"Sikini kaldıran ilk bize sokuyor amına koyayım. İyilik yapalım dedik alt tarafı." diye söylendim.

Yaşlı amcanın yanındaki koltuğa oturduğumda söylenmeye devam ediyordum. "Haksız mıyım bey baba?" diye sordum.

"He? Ne dedin?" dedi titreyen elini kulağına götürüp bana yaklaşırken.

Gözlerimi devirdim. "Diyorum ki bunu al yeni gönder kardeşim helikopter."

"Evet evet haklısın şimdiki gençlerde hiç saygı yok." dedi kafasını sallayarak.

"Amca otomatiğe bağlamış." dedim dudağımı bükerek. "Sağır duymaz uydurur. Osur osur ipe diz. Amca nerde ineceksin sen?"

"Yok ben kek istemem mideme dokunur sağ ol evladım." deyip elini göğsüne pat patlayıp cama döndü.

"Amcanın kulaklar kendisinden önce ahirete uçmuş yer ayırtmak için sanırım." dedim ve arkama yaslandım.

Bakışlarımı şöyle bir otobüste gezdirdirdiğimde yolcuların çoğunun yaşlı olduğunu fark ettim. Huzurevi servisinde gibi hissettim kendimi. Anlam veremiyordum. Yaşlılar neden her daim otobüstelerdi bir türlü anlayamıyordum. Öbür tarafa her gün otobüs kalkmıyorsa bu yoğunluk neyin nesiydi bilemiyordum. Neyse.

İki durak sonra yanımdaki amca indiğinde cam kenarına doğru kaydım. Şimdi arabesk şarkımı dinlerken bana götüyle gülen aşk hayatımı düşünecektim. Zaten aklımdan çıkaramadığım o kız yüzünden internetten başkalarıyla yazışmayı bile bırakmıştım.

Yanıma biri oturdu ama hiç bakmadım. Kafam cama yaslı kendi kendime film sahnesi çekerken otobüs her hareket ettiğinde kasisten geçince sallanan araba süsü gibi sallanıyordum. Kafam acıyordu, rahatsız bir pozisyondu fakat karizmamı bozmamak için duruşumu düzeltmedim.

Bir süre sonra artık dayanamayacağımı anlayarak püfleyerek kafamı kaldırdım ve yan tarafıma baktım. Umarım bakmama değer bir insan evladıdır diye döndüğümde gördüğüm kişiyle gözlerim kocaman açıldı.

Bu yüz.... Bu kız... Hanife?

"Hanife?!"

Şaşkınlıkla adını söylediğimde kaşlarını çatarak kulaklığının tekini çıkardı ve bana döndü. Ona mal gibi bakmamdan dolayı onunla konuştuğumu anlamış olmalıydı.

"Pardon?"

"Şükrü ben ama senin için adımı pardon değil armut diye bile değiştiririm." dedim. Kaşları biraz daha çatıldı. Uzun uzun baktı. Otuz iki diş sırıttım. "Hatırladın mı beni?" diye sordum heyecanla.

O benim aksime ifadesiz bir şekilde "Hatırladım." dedi önüne dönerek.

"Seni çok aradım. Müge anlıya kayıp başvurusu yaptım ama küfür edip kapattı terbiyesizler. Neymiş kayıp numara bulamazlarmış. Böyle saçmalık olur mu?" diye sordum.

Beni umursamadığını daha fazla belli edemezdi. Dümdüz bir şekilde önüne bakıyordu. Müzik çalıyor muydu kulağında emin değildim.

"Zaten adını da bana yalan söyledin vicdansız. Hanife değilsin değil mi sen?"

Cevap vermediğinde tam ona yaklaşacakken aklıma ağzımın sarımsak koktuğu gelince hızla elimle ağzımı kapattım. Kahretsin. Yanlışlıkla çarpışıp üst üste düşersek öpüşemezdik dizilerdeki gibi.

Elimi kaldırıp omzunu dürtmeye başladım. Birkaç saniye ses vermedi. Sonradan ise püfleyerek bana dönünce onu dürtmeye son verdim.

"Tek kelime daha etme diye söylüyorum adım Lidya. Şimdi çek o elini yoksa kırarım."

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin