cenk'in "Hop birader, uzak dur şöyle," demesiyle benim şartenler iyice atmıştı.

Masanın üstünde salladığı tespihi elinden hızla çekip ayağa kalktım ve üç numara yaptığı kafasına yapıştırdım. Boncuklar yere saçılırken "Ahu ne yapıyorsun yaa?" diyen kardeşim eski ses tonuna bürünmüştü ama ben hala sinirli hissediyordum.

"Abuk subuk konuşma seni ayağımın altına alırım," dedim, ensesine elimin tersiyle yapıştırdıktan sonra Cengiz tarafından da zorla yerime oturtuldum. "Tamam Ahu, sakin," diyen Cengiz beni yatıştırmaya çalışıyordu ama bence pek başarılı değildi. "Ne diyor gerizekalı, duymuyor musun? Eşkiya olmuş başıma."

"Özenmiştir," diyen Cengiz sessiz olmaya çalışıyordu ama benim enayi kardeşim "Şeref abiye ne diyeceğim şimdi," yakınışıyla yerden boncukları topluyordu. "Kalemimi kıracaklar, bittim ben."

Keşke kalemini değil de kafasını kırsalardı.

"Kalem mi diyor o?" Beni kolunun altına alan Cengiz de gözlerini yerdeki Cenk'e çevirmişti, "Bu çocuğun acil içeriden çıkması lazım," dediğinde istemsizce kafamı aşağı yukarı salladım. "Orası kesin."

"Cenk?" dedim Cengiz'in kolunun altından çıkarken, gerçekten telaşlı görünüyordu ve boncukları hızla toplaması içimde tuhaf bir duyguyu uyandırmıştı. Sanırım bu haline üzülmüştüm, belki de düştüğü duruma acıyordum bilmiyorum.

Sonuçta karşımdaki benim kardeşimdi ve koparttığım tespihin boncuklarını toplarken korkmuş görünüyordu. Kimden ya da neyden gerildiğini bilmiyordum ama onu koruma isteğimin harlandığını ayırt edebiliyordum.

Usulca yanına çömeldim ve yardımcı olmaya çalışarak yere dağılmış boncuklardan topladım. Cengiz de biraz daha uzağa gidenleri elime tutuşturduğunda kardeşim kaç tane olduğunu saymış ve "Oh, otuz üç oldu," diyerek rahatlamıştı.

Çömeldiği yerde kafamı ona doğru eğdim, elimi yanağının üstüne götürdüğümde kafasını boncuklardan kaldırmış, nihayet benim yüzüme tam anlamıyla bakabilmişti. "İyi misin?" diye sorduğumda gözlerinin dolduğunu gördüm, akabinde de kollarını boynuma sarmasıyla büyük bir kucaklaşma yaşamıştık. "Ahu ben çok kötüyüm."

Elim refleksle kafasına gitti, alışık olduğum uzun saçların yerini diken diken olmuş ufak tutamlar aldığında kaşlarımı çatmadan edememiştim. "Ahu beni öldürecekler burada, kalemimi kıracaklar."

"Bir sakin ol," dedim onun olmayan saçlarını okşarken. "Kimse sana bir şey yapamaz, ben izin verir miyim böyle bir şeye?"

Cenk kafasını hızla iki yana salladı ve yüzümü görebilmek için geri çekildi. "Ahu Allah aşkına beni çıkartın buradan, ne istiyorsanız yaparım. Bulaşık yıkamaktan ellerim ne hale geldi," dedi bana derisi soyulmuş ellerini gösterirken. "Şeref abi çamaşırları yıkamazsak kalemimizi kıracakmış öyle diyor."

Ahu ile CengizWhere stories live. Discover now