Senin suçun yok

62 7 1
                                    

Asansörün kapısı açılır açılmaz, bordo, diz üstünde biten kalem eteği, üzerine giydiği cüretkar şekilde iki düğmesi açılmış krem gömleği, dalgalı kumral saçları ve her adımında takırdayan stilletolarıyla, kısacası bütün özgüveniyle yürüyen kadına baktım. Etrafına bakınıp benimle göz göze geldi ve gülümsedi. Masaya yaklaşırken ayağa kalktım.

"İyi günler. Afra ben." Kaşlarım çatıldı, tanımak için baktım. "Asistanlık için geldim."

"Ah çok pardon." Elimi uzatıp tokalaştım. "Biz sizi bir yarım saat önce bekliyorduk da."

Yüzünü buruşturdu. "Kusura bakmayın. İlk gündü ve trafik falan."

"Bana bahane sunmana gerek yok. Ben Ada hanımın asistanıyım. Sana geri kalanı o anlatacak."

"Tamam. Odası..." deyip etrafa bakındı.

"Soldan düz devam et. Karşına çıkan ilk kapı." Deyip bir de elimle gösterdim.

Gülümseyip, geldiği gibi büyük özgüveniyle Ada'nın odasına yürüdü. Kız odaya girince biri kolumu dürttü. Dönünce Inci'nin muzip bakışını gördüm.

"Hadi." Dedi. Başımı iki yana salladım. Gözlerini devirdi. "Ben 48 saat veriyorum."

Gülüp yerime oturdum, o da karşıma geçti. Benden cevap bekleyerek baktı.

"Nesine?"

"Ben senin istediğin trençkotu alacağım. Sende benim istediğim ayakkabıyı."

Biraz düşünür gibi yapıp, işleri kızıştırmaya karar verdim.

"Peki... Kız kendisi kaçacak, ayrıca 48 değil, 12 saat."

Başını yana yatırıp gözlerini kıstı. "Geç kaldı. Yani Karan bey gönderir."

"O zaman tamam." Önümdeki kalemliğe uzandım. "İyi olan kazansın."

Asansörün kapısı yeniden açıldı. Karan aynı kimseyi umursamayan tavırla odasına yürürken İnci çaktırmadan masasına döndü. Tam odasına girerken, Ada yeni asistanla odadan çıktı. Yarı anlaşılır bir sesle bir şeyler söyleyip kızı tanıttı. Kız elini uzattı ama Karan donuk bir bakış atıp, hafifçe tutup geri bıraktı.

Karan'ın peşinden Afra da odaya girdi. Ada bana bakıp gülücük atıp başıyla odayı gösterdi. Sadece omuz silktim. Aslında Karan'la çalışmanın zor olmadığını iki günde fark etmiştim. Sadece isteğinin tek seferde anlaşılmasını istiyordu. Gerçi bundan öncekilerde altı ay dayananda olmuştu. Ama nedense bu kızın hiç şansı yokmuş gibi hissediyordum.

Afra odadan çıkıp tekrar yanıma geldiğinde ben, Vahap şirketinin patronuyla bir görüşme ayarlamıştım. Ona verip vermemekte kararsız kaldım.

"Karan Bey masamı göstereceğini söyledi de."

Çaprazımdaki masayı işaret ettim. İki odaya da sırtı dönük olan masayı. Bakıp başını salladı. Bende elimdeki not kağıdına bakıp, yerine otururken ona tekrar baktım. Kalkıp Karan'ın odasına gittim. Kapıyı vurup içeri girdim.

"Katan bey gelebilir miyim?"

"Gel." Içeri adımımı atar atmaz... "Şu sendeki işlerimi Afra'ya hemen devretme." Dedi.

"Neden?" Başını kaldırıp sertçe baktı.

"O işi anlayana kadar uğraşamam onunla." Başımı salladım.

"Bende bunun için gelmiştim." Deyip, ayarlanan yemeğin tarih ve saatinin olduğu kağıdı uzattım. "Yarın akşam, 20.00'de."

"Yarın erken çıkarsın bir saat." Deyince kaldım. "Sen de geliyorsun." Ona verdiğim dosyaları bana uzattı. "Bunlar da sende kalsın. Ne olur ne olmaz."

SIYAHŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin